Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve.
Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
Kralı Uyandırmak: İkinci Bölüm Dehlizlere İniş ve İlk Fısıltı
Kahta Kalesi'nin kuzey yamacı, Kommagene mühendisliğinin ustaca gizlediği bir sırrı saklıyordu. Yüzeyi çalılarla ve bin yıllık birikmiş toprakla kaplı kaya yarığı, Şeref Dayı’nın yorulmak bilmez çabasıyla temizlenmişti. Yarık, bir insanın zar zor sığabileceği, dik ve nemli bir dehlize açılıyordu. "İşte Kommagene’nin mühürlü kasası," dedi Şeref Dayı, elindeki titrek gaz lambasını içeriye tutarak. Yaşlı adamın gözleri, karanlığa alışkın bir keskinlikle parlıyordu. "Bu yol, Selçuklu’nun kaçış tüneli değil, Kral Antiokhos’un gizli yolu. Kale’nin dibine, tam kalbine iniyor." Nurten, bilimsel donanım çantasını sıkıca kavradı. Tünelin girişinde dahi yoğun bir nem ve küf kokusu vardı; bu, havalandırmanın binlerce yıldır işlemediği anlamına geliyordu. "Hüseyin Bey, dikkat edin," diye fısıldadı Nurten. "Hava akımı neredeyse sıfır. İçeride metan gazı veya solunumu tehlikeli olabilecek zehirli gazlar olabilir. Tünelin ilk metresini çok yavaş ilerlemeliyiz." Hüseyin, Nurten’e dönerek gülümsedi. "Endişelenmeyin, Nurten Hanım. Ben bu dağlarda nefes almayı bilirim. Ama haklısınız, ilk adımı ben atayım." Hüseyin, sırtındaki halat makarasını ayarladı ve beline bağladığı emniyet halatını kontrol etti. Ardından, fenerini dehlizin karanlığına doğrultarak, dikkatle içeri süzüldü. Nurten ve Şeref Dayı, halatı tutarak onu takip etti. İçerisi, beklediklerinden çok daha dar ve dikti. Tünelin duvarları, düzgün kesilmiş büyük taş bloklardan yapılmıştı, bu da buranın sıradan bir kaçış tüneli değil, özel olarak inşa edilmiş bir yapı olduğunu kanıtlıyordu. Hüseyin, yavaşça aşağıya inerken, sesi yankılanarak geldi: "Burada bir sıçan yuvası var! Duvarlarda metal bir şeyler görüyorum..." Nurten’in heyecanı doruktaydı. Bu, Kommagene medeniyetinden kalma bir yapı olmalıydı. Nihayet, Hüseyin tünelin dibinde düz bir zemine ulaştı. Gaz lambasının ışığı, loş bir odayı aydınlatıyordu. "Zemin sağlam, Nurten Hanım. Hava temiz görünüyor. Aşağı inebilirsiniz." Nurten ve Şeref Dayı, tüneli kullanarak odaya indiler. Oda, tamamen Kommagene stiline ait, özenle işlenmiş taş bloklardan örülmüş bir geçiş alanıydı. Ancak odanın hemen ilerisinde, tünelin devam ettiği duvarda, bir çukur vardı. Şeref Dayı, gözlerini kısıp çukuru inceledi. "Birinci tehlike. Burası Kommagene tünellerinin bilindik ilk tuzağı. Defineci Hüseyin'in bulduğu o harita olmasa, bu çukurun dibinde bir mızrak ormanı olurdu." Hüseyin, cebindeki parşömeni çıkardı. Üzerindeki yıldız ve hilal sembollerinin yanında, bir de hiyeroglif benzeri işaretler vardı. "Haritada bu odadan bahsediyor, Dayı," dedi Hüseyin. "Buraya 'Bekçi Odası' demiş. Tılsım burada etkinleşiyor. Kral, hazinesini sadece korkusuz bir kalple geçebileceğimizi söylemiş." Nurten, elindeki hassas sensörü duvara yaklaştırdı. Cihaz, duvarların içinden gelen düşük frekanslı bir titreşim algılıyordu. "Titreşim var," dedi Nurten, sesi endişeliydi. "Mekanik bir sistem hâlâ çalışıyor olmalı. Çukurun hemen arkasındaki duvara dikkat edin. Orada, neredeyse görünmez, iki adet aslan kabartması var. Kabartmaların gözleri, taşlarla kakılmış. Bu bir şifre mekanizması!" Şeref Dayı, kabartmalara yaklaştı ve titreyen eliyle taş gözlere dokundu. "Kralın ilk sınavı. Bize, ya kalenin karanlığında kaybolmayı ya da doğru yolu seçmeyi emrediyor. İşte bu, benim bildiğim Nemrut’un hikayesi..." Üç kaşif, dehlizlerin ilk odasında duruyorlardı. Önlerinde sadece karanlık ve bir bilmece değil, binlerce yıllık bir şifre vardı. Tuzak etkinleşmişti. Nurten’in bilgisi ve Hüseyin’in inancı, bu dar odada, tarihin en büyük sınavıyla karşı karşıyaydı. Sıradaki Adım: Nurten'in bilimsel analizi ve Hüseyin'in efsane bilgisini birleştirerek ilk tuzağı ve şifre mekanizmasını çözmeleri gerekiyor. Tuzak: Aslan kabartmalarının gözlerindeki taşların doğru sırayla çevrilmesi gerekiyor. Yanlış sıra, çukurdaki mızrakları serbest bırakacak.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.