Göğün nabzı gibi atan bir hikâyenin tam ortasında, her şey bir anda kesiliyor…
Sanki kalemi tutan görünmez bir el, cümlenin tam kıyısında nefesini çekip duruyor.
İşte o an, KORTAN’ın yarım kalmı...
Gece hâlâ şehrin çatılarında uyuklarken, başka bir yerde — görünmeyen bir eşiğin ardında — bir dünya nefes alıyordu.
Kimsenin duymadığı bir uğultu, kâğıtların içinden yükselen ince bir çağrı gibi dolaşıyordu boşlukta.
Yazı Dünyası… İnsanların yazdığı her şeyin ses verdiği, her kelimenin bir bedene kavuştuğu o paralel âlem.
Orada, her kitap açıldığında bir ışık kıvılcımı doğar; her satır yazıldığında bir rüzgâr eser; her nokta koyulduğunda bir kader kapanırdı.
Yüzyıllardır bu düzen hiç bozulmamıştı. Yazarların ellerinden dökülen kelimeler bu dünyanın tuğlası, çimentosu, nefesiydi. Roman karakterleri sokaklarında dolaşır, şiirlerin ruhu gökyüzünde asılı durur, masalların devleri dağlar kadar gerçek olurdu.
Ama bir gün… Bir meteor düştü o kusursuz düzenin içine.
Önce kimse fark etmedi. Bir kitap yankılandı rafların arasında, kendi kendine sayfa çevirdi. Sonra başka bir kitap… bir başkası… Satırlar kaymaya, kelimeler birbirine karışmaya başladı. Yazarın bile yazmadığı cümleler belirmeye başladı kâğıtlarda — sanki görünmeyen bir el, gerçek dünyanın gölgesinden uzanıp kaderleri bozuyordu.
Ve sonra… En büyük kırılma yaşandı.
Sayfaların üzerinde titreyen bir ışık, bir anda siyaha dönüştü. Kâğıdın lifleri çatladı. Satırlar kıpırdadı.
Ve kâğıtların içinden ilk canlı varlık çıktı.
Mürekkep damlalarından oluşmuş, yarım kalmış cümlelerin kokusunu üzerinde taşıyan, kimliği tamamlanmamış bir beden… Yazı Dünyası ilk kez, bir karakterin doğumuna şahit oldu yazar dokunuşu olmadan.
Ardından bir diğeri… Bir diğeri… Düzen çökmeye başlamıştı.
Kitaplar kendi kendini yazıyor, bazıları kendi kendini yakıyor, bazıları ise içinden çıkan varlıkları kontrol edemiyordu.
Yazı Dünyası’nın sokaklarında dolaşan eski karakterler titreşmeye başladı: Kimisi siliniyor, kimisi geçmişini unutuyor, kimisi kendi hikâyesini bırakıp başka kitaplara sızıyordu.
Gökyüzü bile kelime parçalarıyla lekelenmeye başlamıştı.
Ve o karmaşanın en derin yerinde, henüz doğmamış kaderiyle titreşen bir boşluk vardı…
O boşluk, bir yazarın yırtılmış son sayfası gibi çırpınıyor; bir cümlenin eksik kalan nefesi gibi yanıyordu.
Kâğıtlarının arasında karanlık bir kıvılcım dolaşıyordu.
O an, Yazı Dünyası fısıldadı: “Bir hikâye eksik bırakılırsa… o eksik, kendini tamamlamaya kalkar.”
Ve işte böyle başladı bütün bu karanlık titreşim. Yazı Dünyası’nın kalbi çatlar çatlamaz, Gerçekler Dünyası’nda yazarların çığlığı duyuldu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.