Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
ÖNSÖZ...
Ege'nin kuzey kıyıları, zeytinliklerin denize uzandığı Edremit Körfezi, çoğu zaman dinginliğin ve huzurun sığınağı gibi görünür. Akçay'ın iyot kokulu rüzgarları, emeklilik hayalleriyle bur...
Güneş, Kaz Dağları'nın ardında kaybolmaya yüz tutarken, Akçay'ın üzerini turuncu ve mor tonları kaplamıştı. Başkomiser Ali Tekin, komşu Hüseyin Ağa'nın zeytinliğinden ayrılıp İsmail Yılmaz'ın taş evine geri döndüğünde, hava iyice serinlemişti. Evin etrafındaki hareketlilik artmıştı; Balıkesir'den gelen Olay Yeri İnceleme ekibinin beyaz minibüsü ve bir sivil plakalı araç daha evin önündeydi. Taş duvarların üzerinden bahçeye vuran projektörlerin keskin ışığı, akşamın alacakaranlığını deliyordu. Tekin arabadan indiğinde, Komiser Yardımcısı Murat onu kapıda karşıladı. Yüzü biraz daha gergindi.
"Başkomiserim, OYİ ekibi yaklaşık yarım saattir içeride. Adli Tıp Doktoru da burada. Çalışmaya başladılar." "Ayşe Hanım'la konuştun mu? Avukat meselesi?" diye sordu Tekin, eve doğru yürürken. "Konuştum Başkomiserim. İsmail Bey'in Balıkesir merkezde bir avukatı varmış, adını ve bürosunun yerini aldım." Murat, elindeki not defterinden bir isim ve adres uzattı. Tekin kağıdı alıp cebine koydu. "Güzel." Evin içine girdiğinde, atmosfer tamamen değişmişti. Sessiz bir profesyonellik hakimdi. Beyaz tulumlar giymiş, maskeli teknisyenler odalarda dikkatle çalışıyor, özel ışık kaynakları kullanıyor, fırçalarla parmak izi arıyor, fotoğraf çekiyorlardı. Havada hafif bir kimyasal kokusu vardı. Salonun ortasında, OYİ Şube'den Komiser Erdem duruyordu. Kırklı yaşlarında, ciddi tavırlı, işini titizlikle yaptığı bilinen bir isimdi. Tekin'i görünce yanına geldi. Yanında orta yaşlı, gözlüklü, kendinden emin bir duruşu olan Adli Tıp Doktoru Sema Hanım vardı.
"Ali Başkomiserim, hoş geldin," dedi Erdem. "Hızlıca bir ön bilgi vereyim." Tekin başıyla onayladı. "Kapı ve pencerelerde herhangi bir zorlama izine rastlamadık. Katil ya anahtarla girdi, ya içeriden biriydi, ya da maktul kapıyı tanıdığı birine kendi açtı." Tekin bunu bekliyordu. "Parmak izi?" Erdem yüzünü buruşturdu. "İşte orası biraz tuhaf. Ortalık şaşırtıcı derecede temiz. Maktul ve yardımcısına ait olmasını beklediğimiz rutin izler var tabii, onları karşılaştıracağız. Ama özellikle dikkat çeken noktalarda – şu sehpadaki vazo, pencere pervazı gibi – ya hiç iz yok ya da silinmeye çalışılmış gibi duran birkaç bozuk iz var. Eldiven kullanılmış olması yüksek ihtimal."
"Ya o tespih tanesi?" "Evet, kehribar tanesi," dedi Erdem, elindeki kanıt torbasını işaret ederek. "Çok ilginç bir parça, belki de özel yapım. Üzerinde kullanılabilecek net bir iz bulamadık maalesef ama laboratuvarda her ihtimale karşı DNA ve diğer mikroskopik kalıntılar için detaylı inceleyeceğiz." Adli Tıp Doktoru Sema Hanım söze girdi. "Başkomiserim, ilk muayenede tespit edilen 'kalp krizi' ön tanısı konusunda ciddi şüphelerim var. Maktulün genel sağlık durumu ve olay yerindeki pozisyonu bir yana, boyun bölgesinde çok yakından bakınca fark edilebilen, yüzeysel ama anormal bir iz var. Ayrıca gözdeki bazı bulgular (peteşiyal kanamalar) mekanik asfiksi, yani boğulma veya zehirlenme gibi dış müdahale ihtimalini güçlendiriyor. Kesin ölüm nedenini belirlemek için otopsi şart. Gerekli izni aldık, cenazeyi birazdan aldıracağız." Ali Tekin duyduklarını kafasında birleştirdi: Zorlama yok, eldivenli katil, muhtemelen boğma veya zehirleme, olay yerinde maktule ait olmayan özel bir tespih tanesi... Bu, planlı ve dikkatlice işlenmiş bir cinayetti. Öfkeli bir anın sonucu değildi. "Bardaktaki su?" diye sordu Tekin. "Numune aldık, toksikolojiye gidecek," dedi Erdem. "Zehir ihtimali otopsiyle daha netleşir." Tekin, OYİ ekibine ve doktora teşekkür etti. Artık elinde cinayete dair daha somut şüpheler vardı. Bu sakin kasabadaki ölüm, beklediğinden çok daha karmaşık bir hal almıştı. Katil dikkatliydi ama arkasında bir ipucu bırakmıştı: O kehribar tespih tanesi. Belki de davanın anahtarı oydu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.