Hazine Avcıları: Antik Dünyanın Kapıları Açılıyor!
Bu kitapta, define avcılarının nefes kesen maceralarına tanık olacak, heyecan dolu bir serüvene atılacaksınız. Tarihin derinliklerinde gizlenmiş, u...
Nemrut'un Lanetli Hazinesi: Üç Defineci ve Dirilen Kral
Nemrut Dağı'nın eteklerinde, güneşin ilk ışıkları zirvedeki dev heykelleri aydınlatırken, üç kafadar defineci—Korkmaz, grubun beyni ve haritacısı; Yaman, kuvvetli ve yılmaz kazıcı; ve Cengiz, tedbirli, teknolojiye meraklı genç—günlerce süren son planlarını yapıyorlardı. Hedefleri, kadim Kommagene Kralı I. Antiochos'un (veya halk arasındaki efsanevi adıyla: Kral Nemrut'un) binlerce yıldır sır gibi saklanan, lanetli mezar tümülüsünü açmaktı. Plan kusursuzdu. Nemrut'un gölgesindeki kayalık bir yamaçta, eski bir keçi yolunun altında kazmaya başladılar. Dört gün dört gece süren hummalı bir çalışmanın sonunda, nemli ve toprak kokan bir tünelin ağzını buldular. Korkmaz'ın eski bir el yazmasından çözdüğü ipuçlarına göre, bu tünel kralın mezar odasına giden gizli bir geçitti. İçerisi karanlık ve dar bir labirentti. İki kilometre boyunca yürüdüler, yer altının sessizliğinde sadece kendi nefes sesleri ve ara sıra düşen taşların sesi yankılanıyordu. Hava ağırlaşmaya, nefes almak zorlaşmaya başlamıştı. Sonunda, tünel, üzeri kabartmalarla ve bilinmeyen bir dille yazılmış hiyerogliflerle süslü devasa bir taş kapıya ulaştı. Kapının hemen yanında, taş zeminde, Nemrut’un kutsal hayvanları olan bir Aslan ve bir Kartal heykeli, adeta ebedi nöbet tutuyordu. Kapıyı açmaları kolay olmadı. Cengiz'in lazer tarayıcısı, kapının ardındaki ilk tuzakları tespit etti: devasa taş blokların zemine çarpıp geçişi mühürleyebileceği bir mekanizma. Yaman'ın bilek gücü ve Korkmaz'ın matematiksel hesapları sayesinde, kapı gıcırdayarak açıldı. Ancak içerde onları daha fazlası bekliyordu. İlk odayı geçerken, Korkmaz son anda yerde parlayan bir telin farkına vardı; üzerine bastıkları an zehirli oklar fırlatacak bir yay tuzağıydı. Titrek ellerle teli keserken, Korkmaz mırıldandı: "Bu sadece bir mezar değil, burası bir tanrı tapınağı." Bütün engelleri, ter ve yorgunluk içinde, zorlukla aştılar. Nihayet son kapıdan geçtiler ve gördükleri manzara karşısında üç defineci de nefesini tuttu. Mezar odası, bir yeraltı mabediydi. Mum ışığının yetersiz kaldığı bu devasa salonun tam ortasında, saf altından kaplanmış, yakut taşlı, elmas ve zümrüt işlemeli devasa bir lahit mezar parlıyordu. Etrafında, insan boyunu aşan, kaskatı duruşlu dev heykeller sıralanmıştı: Zeus, Apollon, Herakles ve Kommagene'nin bereket tanrıçası, hepsi altın tozuyla kaplanmış gibiydi. Daha geride, soma altın heykeller, binlerce yıllık parıltısını koruyan altın tabaklar, kaseler, törensel kılıçlar, hiyerogliflerle işlenmiş ağır taçlar ve kemerler yığılıydı. Köşede, ağzına kadar altın sikkelerle dolu, çatlamış toprak küpler duruyordu. Her yer, göz kamaştırıcı bir zenginlikle parlıyordu. Yaman, heyecandan titreyerek en yakındaki küpe doğru bir adım attı. Tam o anda, lahitte bir hareket oldu. Odanın havası birdenbire soğudu. Altın zırhı hafifçe titreyen, sanki binlerce yıllık uykudan yeni uyanmış gibi, mumyalaşmış bir figür, Kral Nemrut, lahdin kapağını iterek doğruldu. Gözleri, definecilerin hırsla parlayan gözlerine kilitlendi. Sesi, yer altı dehlizlerinde yankılanan, kadim ve otoriter bir gürlemeydi: "Durun! Eşyalarıma dokunmayın! Zarar vermeyiniz, yoksa lanetlenirsiniz!" Defineciler, Yaman'ın küpe uzanan eli havada asılı kalmış, korkudan titriyordu. Cengiz, elindeki feneri yere düşürdü. Korkmaz, dehşetle geri çekildi. Kral Nemrut, altın ve yakut işlemeli tahtının önünde durdu, heybeti odayı doldurdu. "Burası tanrıların tahtı, kutsal alan! Geri gidin! Yoksa sizi yeraltı ateşlerine atarım, ruhunuzu ebediyen bu karanlığa mühürlerim!" Üç kafadar titrek nefeslerle birbirlerine baktılar. Bütün planları, bütün hırsları, bu doğaüstü karşılaşmanın dehşetiyle sönmüştü. Kralın sözleri, sadece bir tehdit değil, kadim bir yemin gibi kulaklarında çınladı. Kral Nemrut, bir an sükût eyledi. Gözleri, definecilerin üzerindeki açgözlülükle karışık korkuyu tarttı. Sonra, sesi beklenmedik bir şekilde yumuşadı, ama hala buyurgandı: "Ancak... Binlerce yıl sonra buraya dek gelme cesaretinizi ve tünellerin tuzaklarını aşma becerinizi ödüllendireceğim. Zira ben, Kommagene'nin Büyücüsü, Theos Dikaios Epiphanes Philorhomaios Philhellen, yalnızca lanet dağıtmam." Kral, eliyle altın bir masayı işaret etti. "Alın bunları. Sadece bunlar sizin olsun. Fazlasına tamah ederseniz, lanet sizi bulur ve buraya dönüşünüzü engeller." Masada, üzerleri Grekçe yazıtlarla işlenmiş, tanrı heykellerinin minyatürleri şeklinde üç adet som altın heykelcik vardı. Bunlar, definecilerin hayal ettiğinden çok daha değerli, eşsiz sanat eserleriydi. Korkmaz, en ihtiyatlıları, yavaşça öne çıktı, bir reveransla altın heykelleri aldı. Kralın sözlerine itaat ettiler. Defineciler, ellerindeki paha biçilmez, ama lanetli ganimetleriyle, geldikleri uzun tünelden gerisin geri, koşar adımlarla yola koyuldular. Nemrut Dağı'nın eteklerine ulaştıklarında, güneş batıyordu. Ellerindeki üç altın heykel, o dehşetli karşılaşmanın ve lanetli bir servetin hatırası olarak, son bir parıltıyla göz kamaştırıyordu. Üç kafadar, o günden sonra bir daha o tünele yaklaşmaya cesaret edemediler. Kral Nemrut'un mezar odası, sahip olduğu lanet ve zenginlikle, Nemrut Dağı'nın kalbinde, uykusuna devam etti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.