Mansur bin Hüseyin, bilinen adıyla Hallac-ı Mansur... O, asırlar boyunca, tasavvuf yolcularının bir ucu keskin kılıç, diğer ucu ise sonsuz bir aşk denizi olan menkıbesi olagelmiştir. O, zühd ve riyaze...
HALACI MANSUR BÖLÜM 9: Yitik Dostlar Rüstem, Mansur’u bulduğunda, aradan neredeyse iki yıl geçmişti. Mansur’un efsanesi Kayseri’ye, halı tezgâhlarının sesine kadar ulaşmıştı. Rüstem, hem Mansur'un sağlığından endişe ediyor hem de en yakın dostunun adının "sapkın" olarak anılmasından utanıyordu. O, Bağdat’a, arkadaşını kurtarmaya, onu akla ve ticarete geri döndürmeye gelmişti. Nihayet, Bağdat’ın kenar mahallelerinden birinde, Mansur’u buldu. Mansur, bir avuç müridiyle birlikte, bir hurma ağacının gölgesinde oturuyordu. Gözlerinde Kadı Eşref'in öfkesinden kalan bir yara, yüzünde ise dünyadan el çekmenin getirdiği derin bir çizgiler ağı vardı. "Mansur!" diye seslendi Rüstem. Sesi, yılların hasretini, öfkesini ve hayal kırıklığını taşıyordu. Mansur başını kaldırdı. Gözlerinde beliren o anlık tanıma parıltısı, Rüstem'e eski günlerden bir anı getirdi. Mansur, yavaşça ayağa kalktı. "Hoş geldin, Rüstem. Yolculuğun yorucu olmuş olmalı," dedi, sesi yumuşak ve şefkatliydi. Rüstem, bu yabancı, incelmiş bedene baktı. "Yorucu mu? Sen... sen kendine ne yaptın? Kayseri’nin en iyi Halacısı, şimdi bir dilenciye benziyorsun! Seninle birlikte kazandığımız onca mal nerede? Bizim onca emeğimiz nerede, Mansur?" Rüstem, öfkesini dindiremiyordu. Bir zamanlar omuz omuza çalıştığı bu adam, sanki bir gölgeydi. "O mal, Rüstem," dedi Mansur, tebessüm ederek. "Benim omuzlarıma öyle ağır geliyordu ki, onu bırakmadan yürüyemezdim." "Yürümek mi? Sen yürümüyorsun, Mansur, sen kayboluyorsun! Kadı seni asmak istiyor! Bırak şu 'Enel Hak' saçmalıklarını! Ben sana tüm kâr payını getirdim. İşte burada, bir kese altın! Al bunu, giyin, saklan, benimle geri gel. Yeniden halı dokuyalım. Sen dokursun, ben satarım!" Mansur, elindeki hırkanın yakasını düzeltti. Altın kesesine bakmadı bile. "Kesen için teşekkür ederim, kardeşim. Ama ben artık senden başka bir şey istiyorum," dedi. "Bana getirdiğin mal değil, getiremediğin sükûnet lazım. O söz, benim saçmalığım değil, benim gördüğüm hakikatin ta kendisi. Ben, bu fani bedeni bir daha dokumak için değil, onu tamamen sökmek için geldim bu yola." Rüstem, çaresizlik içinde elleriyle saçlarını çekiştirdi. "Senin aradığın hakikat, benim elimdeki altından daha mı değerli? Sen, bizim dostluğumuzdan vaz mı geçiyorsun? Zeliha... o hala senin dönmeni bekliyor, Halacı!" Mansur’un gözleri, Zeliha’nın adıyla anlık bir hüzünle buğulandı. O, eski hayatından kalan en masum bağdı. Mektubu hatırladı, hırkasının cebinde hala duruyordu. "Zeliha, ruhumdaki aşkı anlayan tek kişidir. Ve evet, Rüstem. Ben, insanlara olan sevgiden kaçmadım; ben, tüm sevgilerin kaynağını buldum. O kaynağa ulaşmadan, ne sana ne de Zeliha’ya gerçek bir dost olabilirim." Rüstem, o an kaybettiğini anladı. Bu, geri getirebileceği bir tüccar, ikna edebileceği bir ortak değildi. Bu, tamamen başka bir dünyaya ait bir aşıktı. "Öyleyse git, Mansur," dedi Rüstem, sesi son bir acıyla doluydu. Altın kesesini yere attı. "Git ve o Hak ile yalnız kal. Ama bil ki, bizim dostluğumuz, bu Hak yolunda paramparça oldu. Kayseri’de seni bekleyen bir ev ve bir tezgâh vardı. Sen, bir deli gibi onu reddettin." Rüstem, dönüp hızla uzaklaştı. Yere düşen altın kesesi, Bağdat'ın tozlu toprağında bir müddet öylece kaldı. Mansur, dostunun arkasından uzun uzun baktı. "Hayır, Rüstem," diye fısıldadı rüzgâra. "Dostluğumuz paramparça olmadı. Sen sadece benim aşkıma tanıklık ettin. Şimdi, sen de o aşkın tohumunu taşıyorsun." Mansur, eğilip keseyi almadı. Yerdeki altın, ona ne kadar hafif gelmişti. Yitik dostlar, ayrılığın acısıyla sınanmışlardı. Artık Mansur'un önünde, kaçınılmaz bir yargı ve teslimiyet kalmıştı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.