Filozof Kırmızısı, sıradan bir kadınken, hastalıklarla mücadele eden, ameliyatlar geçiren sonrasında engelli kalan, bu sırada eğitim yolculuğuna devam eden, aynı zamanda annelik yapmaya çalışan ve hay...
Kadının iç sesini duyması kolay değildir. Çünkü önce susmayı öğrenir kadın; sonra gülümsemeyi, sonra idare etmeyi, sonra güçlü görünmeyi ve en sonunda da kendini unutur. Bazen bir annenin bakışıyla, bazen bir eşin omuz yüküyle, bazen toplumun “kadın olma” kuralıyla bir kimlik şekillenir. Lakin o kimlik, çoğu zaman kadının kendisi değildir; çevresinin ondan beklediği bir roldür. Benim yolculuğum da böyle başladı. Herkesin bildiği, olması gereken, herkesinki gibi bir rolüm vardı. Bir de benim bile tam olarak tanımadığım, ama iç âlemimde derin bir iç çekişle hissettiğim başka bir yanım. Gün gelir, insan kendi sessizliğini duyar. Kendi içindeki kırıkları, çığlıkları, yarım kalmışlıkları fark eder. İstemese de fark eder; tıpkı benim de fark ettiğim gibi. Toplum beni pek çok rolle tanıdı; kız evlat, abla, eş, anne, arkadaş. Ama tüm bu rollerin arasında kaybolmuş bir sesi arıyordum; kendimi. Kadın olmak çoğu zaman başkalarının hikâyesinde rol almaktır; ama kendi hikâyeni yazmak bambaşka bir cesaret ister. Ben o cesareti ararken, içimde yıllarca taşınan yükleri gördüm. Biri diğerine eklenen görünmez sorumlulukları ve kadın olmanın inceliğinde saklı o güçlü çekirdeği. Kendime dönüşüm bir anda olmadı. Sessiz sessiz başladı. Düşünerek, sorgulayarak, acılarımı anlamlandırarak. “Neydim, kimdim, Nereden gelip nereye gidiyordum? Ben bu dünyaya mı aittim?” gibi binlerce soru zihnimde dolaşıyordu. Bedenimin zorlandığı yerde ruhum konuşuyordu. Kaybolduğumu sandığım anlarda, benliğim bir yerlerde beni bekliyordu. Bir kadın, kendi içine döndüğünde şunu görür; Yıkılmadığını, sadece yeniden inşa olmaya hazırlandığını. İşte sessiz çığlığım burada yankılandı; kendimi duyduğum anda. Sadece anne, eş ya da kız evlat olmadığımı anladığım anda. Her şey yerli yerine oturmuş değildi. Aksine, sorular çoğalmıştı. Ama artık şundan emindim; Sessizliğim cehaletten değil, bastırılmışlıktandı. İçimde büyüyen kadınlık bilgeliği, beni yavaş yavaş başka bir eşiğe taşıyordu. Bu eşik; kadın olmanın ötesinde, insan olmayı, anlamayı, sorgulamayı ve yüzleşmeyi gerektiriyordu. Ve ben farkında olmadan, hayatımın en sert ama en öğretici dönemine doğru ilerliyordum. Sessiz çığlığım artık içimde kalmıyordu. Bedene, hayata ve zamana doğru yol alıyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.