Filozof Kırmızısı, sıradan bir kadınken, hastalıklarla mücadele eden, ameliyatlar geçiren sonrasında engelli kalan, bu sırada eğitim yolculuğuna devam eden, aynı zamanda annelik yapmaya çalışan ve hay...
İyileştiğime dair söylenenler artarken, bedenim bambaşka bir şey anlatıyordu. Belimdeki gerginlik giderek artıyor, en ufak bir harekette içimde tuhaf bir baskı hissediyor ve ağrılarım çoğalıyordu. Ameliyatın üzerinden zaten çok geçmemişti. Ayağa kalkamıyor, yürüyemiyor, neredeyse hiç hareket edemiyordum. Buna rağmen söylenen her şeye harfiyen uyuyordum. Ne denildiyse yaptım. Sessizce bekledim.
Bir sabah yoğun bir ağrıyla uyandım. Ardından belimde ıslaklık ve yanma hissettim. Elimi zar zor ameliyat yerime götürdüm. Elime kan geldi. Anneme söyledim. Beni yatakta yana çevirdi. Çarşafın üzerinde kan vardı. İlk anda bir anlık şaşkınlıkla bunun regl kanaması olabileceğini düşündüm. Ama kan lekesi olması gereken yerde değildi. Annem belimi görünce korktu. Hemen doktor çağırdı.
O an artık emindim. Dikişlerim patlamıştı. Bu sadece fiziksel bir sorun değildi. Daha önce defalarca yaşadığım o tanıdık his yeniden ortaya çıkmıştı. Söylediklerime yine başta inanılmamıştı. Yine abarttığım, kaygılandığım, süreci zihnimde büyüttüğüm düşünülmüştü. Oysa olan biten çok netti. Acı gerçekti. Kanama gerçekti. Açılan yer gerçekti. Sezgim yine alarm veriyordu.
Doktorum sakince yanıma geldi. Ağrımın olduğunu ve kanama olduğunu söyledim. Yine psikolojik bir durum olduğunu düşündü ve belki de regli olduğumu söyledi. Bu kez geri adım atmadım. Yaşadıklarımı saklamadım. Susmadım. Geçiştirilmesine izin vermedim. O an kendimi tutamadım. Bağırdım. “Siz benim belime hiç baktınız mı?” dedim. “Her şeye psikolojik diyorsunuz. Kanama var. Dikişlerim patladı.” Israrım üzerine belime baktı. Kontroller yapıldığında dikişlerin gerçekten açıldığı gördü. Yine haklı çıkmıştım. Yine bedenini dinleyen bilinç bir hastaydım. Doktorum, acilen müdahale edilmesi gerektiği söyledi ve beni sözde hijyenik bir ortam olan acil alana aldılar.
Dikişleri yenilemek için bir asistan doktor görevlendirdi. Ameliyatlı alana uyuşturmak amacıyla altı yedi kez iğne yapıldı. Uyuşmadım. Bağırdım. Acıdan kıvrandım. Ne dikişler sökülürken, ne de yeniden dikiş atılırken uyuşabildim. Canlı canlı yaşadım. Hastanede sesim yankılandı. Yaşadığım acı, normal doğum kadar şiddetliydi. Bedenim yine acı üstüne acı yaşıyordu. Adeta Çin işkencesi gibiydi.
Bu olay bende derin bir iz bıraktı. Fiziksel acının yanında, görülmemenin ve ciddiye alınmamanın yarası çok daha ağırdı. İyileşmeye çalışan bir bedenden çok, kendini sürekli ispat etmek zorunda kalan bir insan gibiydim. O gün anladım ki iyileşme yalnızca tıbbi bir süreç değildi. Aynı zamanda sesini duyurabilme, sezgine sahip çıkma ve kendin için ısrar edebilme meselesiydi.
Yaşananlar beni yordu. Ama aynı zamanda beni daha da netleştirdi. Bedenimle kurduğum bağ güçlenmişti. Artık ne hissettiğimi biliyor ve bunun arkasında durabiliyordum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.