İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
44. Bölüm

Dedemin Anıları 44.Bölüm Cengiz

18 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Alaşehir Celal Şükrü Sayınsoy İlkokulu'na tayin olduğum ilk yıl tahtaya yazdığım F harfini öğrencilerimin şekilden şekile girerek deftere yazmaya çalıştıkları bir gündü. Daha düz olması için masanın üstüne çıkanlar bile olmuştu; kırılan kalem uçları. sıkılan dişler ve can çekişen harfler...
Ben de bu dersi rekabetçi bir ortama taşımıştım ve bununla yetinmeyip harfi ilk yazanı ödüllendireceğimi söylemiştim. Başlar başlamaz herkesin eli kaleme gitmişti ama 218 numaralı Cengiz Kuytak'ın eline aldığı ilk şey silgi olmuştu. Birkaç saniye sonra işaret parmağını hızla kaldırarak;

"Ben yazdım öğretmenim!" dedi.

Birden şaşkın bir şekilde ona baktım, bu kadar hızlı yazması beni memnun etmişti. "Aferin Cengiz'e," diyerek onu sınıfa alkışlattırdım.

Bu durumun ortaya çıkardığı kızgınlığı hızla açılıp kapanan burun deliklerine kadar hissettiği burnundan hırlama sesi gibi sesli sesli soluduğunu işittiğim ve Cengiz'in de halasının oğlu olan ön sıralardan Mehmet, başparmağını heyecanla kaldırıp ısrarla havada tuttu. Ben ona izin vermeden konuşmaya başladı:

"Öğretmenim, Cengiz yalan söylüyor!"

Birden dikkat kesildiğimi görünce de, "F'yi çizmedi, E'nin bacağını sildi," dedi ve sanki dünyadaki tüm sorunların müsebbibi oymuş gibi Cengiz'e baktı.

O anda Cengiz'in renkten renge girdiğini fark ettim ve herkesin işi gücü bırakıp Cengiz'e "sahtekâr çocuk" gözüyle ters ters baktığını gördüm.

Ama artık içine ne dolduysa Cengiz'in, başını kaldırıp bana baktı, benim hafiften gülümsediğimi fark etti utanç dolu bakışlarıyla... O an içi rahatlamış gibi hissettiğini yüzünden okumak mümkündü.

Bu olaydan bir süre sonraydı, benim tahtaya yazdığım kocaman G'yi deftere yazmanın yabani telaşı içindeydi öğrenciler. G, kara tahtada onları izliyormuşçasına içeriye bakıyordu. Herkes acele ediyordu, sanki G bir süre sonra kara tahtadan atlayıp gidecekmiş gibi. Cengiz, G'yi hemen yazmıştı, elindeki silgili kalemin kıç tarafını ağzına sokmuş, kapattığı defterin üzerindeki yazıyı okumaya çalışıyordu. OKUL DEFTERİ yazıyordu, okuyabiliyordu bunu. Sonra aklından başka şeyler geçmeye başladı; bu durumda ev defteri de olmalı, ya da baş- ka defterler. Defterin üzerindeki bu silgi kokulu iki kelimeyi sessiz bir şekilde heceleyerek okumaya başladı.

"O-kul-def-te-ri"

Bitirdiğinde yorulmuştu ama okuyabilmenin o keyifli yanını da hissetmişti, çünkü anlayabilmişti. O sırada, kaleminin odak noktası G harfi olsa da kendisinin odak noktası Cengiz'in bu titrek eylemi olan Mehmet, bir kişinin sıra dışı şeyler içeren herhangi bir eylemini başka kişiye anlatma alışkanlığının verdiği o kaşındırıcı yanın heyecanı içindeydi. Cengiz tüm çocuklar gibi öğretmenin kendisine söylediği şeyi yapmaktansa konuyla ilgisi olmayan bir eylemin oluşturduğu heyecan içinde bir başına geziniyordu. Onu bu heyecandan çekip çıkarmanın Mehmet için toplumsal bir görev haline geldiğini fark etmek artık zor değildi. Neden hep farklı şeyler yapmaya çalışıyordu Cengiz, ayrıca ismi de ona yakışmıştı; Cengiz dediğin yuvarlak kafalı, kısa boylu, esmer ve zayıf olmalıydı ve o da öyleydi. Ben daha okulun ilk günü anne ve babasının bu yanlışını düzeltmiştim. Mehmet'in bakış açısının bu olduğunu Cengiz'in sınıfta olmadığı bir anda ona sorduğumda öğrenecektim.

Cengiz heceleri vurgulayarak devam ediyordu okumaya. Defterin ön yüzünde okunacak bir şey kalmayınca arka tarafını çevirdi. Artık bu konuya bir el atması gerektiğini düşündüğü ön sırada oturduğu için ve sürekli dudaklarını ısırıp durduğu için çok belli oluyordu Mehmet'in, yoksa Cengiz'in duracağı yoktu. Defterdeki yazılar bittikten sonra ne olacaktı? Önce sınıftaki diğer yazıları okuyacak, Allah korusun sonra da Mehmet ve diğerlerinin kafasından geçenleri... Neden olmasındı ki? Sınıftaki kimsenin yapamadığını yapıyor ve okuyordu, o zaman neden sınıftakilerin aklından geçenleri de okumasındı? Derhal bu çılgınlığa bir son vermesi gerekiyordu, yoksa Cengiz her şeyi satır satır okuyarak sınıfı kötü kokan nefesiyle dolduracaktı. Mehmet'in bu hissiyatta olduğunu da sonradan öğrenecektim. İlk gün kendilerine öğrettiğim kuralı çiğneyerek, izin almadan konuşmaya başladı.

"Öğretmenim! Ömer defterin üzerindeki şeyleri okuyor!"
Bir an içini bir huzur kapladı, ağzından kurtulan tükürük parçaları havayı yararak önündeki masamın üstünde olan güneşin ışınlarının vurduğu dolma kalemime düştü. Ben de biraz imalı bit şekilde Mehmet'in yüzüne baktım. Sonra da Cengiz'e baktım. Bir süre baktıktan sonra yanlarına gittim. İkisine doğru yürüdüğümde sınıftaki diğer çocukların bakışları benle beraber hareket ediyor, öğretmenin her adımımda çocukların da bakışları yürüyordu. Sonunda adımlarımla beraber çocukların da kafası hareket etmeyi bıraktı. Şimdi tüm gözler Mehmet ve Cengiz'deydi. Cengiz'in o sırada aklındaki tek şey Mehmet'ti; gene ona yakalanmıştı. Mehmet'inse görevini yapmış olmanın verdiği o resmi gururla göndere çekilen bir bayrak gibi dalgalanıyordu bakışları.

Birden sert bir tonla Mehmet'e baktım.

"Okulun ilk günü ne demiştim Mehmet?"

Mehmet afallamıştı, sanki defteri o okumuş gibi azarlar bir tonda konuşuyordum kendisiyle... Yani tavırlarına bakıldığında bu anlaşılıyordu. Sahi ne demiştim ilk gün? Ah, gene unutmuştu işte. Hafızasını zorladı ama yine bir şey bulamadı. İmdadına Hatice yetişti. Parmağını kaldırmıştı. Bu haliyle mutlu bir balığa benziyordu. Sadece Mehmet değil Cengiz de Hatice'yi balığa benzetiyordu. Cengiz'le Mehmet'in üzerinde en çok anlaştığı konulardan biriydi bu.

"Söyle Hatice," dedim.

Hatice ayağa kalkarak;

"Sizden izin almadan konuşmamamız gerekiyor öğretmenim," dedi sabun kokan bir ifadeyle.

"Aferin Hatice, otur yerine."

Sınıf bir anda sessizliğe gömüldü. Sonra ben tekrar konuşmaya başladım.

"Duydun mu Mehmet, izin almadan konuşmayacakmışız. Ne yapmayacakmışız?"

"İzin almadan konuşmayacakmışız." Sesi düşük perdeden çıkmıştı Mehmet'in.

Sonra da boğazını temizledi. Benim odak noktam artık Cengiz'di. Nedendir bilinmez, bu çocuğa ayrı bir ilgim vardı. Onda başka bir şey olduğunu hissediyordum; insanı tedirgin eden bir şey... Ne olduğunu bilmiyordum, tedirgin edici yanı belki de buydu. Bakışlarının derinliğinde manalar gizlenmiş, adeta yüzeye çıkmayı bekliyordu. Cengiz'in doğup büyüdüğü coğrafyanın insan üzerindeki etkisini en güzel şekilde bir meslektaşım ifade etmişti. Celal Şükrü Sayınsoy İlkokulu'na tayin olduğum ilk yıl Cengiz'in derin bakışları ve devamında gelen yanıtlar dik-katimi çekmişti benim. Bunu bir arkadaşıma anlatmıştım, o da şöyle demişti:

"Bu bölgenin insanı derin bakar, az ve öz konuşur. Çoğu kişinin onlarca cümlede anlatamadığı bir konuyu bir cümlede anlatırlar. Sebebi ise Türkçe'yi az bilmeleri ve bu eksikliklerini karşıdaki kişinin görmesini istemeyişleridir. Bu yüzden kafaları dillerinden daha hızlı çalışır."

Bu açıklama bana çok mantıklı gelmişti, sonraki yıllarda da bu durumla çok sık karşılaştım. Cengiz'in durumunu sadece bu açıklama anlatmaya yetmezdi elbette, çünkü onda başka bir şey vardı; coğrafyanın ıssızlığıyla açıklanamayacak bir şey...

Başı öne düşmüş olan Cengiz'e bakarak;

"Kaldır kafanı!" dedim.

Cengiz kafasını kaldırdı, yüzünde soğuk bir ifade vardı.

"Ne okuyordun?" diye sordu öğretmen. "Tekrar oku!"

Cengiz şaşırmıştı, sınıf da. Ama en çok Mehmet şaşırmıştı. Nasıl yani! Olur muydu öyle şey canım?

"Hadi oku, ben de görmek istiyorum," diyerek ısrarımı sürdürdüm. Cengiz önce tereddüt etti, baş ve işaret parmağıyla dudaklarındaki kabukları soymaya başladı farkında olmadan. Öğretmen kımıldamadan, öylece duruyordu başında. Cengiz, konu hakkındaki ısrarımı, yerinden kımıldamayan fiziksel varlığında görünce defterin ön tarafını çevirerek, OKUL DEFTERİ yazan kısmı okumaya başladı.

"O-KUL DEF-TE-Rİ"

Çok şaşırmıştım bu işe, henüz okulun ilk ayında okumayı söken bir öğrenci! Mesleğinin dördüncü yılındaydı ve bu durumla daha evvel hiç karşılaşmamıştı. O heyecanla sını- fın küçük kitaplığından bir kitap aldı. Bir sayfa açıp Cengiz'in önüne koydum, parmağımla işaret ederek;

"Şimdi de burayı oku!" dedim.

Cengiz hâlâ suçlanmış olmanın verdiği bir ruh hâli içindeydi. Ben bunları okuttuğuma göre, o da bu işi ne kadar ileriye götürdüğünü öğrenmeye çalışıyordu. Acaba okumasa mıydı? Hayır, okuyacaktı, çünkü benden çekinmiyordu belli. Çünkü anlamıştım bakışlarından. Asıl kendini provoke edenin yanındaki sıra arkadaşı olduğunu düşündüğünü de gizlemiyordu.

Önündeki kitaba baktı, sonra da parmağımı koyduğu yeri okumaya başladı; "DU-NE GE-Rİ DÖ-NE- MEM, ÇÜNKÜ O ZA-MAN FARK-LI BİR İN-SAN-DIM

Cengiz’den ziyade beni bir heyecan sarıyordu; sanki Cengiz okumayı değil de görmeyi sökmüş gibi bu kez puntoları daha küçük olan kendi okuduğum kitabı getirdim.

Başparmağımın uyarı levhası gibi üzerinde durduğu yeri heceleyerek okumaya başladı Cengiz:

"I-ŞIĞ-I YAK YE-Rİ-NE I-ŞI-ĞI U-YAR DER-Dİ BA-BA-SI

Parmağımı kaldırarak bir süre baktım Cengiz’e, sonra da onu alkışlamaya başladım. Benimle beraber sınıf da alkışlamaya başladı. Alkış sesleri sınıftan dışarı taşarak evlerin gri renkli taş duvarlarına çarptı, sonra da nahiyenin içine dağıldı.

Okuyabildiği ortaya çıkınca ben de ona ilk okuttuğum kitabı hediye ettim.

Bu olaydan sonra Cengiz daha da azimli oldu ve sınıfın en çalışkan öğrencisi haline geldi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL