Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
21. Bölüm

Dedemin Anıları 21.Bölüm Ortaokul Yıllarında Yaşadığım İkamet Sorunum

18 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Alaşehir Ortaokulu’nda okurken köyümden okuluma geliş-gidiş zor olduğu için Alaşehir ilçe merkezinde yaşayan akrabalarımın ve tanıdık başka insanların evlerinde misafir olarak kalmıştım. Evlerinde ilk misafir olarak kaldığım kişi Ormancı Halil Amca idi. Açıkçası Ormancı Halil Amca da dahil misafir olduğum hiç kimsenin evinde rahat edememiştim. Evlerinde misafir olarak kaldığım kimselerin yanında neler çektiğime benden çok zavallı babacığım kahrolurdu. Ormancı Halil Amca’nın evinde kaldığım süre içerisinde ne zaman yemek veya kahvaltı sebeplerinden ötürü aynı sofraya oturma durumu olsa Ormancı Halil Amca’nın kızı Selma, eline aldığı demir bir kaşıkla yemek yerken kullandığım elimin üstüne hışımla vuruyordu. Ben de o anda acıyan elimi tutardım ve can havliyle de tuttuğum kaşık vurulan elimden ‘‘Paaat!’’ diye düşüverirdi yere. O günlerde herkesin ayrı tabağı yoktu ve aynı sahana benzeyen büyükçe bir kap olurdu ve herkes o kabın içinden yemek yiyebiliyordu. İşte herkesin ortak kaşık salladığı o kabın bulunduğu sofraya aç oturduğumla aç kalkmam bir olurdu. İşin en acı yönü de misafir olduğum ev halkının bana bu davranışı yapan kızlarına yönelik ağızlarını açıp tek kelam bir söz söylememeleri, kızlarına bir kez olsun ‘‘Çok ayıp Selma! Misafirlere öyle yapılır mı?’’ bile dememeleriydi. Aslında bu durum ev halkının benimle yemeklerini dahi paylaşmak istemediklerini ve benim varlığımı dahi kendileri için lüzumsuz bir külfet olarak gördüklerini apaçık ortaya koyuyordu. Zaten ev halkının bana olan yaklaşımları böyle olmasaydı o kız benim elime demir kaşıkla vurma cesaretini kendinde hissedemezdi. Netice itibarıyla Ormancı Halil Amca’nın evinde istenmediğimi anlayınca kulağımla bunu işitmeden başka bir yerde kalmaya karar verdim ve bu mevzuyu da babama aktardım. Zavallı babacığım da bunu kabul etti. Elbette ki karşılaştığım kötü muameleler Ormancı Halil Amca’nın evinde yaşadıklarımla sınırlı olmayacaktı. Çile doldurduğum bir başka adres, Kahveci Rıza Abi’nin eviydi. Bana kalacak oda olarak evlerinin bildiğiniz çatı katını vermişlerdi. İşin en kötüsü çatı katının duvarları bile yoktu ve korunaklı bir alan olduğunu söylemek için kırk şahit lazımdı. Çatı katında üst üste yığılmış halde bulunan ve çürümeye yüz tutma durumuna gelen atılmış kilimler, eski battaniyeler vardı şansıma ve ben de onları alırken gürültü çıkmasın ve ev sahiplerinin dikkatini çekmeyeyim diye ev halkının yatmasını beklerdim. Kahveci Rıza Abigillerin uykusu çok derindi ve çatı katından bırakın battaniye, kilim sesi top atılsa uyku esnasında duyup de uyanamazlardı. Tabi ki bereket Kahveci Rıza Abi sabah ezanında kahvehaneyi açtığı için erken yatar, erken kalkardı. Kahveci Rıza Abi yattıktan en geç yarım saat sonra da evin diğer fertleri de yatmak için odalarına çekilirlerdi. Böyle olunca da gece geç saatlere kadar Kahveci Rıza Abilerin uykuya çekilmelerini beklemeye lüzum olmadan çabucak battaniyeleri ve kilimleri çatı katında uyurken soğuktan korunmak için üstüme çekerdim. Tabi ki bu şartlar altında Kahveci Rıza Abi’nin evinde açıkçası çok rahat hareket edebilme imkanına sahip olamıyordum ve Ormancı Halil Amca’nın sofrasında başıma gelenler burada da başıma gelmesin diye Kahveci Rıza Abilerle kahvaltıya da ve diğer öğünlerde yemeğe hiç oturmamaya çalışırdım. Allahtan ortaokulda okuduğum yıllarda kışları çok yağışlı olurdu ve öğle aralarında genelde eve gitmezdim ve öğle yemeğimi okulda, yanıma getirdiğim azıklar vesilesiyle yeme imkanım oluyordu. Kahveci Rıza Abilerde kaldığım günlerde sabahları da cebimdeki birkaç metelikle kırık simit alır, kuru kuru yerdim. Akşamları okuldan ayrıldığımda ise o gün cebimde meteliğim fazlaysa o gün arta kalan paralarla Kahveci Rıza Abilerle akşam yemeğine oturmaktan kurtulduğum için tebessüm edip ekmek arası sucuk ve bir cam şişede aldığım suyla karnımı doyurmaya bakardım. Tabi ki bu kıt imkanlarla aç kalmamaya gayret ettiğim için Çanakkale’de savaşan atalarımızın yemek yeme imkanlarının ne kadar kısıtlı olduğunu daha iyi anladığımı ve bu vesileyle tarihe karşı da bir sempatimin oluştuğunu da ifade etmek isterim. Bu arada yıkanma sorunu da oluyordu ve misafirlik esnasında kokmamak için yıkanmalıydım ve bu yüzden yanımda fazladan var olan kalem ve defter varsa okulumun kapısındaki simitçiye çoluğuna çocuğuna götürsün diye verir, karşılığında da onun simit satışına ortak olur, haftalık hasılasının %30’unu alırdım. Sağolsun simitçi durumumu anlıyordu ve sesini çıkarmazdı. Simitçinin bana bu vesileyle haftalık hasılasından vermiş olduğu %30’luk pay vesilesiyle elime geçen parayı cebimdeki metelikle birleştirirdim ve şehrin hamamında fakirlerin yıkandığı bölüme giderdim. Bunlardan dolayı çok fazla yiyeceğe para ayırmamaya gayret ederdim ve bu yüzden Kahveci Rıza Abi’nin evinde kaldığım günlerde yeterli beslenebilme imkanını elde edememiştim. Eeee karnımı doyurmak için ayaküstü bir şeyler atıştırmaya para versem para artıramazdım ve çatı katında kaldığım ve ruhen de rahat hareket edemediğim için yıkanamadığım Kahveci Rıza Abi’nin banyosunun yerine kısmen gidebildiğim hamama gidemeyip kokacaktım. Yıkansam bu kez de yemek için param olmayacağı için aç kalacaktım ve Kahveci Rıza Abi’nin sofrasına oturmak zorunda kalacağım için Ormancı Halil Amca’nın sofrasında yaşadıklarımı tekrar yaşama ihtimalinin verdiği tedirginlikle boğazımdan bir şey de geçmeyeceği için yine aç oturup aç kalkacaktım. Zor bir durumdu sonuçta benim için ve bu durum böyle sürüp gidemezdi. Neticede bir gün Kahveci Rıza Abi çekti beni kenara ve açıkça istenmediğimi adamın bana karşı sergilediği davranışlar ve konuşma tarzı vesilesiyle çabucak anladım. Çok sürmeden buradan da ayrılmak zorunda kaldım. Neticede evinde zorunlu misafirlikten dolayı kalmak zorunda olduğum herkes bana ’‘Bu çocuğun nasıl olsa gidecek yeri yok.’’ mantığıyla hareket ederek yüklendikçe yükleniyordu. Elalemin evinde kalmak kolay değildi tabi, adam seni sonuçta evinde barındırmak zorunda değildi…
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL