Bugün mekanda toplanmış talimatımı bekleyen nedir, kimdir, nerden geldiği belli olmayan bir sürü adam vardı onları küçümsemiyordum bende öyleydim şuursuzların iniydi burası gözümü onların üstünde gezdirdim yanlış yapmadıkları belliydi ömrümü vermiştim yüzüne bakmam yeterliydi sadece zaten herkes bilirdi küçücük bir hata canlarından olmalarına sebep olurdu. 14 yaş çocuk yaş olarak geçsede resmiyette benim ilk birini öldürdüğüm yaştı, masun muydu suçlu muydu bilmiyorum ellerimin titremesi boğazım düğümlenmişti vicdan azabıda ayrı meseleydi ama birini öldürmem kötü olsada sonuçları iyi olmuş patronun gözüne girmiş, bana can borcu bile olmuştu, sağ kolu olmuştum daha o yaşlarda bu çoğunun canını sıksa da bana yanaşamazlardı arkam sağlamdı katil olmam karşılığında. Her yapacağımız iş önceden sızdırılıyordu artık alacak verecek karışmış durumdaydı teslimat sırasında baskın yemiştik bunun olacağını ön görmüş ve teslim edeceğimiz mallar yerine ihtiyacımız olan ve yasal bakımda hiç bir sıkıntı çekmiyecek ürünlerle değiştirmiştik. Yine de davalık olmaktan kendimizi kurtaramamıştık biliyorduk artık polislerin 7/24 takip ettiğini, patronun gemileri vardı onlarla başkaları ilgilenir başka işler yaparlardı. Bize düşen 10 katlı her katında ayrı kategorilere ait ürünler olmak üzere geniş, ferah, herhalinden pahalı ve lüks olduğu belli iş yerimiz vardı ve alt katında da otopark mevcuttu bu görünen kısımdı asıl büyük işler yerin iki kat altındaydı. Bir kat kumar, kart, bahis gibi masa oyunları vardı ikinci kat daha çok patron ve onun gibilerin yeriydi. Başka birinin gözüyle bakarsak hiç iç açıcı bir olay yoktu hayatlar kaymıştı ve kaymaya da devam ediyordu. Kimsesiz büyüyenleri anlayabilirdim ama her şeyi olduğu halde mutlu olacağı bir yer varken gelenleri anlamıyordum. Gündüzleri pek uğramazdım çalışanlar iyi yapıyordu işlerini, bazen kontrole gelir giderdim sadece sakindi, evini şekilden şekile sokan yada çok olan parasını sadece harcamak için gelen yüzünde vücudun da nejterin değmediği yer kalmayan ama ifadesinden anlaşıldığı kadar hala memnuniyetsiz müşteriler vardı. Gündüzleri bu kadar sakin geçen mekan akşamları sadece iki kat altında benim tabirime göre cehennem olsa da onlara göre cenneti vaat ediyor, mutluluk imkanı veriyordu. Her gün çuvallara doldursak 10 kişinin zor taşıdığı paraları bırakıp gidiyorlardı her gün aynı şey hiç kimse halinden şikayetçi değildi tabiki de biz de değildik onlar bizim velihatlarımızdı altın yumurtlayan tavuktu, biz bataklıktık onları batırıyorduk ve yine yenileri geliyordu daha fazla hergün daha fazla geliyordu. Onların bu haline acıyordum ailesinin rızkını koymaya, eşini aldatmaya utanmıyorlardı. Bazen kendi aralarında tartışır, sinir krizleri geçirirlerdi herşeyini bırakıp donla çıkan bile vardı çözülemeyen bir sorun olursa devreye girerdim başka türlü çalışanlara karışmayın der gibi göz işareti yapardım anlarlardı zaten herkes saygı gösterirdi bana göstermek zorundaydı, patrondan sonra ben gelirdim. Değişmeyen bir düzen vardı hergün geldikleri için kaybedeceklerini bildikleri halde yine bunlar arsızdı, hak ediyorlardı belkide, çoğunlukta alkol kullanmazdım her zaman ayık olmalıydım ben onları korurdum ama beni koruyan yoktu. Elimde sade soda yudumlarken köşe de ayakta duruyordum, önümde çokta uzakta olmayan karşı masada bir kargaşa çıkmıştı güvenlik görevlisine işaret yapmış onlarda masaya yönelmişlerdi ki tartışanlardan biri içki içtiği bardağını masanın kenarıyla kırdı kırık parçayı diğer adamın boğazına sapladı. Gözlerim birden açıldı masaya doğru koştum görevlilere adamı alıp götürmelerini istedim yaralı adama baktım cam damara denk gelmemişti nefes borusunda da sıkıntı yoktu hayati bir tehlike yoktu yani kimse olmadanda hallederdim bu işi her zaman her şeye hazırlıklıydık bu gibi olaylar her zaman olabilirdi masadan kalmayan, olay yeride ex olanlar bir sürü şey işte artık alışmıştık soğuk kanlı davranıyordum, kan demişken hala kanayan müdahale etmem gereken bir müşterim vardı iyileştirmeliydim ve oda bana para kazandırmaya gelmeliydi tekrardan, bir hastaneden hiç eksiği olmayan odayı hazırlattım yarayı temizlemiş dikiş atmış, sarmıştım basit bir işlemdi "mikrop kapmaması lazım" dedim kafasını salladı odadan çıkarken, profesör olmasamda doktor olmayı başarmıştım patron zekama güvenmiş ve daha çok bu işleri göz önünde bulundurmuş olmalı ki beni okutmuştu başta hayır demiştim ama böylesi daha iyi olmuştu diğerlerinden ayırırdı kardeşinden bile ama yaptığı en iyi şeydi benim için okutması. Sanırım bu yüzden Adnan beni hiç sevmezdi. Davalara biz katılmazdık daha çok avukatımız hallederdi bugün buluşmamız lazımdı mahkeme salonuna yakın bir cafe de buluşacak konuşacaktık. Kafeye girerken avukat kalkmış önünü iliklemişti benden korkardı bu hareketi korkudan mı saygıdan mı yapmıştı bilmek istiyordum, para güç müydü gerçekten... İki çay söylemişti o anlatırken çayımı yudumladım etrafı kolacan ediyordum sağa sola baktım gözlerim mini barın önünde ayakta duran kendisiyle yaşıt olmadığı belli iki okumuş, memur oldukları belli olan adamlara ve Şiran'a takıldı bu ikinci görüşümdü. Şakalaşıp gülüşüyorlardı bir kutlamaydı daha çok ama alkol yoktu mutluluktan sarhoş olmuşlardı. Şiran gülerken cenesini yukarı doğru kaldırmış ince, uzun boynuna iki tutam saçı dokunuyordu hoş bir görüntüydü, gördüğüm her şeyi ve herkesi unuturken onu unutmamıştım tuhaftı bu iş hoşuma gitmemişti bu durum. Kulaklarım avukatta arada o tarafa bakıyordum çaktırmadan, her gülüşü içimi ısıtıyordu, her hareketi beni etkisi altına almıştı sanki mühürlenmiştim. Tanımadığım bir insan neden bu hisleri yaşatmıştı. Belki sevgilisiydi yanındaki kendime geldim uygun değildi davranışlarım... Görüşme bitmiş kalmak üzereydim çıkmadan lavaboya gittim ellerimi yıkamış kapıdan çıkarken hala güler vaziyette kadınlar tarafına geçmek için musade isteyen Şiran karşımdaydı. Ben onu hatırlamıştım ama önemli olan Şiran'ın beni hatırlamasıydı. Kısılan gözleri normale dönmüş hala tebessüm kalmıştı yüzünde bana bakarak tanıdığı belli ve gördüğüne sevinmiş bir şekilde aniden durdu "merhaba, seni gördüğüme çok sevindim, bugün hep güzel şeyler oldu sen de bu güzellikler içindesin" dedi. Aniden sarılmış olması kaşlarımı çattırmış ve şaşırtmıştı o böyle bir insandı sanırım içten, samimi ve doğal çok durmamış hemen kollarını çekmiş Şiran "kusura bakma seni gördüğüme çok sevindim" dedi. Hem hatırlamış hemde gördüğü için sevinmişti bu da güzeldi "bende" dedim, "annenin durumu nasıl" dedim sabit bir ses tonuyla "iyi daha iyi şimdi"dedi. Belkide tekrardan görmek istediğim için mi yoksa gerçekten yardım mı etmek istiyordum bilmiyorum ama kartımı uzatarak "telefon numaram burda ve iş yerim bana ulaşmak istersen 7/24 açıktır" dedim patron dışında gelen aramalara bakmayan ben, "tamam" dedi çıkarırken telefonu cebinden numarayı çevirip çaldırmıştı. İlk tanışmamızda adımı Mahir olarak tanıtsamda karta yazan 'Batık' ismiyle kaydetmişti beni, numarasına baktım sığınacağım bir kaleydi güçlü değildi yıpranmıştı ama güvenliydi Şiran diye kaydettim çaktırmadan favorilere, başka zaman buluşmak için sözleşmiş ve ayrılmıştım mekandan. Davalar ne olursa olsun bizi uğraştırmıyordu sorun çıksa da biri üstlenmek için hazırda beklerdi hep, iş yerine döndüm akşama az vardı daha müşteriler ak baba gibi üşüşmemişti başımıza bazen geceyi orda geçirirdim her zaman düzenli temiz odam vardı benden başka herhangi birinin girmesi yasaktı. Kimsenin olmaması ve Adnan'dan şüphe duymam plan yapmamı gerektirmişti telefon kayıtları, numaraları, harçamaları, gittiği yerler, görüştükleri bunların hepsini araştırmış bir yerden açık vereceğine emindim biraz zor olabilirdi çünkü Adnan kurnaz, çoğunlukta acımasız bir adamdı geride iz bırakmazdı ama ben ihaneti kim yapmışsa onu bulurdum bu Adnan olsa bile... Tahminler doğru çıkmıştı köstebek Adnan çıkmıştı bunu öz kardeşine yapmıştı kardeşini öldürmek istemiş onun yerini almak ve bizdende kurtulmayı planlamıştı. Çakaldı "Çakal Adnan" dedim. Ayyaş pisliğin tekiydi bir işe yaradığı yoktu beni taklit etmek dışında ama köstebeklik kalleşlik ona yakışırdı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.