Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
Aşk Raylarda Bekler ROMAN Hüseyin TURHAL
Leyla Demir, 28 yaşında, hayatını eski kitapların huzurlu kokusu ve katı bir rutin üzerine kurmuş bir kütüphanecidir. Onun dünyası, her sabah bindiği T1 tramvayının arka vagonundaki sessiz, pencere ke...
7. Bölüm

Dördüncü Bölüm: Bilet ve Üç Gün

17 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Dördüncü Bölüm: Bilet ve Üç Gün
Bilet, Leyla'nın avucunda, bir tramvay kartından çok, başka bir hayata giden bir pasaport gibi duruyordu. Üzerindeki eski kâğıt, dokundukça parmaklarının ısısıyla ısınıyor, ona Can'ın ellerini hatırlatıyordu.
Cumartesi'ye üç gün vardı. Ve Leyla'nın rutini, bir anons sesiyle yerle bir olmuştu.
Çarşamba: Yıkılan Düzen
Kütüphanede, normalde huzur bulduğu sessizlik, şimdi işkence gibiydi. Kitapların kokusu, rayların paslı kokusuna karışıyordu. 'Doğru yerin, rayların üzerinde değil, iki yanda duran duraklar arasında olduğunu düşünüyorum' diye yazmıştı. Can ise onu hattın en sonuna davet ediyordu; şehrin bitip banliyönün başladığı, sessizliğin son bulup kargaşanın durulduğu o noktaya: Bağcılar. Bu, Leyla'nın mantığına tersti. Sanki Can, Leyla'nın güvende hissettiği kütüphanesini, şehir haritasının en kenarındaki bir noktayla değiş tokuş etmesini istiyordu.
O gün, tam on altı kez bileti kontrol etti. Saat, tarih, durak. Ya Can bir oyun oynuyorsa? Ya da bir yanlış anlaşılmaysa? Hayatında ilk kez bir davetiye, Leyla'ya bir görev gibi geliyordu.
Perşembe: Yanlış Durak Metaforu
Perşembe sabahı tramvaya binme saati geldiğinde, Leyla kendini zorladı. Kapıdan girerken Can'ın kabinine bakmadı bile. Yine en arkadaki koltuğuna oturdu. Ancak Can'ın o günkü sessizliği, Leyla'nın vicdanını daha da rahatsız etti.
O gün panoda hiç not yoktu. Can, bekliyordu. Leyla'nın, kendisi için yazdığı notla kurduğu cesur iletişimi, bir meydan okumayla ödüllendirmişti: Ya gelecek, ya da bu sessiz vagon oyunu burada bitecekti.
Öğle yemeği molasında, T1 hattının haritasını inceledi. Bağcılar, Leyla'nın yaşadığı semtin tam tersi yöndeydi. Leyla, aşkı her zaman, yaşadığı semtin dokusuyla, bildiği sokakların samimiyetiyle eşleştirmişti. Aşk, Bağcılar'da değil, belki Cihangir'de bir kafede ya da Galata'da bir sahafta bulunmalıydı.
Can'ın daveti, "Aşkı yanlış duraktan beklemiş" hissine gönderme yapıyordu. Belki de Leyla da aşkı yanlış duraktan, yanlış bir beklentiyle beklemişti.
Cuma: Karar
Cuma, Leyla'nın zihninde bir savaş alanıydı. Gitmemek için yüzlerce neden buldu: Hava soğuk olabilir. Bağcılar'ı bilmiyorum. Ya Can sadece şaka yapıyorsa? Ya da o gün işten çıkamazsa?
Ama gitmek için tek bir neden vardı: Can'ın gülümsemesi.
Kabinin aralık kapısından sızan o kısacık, samimi gülümseme, Leyla'nın yirmi sekiz yıllık rutininin, tekdüze rayların ve kalın cam duvarların arkasındaki gerçek bir insanı görmesini sağlamıştı. Can, Leyla'nın şiir kitabından yırtılmış sayfasına, bir biletle cevap vermişti. Bu, onun saygısının ve hassasiyetinin kanıtıydı.
Saat 17:00'de kütüphanenin kapılarını kilitledi. Kitap çantasının içine şiir kitabını ve elbette o solgun bileti koydu. Bu kez, gitmemek bir pişmanlık olacaktı.
Cumartesi: Yolculuk
Saat 17:00. Leyla, T1 hattına bindi. Normalde on beş dakikalık bir yolculuk yaparken, bu kez bir buçuk saatlik bir seyahate çıkıyordu.
En arkadaki sessiz koltuk yerine, tramvayın ortasında, hareket halindeki rayları görebileceği bir yere oturdu. Tramvay, bildiği her durağı geride bıraktı. Gülhane, Sirkeci, Laleli... Her bir durak, Leyla'nın geçmişteki korkularını ve güvencelerini temsil ediyordu.
Havuzlu Kavşak'tan sonra, tanıdık binalar seyrekleşmeye başladı. Şehir, sanki Leyla'nın ruhundan sıyrılıyordu. Camdan yansıyan yüzü, ilk kez bu kadar heyecanlı ve belirsiz görünüyordu.
Saat 17:55'te, tramvay son durağa yaklaştığını bildiren o son, boğuk sesi çıkardı. Leyla, çantasının sapını sıktı.
"Bağcılar. Son durak."
Tramvay, nihayet rayların bittiği, çevresi beton binalarla ve kalabalık bir pazar yeriyle çevrili geniş bir meydana, son perona ağır ağır girdi. Kapılar açıldı. Yolcular aceleyle boşaldı. Leyla, vagonun içinde tek başına kaldı.
Güneş batmak üzereydi ve gökyüzü, tramvayın fren lambaları gibi kırmızıya dönmüştü.
Leyla tramvaydan indi. Meydan, beklediği gibi sessiz değil, tam tersine, gürültülü ve kaotikti. Gözleriyle Can'ı aradı. Yoktu. Sadece, boş tramvaydan inen görevliler ve duraktaki son kontrollerini yapan başka bir makinist vardı.
Leyla, bileği titreyerek saati kontrol etti. 18:02. İki dakika geçmişti.
Tam kalbinde bir hayal kırıklığı iğnesi hissetmişken, geride duran tramvayın makinist kabininden bir ses geldi. Bu, o boğuk anons sesi değil, kapının aralanma sesiydi.
Can, üniforması yerine sivil kıyafetleri içindeydi. Üzerinde sade bir kazak vardı ve yüzü, makinist kabininin loşluğundan kurtulmuş, akşamüstü ışığıyla aydınlanmıştı. Elinde, üzerinde Leyla'nın şiirinden bir dize yazılı bir kâğıt tutuyordu.
"Geldin," dedi Can, sesi şaşkınlık ve rahatlamanın karışımıydı.
Leyla, elindeki bileti gösterdi. "Biletim vardı."
Can gülümsedi. Bu seferki, sadece Leyla içindi.
"Bu durak... burası benim her gün vardiyemi bitirdiğim, kendimi geride bıraktığım yer. Seni, seni unuttuğum yerden çağırdım." Can, kağıdı buruşturup tramvayın içine attı. "Aşkı yanlış duraktan beklemekten vazgeçelim mi?"
Can, Leyla'ya doğru bir adım attı. Ama hemen durdu. Leyla'nın bakışlarında hâlâ bir mesafe vardı.
"Ama önce," dedi Can. "Sana tramvay hakkında bilmediğin bir şey göstermeliyim."
Can, Leyla'yı elinden tutmadan, onu peronun kenarına doğru yönlendirdi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL