Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
AP AZİZ DEDE ( Yedioluk'tan Doğan Işık ) Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
56. Bölüm

Bölüm 7: Zehir İçen Sülalenin Sırrı ve Bal Damlayan Parmaklar

11 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Aziz Dede’nin Yedioluk’taki huzurlu ve sade yaşamı, onun zahiri bir derviş olarak kabul görmesini sağlasa da, onun batıni sırrı, bazılarını rahatsız ediyordu. O, sıradan bir sofi değildi; o, kökeni İmam Ali'ye dayanan ve Kerbela'dan günümüze gelen Ağuçan Sülalesindendi. Bu sülalenin adı, halk arasında “Ağu (Zehir) İçenler” olarak anılırdı ve bu, onların Hak’tan aldıkları olağanüstü bir himmeti işaret ediyordu.
Köy civarından, Aziz Dede'nin ününü kıskanan ve onun kerametine inanmakta zorlanan düşman karakterli bir adam vardı. Bu adam, Dede’nin saf ve iyi niyetini bir kez olsun sınamak, onu halkın gözünde düşürmek istiyordu.
Bir Cuma günü, Aziz Dede’nin türbesinin henüz betonarme bir bina değil de, sadece bir çilehane olduğu zamanlarda, bu adam elinde koyu renkli, kirli bir su dolu testiyi getirerek Dede’nin yanına yaklaştı.
Adam, alaycı bir gülümsemeyle konuştu: "Dede! Diyorlar ki sen Ağuçangillerdensin. Yani zehri bal eyleyen sülaleden. Biz de sana ufak bir ikram getirdik. Al, bu sudan iç. Eğer gerçekten o soydansan, sana bir şey olmaz. Hadi göster marifetini!"
Adamın getirdiği su, gerçekten de zehirli otlarla kaynatılmıştı ve içeni anında öldürecek kadar tehlikeliydi. Orada bulunanlar korkuyla donup kaldılar. Bu, sadece Aziz Dede’yi sınamak değil, aynı zamanda ona suikast girişimiydi.
Aziz Dede, adamın yüzündeki kötü niyeti gördü, ancak kimseden nefret etmeyen, "kalbini temiz tut" düsturuna sadık kalan ruhuyla ona acıdı. Testiyi aldı. Gözlerini semaya dikti. Bütün Erenleri, Pîrleri ve İmamları anarak, kalbinden gelen bir feryatla haykırdı:
“Yâ Hızır! Yâ Ali! Ye Medet!”
Bu, sıradan bir içme eylemi değil, bir biat, bir imtihan ve bir kerametin açığa çıkışıydı. Aziz Dede, o zehirli suyu, sanki en lezzetli şerbetmiş gibi bir dikişte bitirdi.
Zehri getiren adam ve çevredeki kalabalık, Dede’nin hemen yere yığılmasını bekledi. Ama Aziz Dede, derin bir nefes aldı ve yüzünde büyük bir huzur belirdi.
Birkaç saniye sonra, o mucizevi an gerçekleşti. Aziz Dede, elini uzattı. Herkesin gözü önünde, onun parmak uçlarından, tatlı ve mis kokulu sarı bir bal damlamaya başladı. Zehir, onun bedeninde bala dönüşmüştü!
Aziz Dede, bir damla balı elinden zehri getiren adama uzattı: "Al ye evlat. İyilik yap. Zehir bile bal olur o zaman."
Bu olay, Aziz Dede'nin Ağuçan soyundan geldiğinin ve hem zahiri, hem de batıni yönünün ne kadar gelişmiş olduğunun en kesin kanıtıydı. O günden sonra, Aziz Dede’nin kerametini sorgulayan kalmadı. Adam, utancından Yedioluk'u terk etti. Aziz Dede ise, tıpkı eskisi gibi, sessiz ve mütevazı hayatına devam etti, övünmeyi sevmeyen duruşunu korudu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL