AP AZİZ DEDE
( Yedioluk'tan Doğan Işık )
Roman
Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
Ağuçan Ocağı ve Sessiz Tel Adıyaman’ın dağlık ve kutsal toprakları, Ağuçan Ocağı’nın sesiyle yankılanırdı. Bu ocaktan yetişen Aziz, gençlik yıllarında dahi sıradan akranlarından farklıydı. O, kitapların zahiri ilmi kadar, gönlün batıni ilmine de açtı. Ancak onun ruhunu besleyen en güçlü kaynak, söz değil, ses idi. Aziz’in hayatının merkezine oturan en önemli nesne, sade ama manevi açıdan eşsiz bir çalgıydı: Üç telli curası. Bu cura, sadece bir müzik aleti değildi; Alevi-Bektaşi inancının en derin sembollerinden birini taşıyordu. Üç tel, kutsal Ehlibeyt sevgisinin üç temel direğini temsil ederdi: Hz. Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin. Curanın her bir teli, geçmişten geleceğe uzanan manevi bir silsilenin fısıltılarını taşırdı. Genç Aziz, curayı çalmayı sadece babası Hasan Efendi Dede'den değil, aynı zamanda yörenin usta âşıklarından ve bizzat sessizliğin kendisinden öğrenmişti. Saatlerini Yedioluk'un ıssız tepelerinde geçirir, parmakları tellere dokundukça, sanki tellerden çıkan ses değil, ruhunun ta kendisi konuşurdu. Curalı Dede Aziz Dede’nin curası, diğer âşıklarınkine benzemezdi. O, sadece türküler veya sıradan havalar çalmazdı. Onun parmaklarından dökülen nağmeler, doğrudan Hak Nefesleri, derin ilahiler ve Semah deyişleriydi. Bu müzik, dinleyenlerin sadece kulaklarına değil, ruhlarının derinliklerine işlerdi. Cemlerde, Aziz Dede curayı eline aldığında, mecliste bir huzur ve huşu hâli başlardı. Onun curasından çıkan titreşimler, sanki mekândaki tüm kederi, kini ve ayrılığı alıp götürür, yerini birlik (vahdet) ve aşk (muhabbet) bırakırdı. Nefesler: Onun çaldığı nefesler, taliplere geçmiş erenlerin hikmetini aktarırdı. Semah Deyişleri: Ritmik ve coşkulu deyişleri eşliğinde yapılan semah, katılımcıları adeta manevi bir transa sokar, onları yeryüzü kaygılarından arındırırdı. Köylüler, Dede'nin curası için şöyle derlerdi: "Aziz Dede'nin curası konuşmaya başladığında, taş dile gelir, yılan semah döner." Üç Telin Manevi Manası Aziz, curanın üç telini sadece bir müzik aracı olarak görmez, her teli bir ahlaki kural olarak kabul ederdi: Birinci Tel (Ali): İman ve İrfan (Bilgelik). Hakk'a olan teslimiyetin ve doğru bilginin sesiydi. İkinci Tel (Hasan): Hizmet ve Cömertlik. Gönül sofrasını açık tutmanın ve yoksula yardım etmenin ahengiydi. Üçüncü Tel (Hüseyin): Doğruluk ve Şehadet. Zulme karşı durmanın, sözde ve özde dürüst olmanın, Hak yolunda feda olmanın ritmiydi. Aziz Dede, curayı çaldıkça bu üç ilkeyi yaşar ve yaşatırdı. O, müziği aracılığıyla toplumsal barışın sadece bir söz değil, paylaşılan bir nefes olduğunu kanıtlardı. Cura çalarken yüzünden yayılan nur, onun sadece bir müzisyen değil, hakikatin sözcüsü olduğunu gösterirdi. Genç Aziz'in bu üç telli cura ile olan yolculuğu, onu sadece bir Dede değil, manevi zorluklarla dolu büyük imtihanlara hazırlayan bir Kâmil İnsan adayı yapacaktı. Ve bu imtihanların en büyüğü, onu Erenler Meydanı'nda bekliyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.