Bazı aşklar fısıltıyla başlar, fırtınaya dönüşür...
Seren, lise yıllarından beri Okan' karşı susturamadığı hisler besler. Ama Okan hep bir bilmece gibi ne tamamen gider ne de gerçekten kalır. Onun ...
Seren o sabah her zamanki gibi okul sırasına oturduğunda, hayatının değişeceğini bilmiyordu. Dersin başlamasına dakikalar kalmıştı ve sınıf, öğrencilerin fısıldaşmalarıyla doluydu. Yakın arkadaşı Gökhan ona ilk görüşte aşk hakkında ne düşündüğünü sordu. Seren ise gülümseyerek başını iki yana salladı.
"İlk görüşte aşk diye bir şey yoktur bence. Hiç kimse ilk görüşte aşık olmaz. En azından ben olmam."
Gökhan, Seren'in kendinden emin tavrına gülerek yanıt verdi.
"Bence kesinlikle ilk görüşte aşk vardır. Ve sen çok büyük konuşma derim."
Tam o anda koridordan yanlarına Aras geldi. Sınıfın kapısı açılıp Aras içeri girdikten sonra Seren'in gözleri koridordaki bir çocuğa takıldı. Önce sadece sırtını gördü, sonra çocuk hafifçe yan döndü. Ama yüzünü tam olarak seçemedi. O an, daha önce hiç aşık olmadığını fark etti.
Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı, nefesi hızlandı, elleri titredi. Bir yandan da başı dönüyordu. Bu his, tarif edilemez bir şeydi. Daha önce kimse ona böyle hissettirmemişti.
Okan, koridordaki birkaç kişiye gülümsedi. İşte o an, Seren'in aklında bir şarkı çalmaya başladı. Model-Mey. Kendi kendine "Bu ne şimdi?" diye düşündü ama gözlerini ondan ayıramıyordu. İçgüdüsel olarak arkadaşlarına, "Ne olur bana bu çocuğun adını öğrenin." diye fısıldadı.
Okan arkadaşlarıyla konuşmaya devam ederken, Seren hala onu izliyordu. O an farkında olmadan bir dilekte bulunmuş gibi konuştu:
"Düşünsene, onunla aynı sınıfta oluyormuşuz."
Ve tam o anda Okan, Seren'in sınıfına doğru ilerledi. Seren'in sırasının iki sıra arkasındaki boş yere oturdu.
Seren'in nutku tutuldu. Kalbi, sanki bu mümkünmüş gibi daha hızlı atmaya başladı. Hoca içeri girip dersi başlattığında yeni öğrenciyle kısa bir tanışma gerçekleşti. Bu sayede Seren, nihayet adını öğrendi:
Okan Adar.
Adını ve soy adını öğrendiği gibi çaktırmadan cebinden telefonunu çıkardı ve Okan'ın sosyal medya hesabını buldu. Hiç vakit kaybetmeden ona istek attı.
O akşam, Seren ailesiyle birlikte güzel bir yemek yedi. Gününün nasıl geçtiğini anlattı ama Okan'dan bahsetmedi. İçinde büyüyen tuhaf heyecanı şimdilik kendine saklamak istiyordu.
Yemeğin ardından "ödevlerim var," diyerek odasına çekildi. Masasına geçti ve zihnindeki düşünceleri bir kenara iterek kendini derslerine verdi. Ancak saat gece yarısını geçtiğinde artık dikkati dağılmıştı.
Yatağına uzandı ve telefonunu açtı. Model-Mey şarkısını dinlemeye başladı. Şarkı başladığında gözlerini kapattı. Okan'ı gördüğü ilk anı tekrar tekrar hatırladı. O gülümsemeyi, o bakışları...
Tam o sırada, bir melodi duydu.
Eski bir melodi.
Tanıdık ama nereden bildiğini hatırlayamadığı bir melodi.
Seren ertesi sabah uyandığında melodiyi hala unutamamıştı.
Okuldayken sürekli Okan'la konuşmak için bir bahane aradı ama bulamadı. Mantığı ona "Eğer konuşmak isterse, sohbeti kendi başlatır," deyip duruyordu.
Öğle arası olmuştu. Sınıfta sadece birkaç kişi kalmıştı. Okan bir anda herkese dönerek sordu:
"Sınıfın WhatsApp grubu var mı?"
Seren için bu bir fırsattı. Hemen yerinden kalktı, Okan'ın masasına yaklaştı. "Numaranı ver, seni gruba ekleyeyim." dedi.
Okan gülümseyerek numarasını söyledi. Aynı zamanda Seren'in numarasını kaydetti. O an Seren kendini tutamayarak cesurca sordu:
"Sana sosyal medyadan istek attım ama hala kabul etmemişsin."
Okan şaşırdı.
"Daha dün geldim. Bu kadar çabuk nasıl buldun?" diye sordu.
Seren sadece gülümsedi ve cevap vermedi. Okan, isteği hemen kabul etmedi ama Seren'in yanına oturmasını işaret etti. Seren heyecanla yanına oturdu.
"Biliyor musun?" dedi Seren. "Aslında sosyal medya hesabın haricinde senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Madem aynı sınıftayız, birbirimizi tanımalıyız."
Okan, Seren'e döndü ve gözlerinin içine baktı. Yine o gülümseme...
Seren derin bir nefes alarak sırılsıklam olmuş kalbini toparlamaya çalıştı. Yerine geçti ama Okan'ı hemen gruba eklemedi.
Madem isteğini kabul etmek için beklemişti, pekala o da biraz bekleyebilirdi. Dersler hızla geçti, okul bitti. Seren ağır adımlarla servisine doğru ilerledi. Servisine geçti ve müzik eşliğinde hayaller kurarken, yanlarından geçen başka bir servise gözü takıldı.
Eve döndüğünde, yatağına oturup telefonunu eline aldı. Parmakları otomatik olarak Okan'ın numarasına gitti. Hala gruba eklememişti. İçindeki seslerden biri-gururu- "Biraz daha bekle, belki sana yazar," derken sabırsız tarafı-kalbi- tam tersini söylüyordu.
Mantığı "Bekle," diyordu ama heyecanı galip geldi. Parmakları kendi iradesi dışında hareket etti. Okan'ı gruba ekledi. Telefonu elinde tuttu, birkaç saniye boyunca boş boş ekrana baktı. Okan bir şey yazacak mıydı?
Yoksa sadece görüp geçecek miydi? Tam bunları düşünürken... O eski melodi zihninde yankılandı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.