Günde bin kez sana gidip gelirdim
Bitiþik yazýlan kelimelerle küfrederdi sokaklar.
Düþlediðim her þey suç sayýlýrdý tutanaklarda.
Sana ne anlatayým sevgilim
Hangi öyküme katlanabilirsin.
Hangi ölçek ölçer hüznümü,
Çok sýkýþýk bir zaman diliminde,
Gökkuþaðýný saymazsak
En uzak yerde,
Ýrinden korkan bir gecenin gerdanýnda,
Mazoþist sözcüklerle uslandýrýyorum dilimi.
Ve
Ýsa’ya merhem olamýyor Meryem.
Nedenini bilmediðim bir keder geziyor beynimin atlasýnda.
Pasaportsuz sýðýnmýþým kabuklarýma,
Sýrtýmýn en kambur yerinde
Gökkuþaðýndan ayrý
Ýyi bir mavi gülüyor gözlerine.
Bin sabah önce gidiyorsun
Bardakta su,
Arif’te pranga,
Kol saatinin kayýþýnda Piraye,
Bende sen
C-anýmý acýta acýta
Bir tren istasyonunda
Hiçbir trene binip
Hiçbir yere gidiyordun.
Bir fahiþe gibi yatýyordum gecenin kollarýnda.
Telleri kopuyordu kemanýn.
Çok eski bir masalda
Herkes kahr/amandý biraz.
Ruhumu;
Bir kubbede
Arsýz bir Tanrýya
Kapora býraktým.
Küllerimi almaya geldim.
Kaybettiklerime aðla biraz.
Sicim gibi vursun beni gözyaþlarýn.
Önce cümlem ölsün.
Sonra ben.
Büyük bir yemin gibi düþeyim yerlere.
Kayda deðer olsun ölümüm.
Basýn bültenlerinde
Gözleri parlaya parlaya anlatsýn beyaz diþli bir spiker.
Taþtan bir masala yatýr beni,
Elleri sigara kokan bir þair yazsýn
Ýçinde güz geçen bir þiirde
Bir kasým ayýnda.
pynst.