En çok da bu zamanlarý severim
Hani çocuklarýn iftarý beklerken
Seksek oynadýklarý zamaný
Yarasý kabuk baðlamýþ topraðýn
Islanmadan yumuþadýðý vakit
O vakit uçsuz bucaksýz gölgeler küçülür
Gözü kamaþtýrmayan,
Yer aynasýnda görür kendini kerpiçten duvarlar
Ellerinde çay bardaklarý göz kýrparken pýrýltýdan damlalara
Sabahýn seherinde Komþularýn uðrak yerleri
Kedilerin serçe yavrularýndan
Dizlerini kanatan yaramazlarýn
Omuz omuza yürüdükleri
Güz görümlüðü almýþ nazlý tarlalarýn sahibinden
Herkesin birbirinden hal hatýr sorduðu vakit
Sýlayý bekleyen elleri çörek kokulu analarýn
Tozlu ocaklarýný ilk açtýðý gün
Aniden gelen kýrlangýçlarýn sesinden kulaklarý çýnlayýp
Büzülüp etrafýnda toplanan gökyüzünden
Pullu mektuplardan kokusu hiç gitmeyen
Acýsý ýslanmýþ toprak yarasý kadar taze aþýklarýn
Herkesin birbirinden haber aldýðý vakit
Ýþte o zaman
Her ama her yaþýmda hep o ân’a dönerim
Hani nasýl desem
Hep o seni ilk gördüðüm vakit gibi
Herkesin bir senden gördüðü vakit gibi
Ananýn asker oðlunu
Babanýn gelin kýzýný
Kurak topraklarýn
Dereden gelen ýrmak boyunu
Sürüden kaybettiði çobanýn kýnalý koyunu
Herkesin içinden kopup gideni
Bulmasa da, bir yerlerde gördüðü ân’a.
01.02.2016