sahi
hangi otobüs duraðýnda kaldý çocukluðum
biliyor musun baba?
eskiden
bir avuç dolusu mavim vardý benim
yüzüme gözüme sürdüðüm
ve alaca bir kýrlangýcýn kanadýna baðladýðým
bembeyaz bulutlarým
sokak ortasýnda sabahlayan iç çekiþlerimden önce
pembe duvarlý odalarda konaklayan nefeslerim vardý
ve seslerim
uzak þehirlerin sessizliðine dokunan
bir kaç valizle
sabah ayazýnda yola çýkan bir adamýn
anneme açtýðý yaralara bastýðým
küçücük ellerim vardý
dilimde yara olan kelimelerim
kayýp harflerim vardý
hiç bir mevsime tekabül etmeyen üþümelerim birde
ve birde
kaçak cehennemlerim vardý
haziranýn göðsünde yatan
baþý sonu olmayan masallarýmda
yüzssüz kahramanlarým
yalancý sabahlarým vardý
zaman devrilip durmadan önce üstüme
zamansýzlýðým vardý akrebin gözlerini oyan
ve tebdili kýyafet hüzünlerim
yelkovaný saçlarýndan yaðmurlara asan
gidiþlerim vardý sonra
arkamda býrakacak kadar kendimi
ve seni
býraktýðým yerde bulamayacak kadar
uzak gidiþlerim
’’sahi baba
sen býraktýðýn gibi bulabildinmi beni’’