oysa
iklimsiz þarkýlar söylerdik birlikte
ve her bahara
önce saçlarýmda dokunurdu ellerin
gece
gözlerimden gözlerine doðru yürürdü
akþam sefalarý seviþirken kaldýrýmlarda
çýðlýk çýðlýða susarken þehirler
serseri bir rüzgarýn nefesini solurdu ciðerlerim
nasýl bir sessizlikti sensizlik
nasýl vazgeçiþti kendimden
kimse bilmezdi
(sen bile)
çocukluðunun elinden tutup
terkettikçe çocukluðumu
annemin avuçlarý sýzlardý en çok
birde
o eskimiþ
siyah beyaz fotoðraflardaki küçük kýzýn yüreði
’oysa biz
gökkuþaðý gözlü çocuklardan öðrenmiþtik sevmeyi biz’i’
þimdi
prangalý kelimelerin boynunu vuruyorum
sana uzak bir þehrin öbür yakasýnda
ve artýk
benim yaralarýmda tuzlu sancýlar besleniyor
senin denizlerinde lacivert bir hüzün...