Bir gece
gece kendinden bir gece
kendinden bir haber gece
yýldýzlar karanlýðýn yüzüne gülücükler saçýyor
güller ay ýþýðýndan bitkisel hayatta tutunuyor
viran köþeler özgürlüðe tutuklanmýþ
sarmaþýklar naylon ipliklerden sökülmüþ
güneyin rüzgârlarý kulaklarý terketmiþ
þehirlerin uykusunda gâflet uyanmýþken
iþte böyle bir gecede
çorak bir tarlanýn en orta yerinde
kâinâtýn paçalarýna sarýlan biri vardý
nurdan altý yýldýzýný takýnmýþ
sürmüþ sürüþtürmüþ
âþký onikiden vurmaya hazýrlanan bir bahar vardý
çiçekler açýlmaya sancý çekerek
baharý bekliyordu
beklenen bahar genç adamdý
ve genç adam
bir elini topraða doðrulttu
`Allah` dedi
âþk’ý dikti yeryüzüne
diðer elini kaldýrdý
can suyunu sundu semâya
tuttu sinesinden göklerin
çekti indirdi topraða
Yaratýlmýþ her nesneye protest bir eda ile
dikleþtirdi baþýný öylece durdu
güzel bir melodiyi dinler gibi
yüzünde maðrur bir gülümseme ile
dudaklarýný kýmýldatýyor
gözlerini mýh gibi
topraða çakýyordu
bir elini yüreðinin üstünde bastýrýp
muhabbet deflerinin ritimlerine eþlik ediyor
diðer eli hemen baldýrlarýndan aþaðý sarkmýþ
zamanýn durgun
yetim yüzünü okþuyordu
`Bekle zaman bekle!
tasalanma,
sana Muhammed’i muhabbetten sunacaðým
bekle.` diyordu
Derinden bir nefes çekerek
`Allahû Ekber`dedi
`Allahû Ekber`
ve iki elini birden kaldýrdý
bu nasýl bir el kaldýrýþ ki
ramak kaldý kýyamete
nerdeyse Ýsrafil dudaklarýný sur’a deðdirecek
ardýnca kalan her eþya kýzýlca kýyamet
Aðaçlar
Adem`e secde emri gelmiþçesine
gövdelerinden eðiliyorlar
Mikail’in çiçek bahçelerinden
yedi veren güller
nergisler
menekþeler derleniyor kendilerince
toplanýyorlardý ellerinde
buket buket olup baðlanýyorlardý kucaklarýnda
Genç adam
put cansýzlýðýndan ölmüþ kalplere
adýna sânât denilen heykellere nispet
en büyük sânât eserini sundu dünyânýn
bu bir baþ yapýttý
genç adam kýyâmdaydý
Âlemlerin payitaht’ýndan kabul görmüþtü misafirlik
huzura davet edilmiþti
huzurdaydý genç adam
kýpýrdanmadan duruyordu
sadece duruyordu
henüz baþlamamýþtý kendi kitabýný okumaya
yüreðiyle kâinât kitabýndan baþladý içmeye
içtikçe içiyor
gülleri açtýkça
diken diken soyunuyordu vücûdundan
Genç adam soludukça nefesini
yeryüzü sinesinden aðýrlýklarýný kusuyor
beþeri her maddeden soyutlanýyordu
Dünyâ metasý her bir eþya yokoldu birden
evler
arabalar
caddeler
sokaklar
çýrýlçýplak kaldý yeryüzü
Adem oldu genç adam
Havva`sýz Adem
Hamd yalnýzca Allah’a mahsûstur deyip
bütün kemâlât’ýný visal’e þakýyordu
her yandan bir nehir çaðlýyor
gözlerinde ki ýþýltýlar sularý yakýyordu
ekinlerin olgun tanelerine nispet yapar gibi
sað yanýna sarmalýyordu baþýný
kipriklerinde günâhlarýnýn zelzelesini yaþarken
Ýbrahim`in ateþinden hediye bir gül rayihâsýný
çekiyordu ciðerlerine
`Allahû Ekber` dedi
`Allahû Ekber`
eðildi genç adam
âlemde her ne var ise rükû`da genç adamla
kamburlarýnda elestîn yükü canýný yakýyorken
el ve ayaklarý dizlerinde ârâfta
havf ve recâ ürpertisinde tüm ihlâsý
ayaklarýnda ateþler topraða sýrmalar çekiyor
kendi seyrinde serden geçiyordu genç adam
nefes nefes acziyet çekiyordu damarlarýna
mansûr’un hemen yanýbaþýnda dar aðacýnda
nefesini tutunca kâinâtta kara delikler
yamalanýyor
nefes verdikçe güneþ üþüyordu ateþinden
ve doðruldu yavaþça genç adam
`Allahû Ekber` dedi
`Allahû Ekber`
omuzlarýndan savurdu günâh adýna herþeyi
kuþ gibi hafif
iman kadar özgürdü artýk
ses verdi içinde ki sese
gözyaþýnýn gülüþüyle hafif tebessüm ederek
`Rabbim, hâmd eden kulunu duydu!` dedi
hemen hazýrda
iki melek bu sözü yazdýlar
`Rabbi hâmd eden kulunu duydu!`
mirâc’a varmanýn heyecanýyla tutuþmuþ yüreðiyle
`Allahû Ekber` dedi genç adam
`Allahû Ekber`
Yunus’un daðlarýný taþlarýný da alýp safýna
baþ koydu âþkýn kýblesine
genç adam secde’de
tozu dumana katýyor her düþen alýnlar yerde
Ýlk tanýdýðý haline büründü genç adam
annesi dahi görmemiþken kendi karnýnda
et kemik giymiþ haliyle
bu kez toprakta ’vav’ halinde
yakýcý kôr alev içinde nefesleri
gözünden düþen her bir damlayý öpüyor
toprak özlem duyduðu dostunun yüzünü okþuyordu
`hoþgeldin dost.` diye nida ediyordu
`hoþgeldin dost.`
Yumdu gözlerini genç adam
bakýþýnda ki tüm güneþleri söndürdü
yüce olan rabbini
eksilen her nefesiyle
eksilmiþ
tûfan yemiþ ruhuyla
`Rabbim sen eksikliklerden münezzehsin,
Rabbim sen eksikliklerden münezzehsin.`diyerek
suskun suskun haykýrýyordu
hani bir kerecik görseydi bülbüller
güllere þakýmaktan utanmazlar mýydý
renginden alýp güllerin
yüzlerine allarý takýnmazlar mýydý
Rabbi genç adamýn bu kalbi muhabbetine taltiftler
sunacak
þâh damarýndan gurbetini dindirecekti
birden
aniden
hiç umulmadýkken
kulaklarýn duymadýðý bir nidâ yükseldi
karanlýðýn hükmünü bozan sessizlik âleminden
Bütün kapýlar açýlsýn,
gökler yarýlsýn,
Buraðýn sinesine merhem sürülsün
kevserler kadeh kadeh doluþsun
yeryüzünden
nefisten azade âþk geliyor
yedinci kanadýný takýnmýþ
Adem geliyor
yedinci kanat’a yollar kurban olsun
Aln’ý secde’de
ruhu suskunluk mâkâmýnda genç adamýn
bildiði her bilgi
söylediði her söz milâdýný doldurmuþ
yeni doðmuþ çocuklarýn ilk nefesi Allah olan
mâkâmýn çocuðu olmuþtu artýk
temizlenmiþ yüreðinden gözlerine hâkikât vahiyleri
nakþediliyor
dudaklarýna ab-ý hayat suyundan âþk zerkediliyordu
Allah’ým
bu ne muhteþemlikti
sükûtmu
þaþkýnlýkmý
konuþmakmý
yoksa þakýmakmý
ne etmeli Allahým ne yapmalý
en güzeli Ârif olup
aný seyretmeli
ve öylede yaptý genç adam
daldý seyrine âlemin
âlemde seyrinde genç adamýn
kâinâtta her nesne sýra sýra dizili
halka halinde
her eþya onda kaybolmuþ
’hu’ denizi sükûtla bezenmiþ
alnýna nurdan tacý giymiþ yýldýzlar
iki doðu ve iki batý mesafeler bir haber varlýklarýndan
tek sesli hâkikât bestesi çýnlýyor
ârþýn kürsüsünden
döne döne kanat çýrpýyor
evlat yetimi annelerin çocuklarý
yeryüzüne henüz düþmemiþ ruhlar
zikir vuruyor zamanýn yüreðine
sükût libasý giydirilmiþ âþk zerrelerine
dudak dudaðýna yabancý ’hû` ( O,) nefesinde
bu makamda konuþmaya ne hâcet
yâr desen yâr gücenir
bir lahza çýtýný çýkarsa yüreciðin
vallahi can gücenir
dillerinde ’hû’ yaðmurlarý
dudaklarýnda sözler býçak yarasý
adým adým karanlýðý yalpalayarak döndü genç adam
döndü
o döndü güneþ ona döndü
o döndü ay ona döndü
o döndü kâinât ondan döndü
o döner iken karanlýk nur yüzünü temâþâ ediyor
yörüngesiyle sultan kaftanlarý biçiyordu
yýldýzlarý toplayýp sinesinde âlem
gülümseyerek uðurluyorlardý
döne döne uðurluyorlardý
ve uyandý genç adam hâkikât âleminden
gâflet âlemine açýldý gözleri
`Allahû Ekber` dedi
`Allahû Ekber`
ve dizüstü çöktü
bütün eþyanýn dilleri ile
selamlar gönderdi gül’e
ve gül bahçelerine
þehâdet’i yumrukladý göðsünden diline
týrnaðýndan baþ parmaðýna yaralý þehâdet
Ýsmail’in boðazýnda kör býçaklar gibi
dudaklarýnda yakarýþlar
rabbinden
makam-ý mâhmud’u istedi sevgilisine
cehennem ateþlerine üfürdü nefeslerini
berât ya rab berât
anneme
babama
gelmiþ geçmiþ yâr ümmetine
berâât niyâz etti
ve sýra selam vermeye gelmiþti
huzur onu sevmiþ
o huzuru bir baþka sevmiþti
ayrýlýða bir türlü dayanamýyordu
döndüremiyordu baþýný saða sola
`Allah’ým! Ne olur bitmesin,
bitmesin ne olur...
Hep huzurunda kalayým Allah’ým..`
selam vermeli idi artýk
yoksa
bir baþka vuslat küserdi döndürmez ise baþýný
bir baþka mirâç hüzünlenirdi
mecburdu selam vermeliydi artýk
ve hüzünlü de olsa nihayet selamýný vermiþti
acziyetinin kutlu niþanesi
avuçlarýný kaldýrdý semâya
niyâz’ýn ýslak beyaz dilekçelerini sundu rabbine
ve birden
iki melek belirdi hemen yanýbaþýnda
ellerinde yeþil bir mendil
býraktýlar avuçlarýna
Ve dediler ki
`Hâmd ettiðin rabbin seni duydu.
Duâ’larýna icâbet buyurdu...
Ve sana hediye olarak
kâinâtýn sýrrýný gönderdi.`
genç adam heyecanla avuçlarýný açtý
okudu
’LAÝLAHEÝLLALLAH’ dedi
yüzünü mahcup utangaç indirdi topraða
ve aðladý
’LAÝLAHEÝLLALLAH’ dedi
aðladý...
Muharrem Küçük
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.