dudaklarý yanýyordu
penceresinde yaz sefasý sürümüþ günlerin
ikimizin arasýnda biraz Temmuz
biraz mavi sanýyordu kendini duman
katilini tutup öpecekken güneþ
türkü söyleyip ah çekelim el ele
omuz omuza konmuþ güvercine eþ
parmaklarý yanýyordu
kristal gecenin umursamaz ýþýklarý yalan
ve metrolar
ve büyük þehir seferleri deðil aklýnda
hýzla okunan yaram
bir memleket boyu Pir Sultan kalan
kulaktan kulaða dokunan
yetkililerden aldýðýmýz
öksüz i mgelere göre
yaþasaydý yirmi yaþýnda olacaktý
Hüseyin’in kara gözleri
ölse bile ölümsüzdür oysa peygamber çiçekleri
koynumda kalan saçlarýn yanýyor bak öksüz
o günden beri
karanfil dalýnda yer iþaretleri
saða sola sapan
insansýz söylemler türedi erken
simsiyah gülüþler saçan
yüzü yanýyordu bir sevinç arasýndan
yüzü babam yüzü bilerek amcam olan
belki
zaman aþýmýndan olsa gerek
naðme tutuþturdu göz ucuna zalim
ah felek
kapattýlar güneþi ansýzýn demek
otuzbeþ kere karanlýk
karanlýktasýn!
aydýnlýk sayýyordu merdiven ve yasýn
Rabbin gül tutan eteklerinde aç
tek tek aç düðmelerini ülkem
kaç
’Madýmak yanýyor hala’ karanlýk
/