bütün duvarlarý pembeye boyadýk
yasak olduðunu bile bile
parmak izlerimiz karýþtý
evin her köþesine
küçük bir kýz çocuðu ektik
balkondaki saksýlarýn diplerine
büyümesini bekliyoruz þimdilerde
her gün su veriyoruz babamla
bembeyaz sakallarýndan anlýyorum
zamanýn ne kadar eskidiðini
gözlerimiz hüzün þelalesi
kirpiklerimiz yaðmur ormanlarý
deðiþmeyen tek þey
saksýdaki kurumuþ topraðýn rengi…
ayýn karanlýk yüzünde
saf tutmuþ umutlarýmýz
yinede bekliyoruz
bildiðimiz tüm dualarý okuyup
kapattýk zarfýn aðzýný aminlerle
annesiz çocuklara
þifa niyetine…
anlamsýz cümleler kuruyor gözlerim
bu aralar
galiba en çok seni özledim
biliyorum
hiç s ö y l e m e d i m
ve hiç söylemeyeceðim...
oysa
sessizliðin þifresini çözmüþtük biz
annesiz çocuklarýn resmini çizerken
ýslak kumlara
o hiç bilmiyordu
annelerin resmi
kara kalemle çizilirdi
üçüncü sýnýf kitaplarýn arasýna
ben daha anlatmamýþtým ona
annesiz kýzlar büyümez saksýda
bundan ötürü küçüðüm
bundan ötürü
seni ýslak seviþlerim…
ama biz öðrenmiþtik
acemi bir öðretmenden
alfabenin ilk harfinin H
ikinci harfinin E
son harfinin B olduðunu
ve bu üç kuþaðýn sonsuzlukta ayrý düþtüðünü
aklýmýn odalarýnda
aykýrý kitaplarým
yýrtýlmýþ defterlerim
kýrmýzý kaplý týmarhane günlüðüm
son sayfasýna eklemiþim
bir “im” eki için harcamýþým ömrümü