ve ben seni sevdiðim zaman
pencerelerinin önünde menekþeler açardý fütursuzca
yine öyle mi..
bilmezler
garibin çýðlýðýnýn içinde oturduðunu
ve ben göç vermiþ köyler kadar yorgunum
yaralý bir türküyü tutuyorum kulaklarýmda
nasýl bir ceza bu ki
daha ne kadar tutarým
daha ne kadar tutarým..
soluduðum her nefes
hüzün týnazlarý biriktirdi içimde
saçlarýmdan sýzan yaðmurlarla çürüdü yaralarým
ben hep yüzümü týrmalýyorum anne
kanayan kalbim oluyor
çocukluðum dökülüyor avuçlarýmdan
vazgeçilmez bir bir türkü gibi
burnumda tütüyor
sessiz sitemsiz dizlerin
ne zaman boðulsam
ellerinin kokusu geliyor Akdeniz gibi
ben o zaman
gözlerinden uçan martýlarýna tutunuyorum anne
bu kaçýncý yalancý bahar yanýlgýsý
bu kaçýncý boðulmam içimin nehirlerinde
bu kaçýncý kaldý karnesi elimdeki
daha kaç kere tutabilir ki bir insan yüreðini ateþe
bilememiþim türkülerin anne olduðunu
unutmuþtum yaralarýma mehlem olduðunu
gözlerimin arasýna sýðmýyor artýk yalnýzlýðým
cebimde otobüs bileti
çantamda kaldý karnesi
bir de sararmýþ fotoðraflarýmýn hepsi
iki gözün yaramazýn uçkunun
göçmen kuþlarýn yolundan
dönüyorum..
sana yaralarýmý getiriyorum anne
efsunkâr yorganlarýnla ört üzerimi
huzura göm beni mor menekþelerden
ne nihavent ne de buselik kurtulabilir artýk nisyandan
11/04/13-Antalya
Sýtký Özkaya