’Hatýralar üretiyorum telgraf tellerinden.
Akþamüstleri fesleðenleri suluyorum,
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum’
Ahmet Telli
suya sabuna sapmadan
hýnzýrca çekiyorum o ipi boðazýmdan
gerçek nedir diye sorgulamamalýsýn artýk
mütemadiyen yorgunum
bu aðrý bindikçe böyle þakaklarýma
gerdanýmdan bir ölmek doðuyor
takatim kesiliyor
durmaksýzýn kanýmý emen bir kurt taþýyorum içimde
kalbimi kemiriyor kahrolasý
gelsen de artýk
aklýmýn kalbini toparlayamazsýn
öyle daðýlmýþým ki boþluða
bir þiir yetiyor soluðumu yutmaya
kimsenin etlisinde sütlüsünde deðilim
o kadýnýnýn adý neydi unuttum
neden deðiþir insanlar
deðiþim çaresizliðin en beteridir
ve en çirkin halidir yaþamanýn
bir yere geldim ki
adým saným yok
benden baþka beni duyan yok
çýk bu þehirden ve yürü sonsuzluða
öl n’olursun öl
yaþamayý beceremedin bunca güzellik arasýnda
yabancýydýn, ulaþýlmaz oldun mevsimlere
oysa tanýr seni bu rüzgarlar
þimdi saklanýyorum bir damla suyun içine
topraða yasladým alnýmý
seni yitirdiðime göre
dönebilirim uyuduðum iklime
ve yeniden baþlayabilirim/ölüme y’akýn
’aramýzdaki mesafe gittikçe güzelleþiyor’
yanlýþ anlama ama
bunda benim payým yok
-saksýsýný parçalamaya çalýþan bir kaktüs gibiyim
artýk sen bile iyileþtiremezsin beni
fulya/temmuz2012