birkaç gölge kýpýrdadý iki büklüm,
oluk gibi yaðan yaðmurun altýnda
sýrtlarýnda gizledikleri mutluluk pelerinleri yoktu.
Suratlarýndan akan sular boyunlarýndan damlarken
gýcýrdýyordu nefesleri
karalar giyinmiþ yorgun atlarýn soluklarý gibi
yaðmurdan korunmak için baþlarýný öne eðmiþler
Çevrelerini kuþatýp ýsýtan
cam kutuda yanan mumun kör ýþýðý,
annelerinin fýrýnda piþirdiði sýcacýk ekmek kokusu
yâda üstlerine örülmüþ bir hýrka
pencerenin kenarýnda
rüzgârýn ýslýðýný duysalar...
Titremeyle gelen ayak sesleri
arkalarýnda bir iz býrakmýyordu.
Ýsim mi?
Bu hayattan göçüp gittiklerinde
bir avuç toprak olup kaybolmak..
Sinmiþliðin korkusuyla mý? Yoksa
Soðukluðun titremesi mi?
Büzüldüler koyun koyuna
aç, hayalci, maðrur, utangaç...
Gözü delen þimþekler karanlýkla örülmüþ geceyi aydýnlatýrken,
duvar diplerinde saçak altlarýnda nöbet tutan
elleri buz kesmiþ küçük süvarilerdi onlar.
Tutunacak
Ýstanbul’un erguvan renkleri yoktu ceplerinde...
Ümmühan YILDIZ.