bir gözyaþý þiþesi olur herkesin
doldukça boþaldýðý bir kara delik
bu yüzden geçtik suyun derininden
kuyular yýrtýk ve zehirliydi
annem diyorum asýl bir çiçeðin kuruntusudur
ölümü kimseye yakýþtýramayan ece
baharý sorsam büyük göç istasyonlarýnda
insanýz kamburumuz dað sýrtý
ah sabahlarý bu zehir bu kýzarmýþ yürek kokusu
diyorum ki akuatent baskýlara uðramýþýzdýr
diyorum ki aðzýmýzda emziktir Bursa
ama geldin kuytuyla tenindeki avludan
geniþ çok geniþ bir yaran vardý senin
avcum mahrem yerim tutanaklarda
üç çizikli bir aþk kitaplýðý avcum
söylersen kalýrsýn gösteriþiyle aðzýnýn
gotik susmayý sever her heykele annem
diyorum ki yastýðýna bedesten iþlemiþtir
ölürken kokusuna düþecektir yavru bir Koza
handa yaþayan çamaþýrlarla yýkanarak
birazdan deneyelim mi þehre söylenmeyi
çünkü dilin fundalýk biraz da yüksek teras
baþ döndüren bir acýdan bakýlmaz þehre
zaman beni ilk yaz doðurdu sana gitme
böyle dedi aðzýmdaki annem çiçeði
oysa teni hep uykuya tutulan güzel
gidersen aðzýn kýrýlýr aynalarda
gidersen kalbin barutun saðrýsý
korkumu öldür, kordonumu kes sonra