Daðlar tanýdýk
eteðinde mor iþlemeli rüzgârlar
fýsýltýyla gelen eski zaman hatýralarý
kimin sokaðýndan geçtiði belirsiz
yaþamaklar tanýdýk yaþanarak öðrenilen
yollarýn sesi yoktu ki haber versin
ufukta büyüyen karanlýklarý
yüzümüzde gezgin parýltýlar vardý
deliþmen bir delikanlý gibiydi burnumuz
ateþin sönmek bilmediði
cüretkâr bir akþamdýk belki
oysa daðlar vardý göðe sarýlan
belimizde ebem kuþaklarý
þarkýlar vardý ýrmaklarýn dilinde daðýlan
kimden geçtiysek herkes suçlu
söylemediler masallarýn hayal olduðunu
ayaðýný yere sürtüyordu bulutun sancýsý
yaðmuru susturmaya yelteniyorduk
paçalarý çamurlu iki aðaç vardý sýrtýmýzda
gövdesiyle övünen
annenden bahsediyordun
yaðmurlu bir gün kadar ýslak olan kirpiklerinden
ve kürtajýndan gözbebeklerinin
mutluluðu bir devrim gibi bilmesinden
diþine takýlan kavga artýklarýndan
zamanýn sýrtýna çaktýðý kazýklardan
kalbindeki düþen dolgulardan
desenli bir Anadolu halýsý gibi kývrýlan bakýþlarýndan
ve yazýklarýndan cümlelerini týkayan
annem diyordun annem
babamýn arka kapýsý
tahtalarý gün be gün dökülmüþtür
numarasýz sýradan bir sokak kapýsý
yalnýzca benim çaldýðým
annem diyordun
eski bir sazdý babamýn elinde
akordunu yapmayý bilmeyen babamýn
tellerini parmaklarýndaki nasýrla incittiði
annem benim sonsuz müziðim
bir depremi karþýlayan ev gibi korunaksýzdý iþte
duvarlarýný kerpiçle sývardý babam
kendi eliyle dökerdi boyalarýný
hasata can vermeyi seven kocaman elleri
topraðý cilalamayý bilen hergün
elleri goncayý okþamayý bilmezdi
bu yüzden batakta açan ölü bir gül benzeri
ve biraz da dört yapraklý yoncaydý annem
babamdýr diyordun
ah babamdýr gölgesiyle zemheri
sesinde mangal kömürü lekesi taþýyan
bir çýnarýn yýkýlmaz göðsü gibidir uyurken
zararsýz ve sevimli bir hayat aðacý
uyanýþý sinsi bir rüzgârdan çalýnmýþ gibi
tenleri okþayan akþam yelidir sanki babam
fýrtýnasýný doðaya býrakana dek
yastýklarý okþadý yorgunluðunda
dolunayda uluyan kurt seslerini okþadý
camlardan sýrýtan geceyi okþadý sigarasýndaki nefesle
sonra sabahlarý açýk olan havayý
keçi toynaklarýyla emzirilen patikalarý
köpeklerin dansýný okþadý dans bilmeden
ama beni hiç okþamadý
annem hep söylendi içinden
bense söylenmeye bile korktum
þimdi annem kadar korkarým hayattan
babam kadar korkuncumdur kendime
aðla diyordum aðla
annen gibi azgýn bir þelalenin baþýnda
aðlamak küflerini dökmesidir insanýn
kalbindeki savaþ zayiatlarýný gömmesidir
utancýn uðradýðý þey olmamalý aðlamak
çocuklar aðlayarak büyür unutma
ve utanarak utancýný büyütebilir insan
aðla diyordum daðlar tanýdýk
bu mor etekli rüzgâr
bu eþsiz doða gravürü
her þey yaðmurun kolunda halaya durmuþ
kimse rahatsýz deðil gözlerindeki
hüzün sýzýntýlarýndan
çünkü kervanlar geçti buradan
çok önceleri ölmüþ canlý bedenler
kadýnlar geçti annelerin hikâyesinde
adamlar geçti yiðit görünümlü babalar
ozanlar dinlendi Ferhat’ý heybesinde taþýyan
Þirin bir medhiye söylendi kulaktan kulaða
þimdi sen aðlamayý kazanç say
nasýlsa daðlar tanýdýk
yaðmuru susturmaya da gücüm yok
seni unutmaya da
tut elimi ve býrakma
ben anneni görüyorum gözlerinde
ama sen babaný görme
gözlerim tali mgâhýndýr artýk!