Yirmi birinci yüz yýl Türkiye’sinin en büyük ironisi
Ýdeolojik görüþünün rahatça söylenebilmesi deðil.
Sadece "toplumsal olarak doðru" ideolojilerin çekingen usluplarýn arkasýna saklanmasý.
Saklanýrken de; baský, þiddet veyahut kontrolsüz güç etkisi.
Ve esas sorun ise...
Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlarý olarak bu ideolojik tartýþmalarla uðraþýrken,
diðer bir yanda bizim tüm fikirlerimizi ve yaþama biçimlerimizi yok sayýp,
sadece ve sadece sömürgesel çalýþan "büyük dýþ ideoloji" yönetimi kucaklamasýdýr.
Bu büyük meretin ismi ise... Sadece Emperyalizmdir...
/
Geriye kalan tüm savaþlar...
Tüm barýþlar...
Çatýþmalar...
Boþ!
Çünkü biz henüz Mustafa Kemal’in demokrasi ilkesini anlayamadýk.
"Halkýn kendi kendisini yönetmesi"
Biz kendi kendimi herhangi bir þekilde
siyasilere verdiðimiz kimliklerle yönetiyoruz.
Peki "siyasileri kim yönetiyor?"
bilmiyoruz...
Ya da bilmek istemiyoruz...
Bu ülkedeki olasý tek devrim;
"Kendi aramýzdaki çatýþmalarýmýzdan deðil"
Dýþ dünyayla olan "görünmez çatýþmalarýmýzdan" dolayý olmalý.
Bu millet, Kürt-Türk muhabbetinin altýnda yatan gerçeði
veyahut AKP-CHP çatýþmasýnda aslýnda ikisinin ayný boka çýktýðýný
görmeli!
/
Artýk "Kültürel olgunluk" için mücadele verip,
Bilimsel yollardan ilerleyip
Büyük liderimiz; Mustafa Kemal’in kastedtiði gibi;
"Türk kelimesini duyunca dünyanýn dizleri titremeli"
("Muhteþe Yüzyýl" saçmalýna deðinmeme gerek yok sanýrým)
Hüseyin Özkaymak