Edip Cansever
ilahi kapina geldim
Kusurum elime aldim
al hatirin
kizginligim olsun diger yanin
Neyzen bilmezdim ney oldum
Okurum estagfirullah
Edip canseverle benim derdim nedir
Dediki yastigim tastandir enim
Içimden cemreler indi dereye benim
ne çýkar anlamasaniz
evet beni anlamýyorsaniz
yani ne çýkar siz beni
hiçbir þey !
sokagin geçtiði o kadýn kokusu anlarýnda
yýkanmýþ, mayhoþ ve taranmýþ duygularýyla
dönüþür içimde az bir menekþe, bir sarmaþýk
menekþe, hadi neyse, mor deriz sarmaþýklara
mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneþler kurur bizimle
her yandan güneþler kurur, sanki yaz günüdür
bir adam kayboluyordur bir taþra sýkýntýsýyla
deriz ki, "þuram aðrýyor" bir de, "baþým dönüyor", "yanýyor
avuçlarým"
belki de bir çýðlýk mý bu, bu seziþ, bu yakýnma
bir çýðlýk, hem de nasýl, katýlmýþ, donmuþ, yaþýyorcasýna
uzansak ellerimizde uzansak avuçlarýmýzda, bir çýðlýk
nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köþesinde insan
olmalarýyla-
korkunçtur insan olmalarýyla kýyýsýnda bir yüreðin
kýyýsýnda gibi yangýndan, çok karanlýktan geçilmez caddelerinden
ve korkunç anlamsýz gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin
korkunçtur insan olmalarý, bir ceset, suda bir þapka gibi sallanaraktan
bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnýzlýklarda aranan
korkunçtur-bunu anlýyoruz-bir yüzün en çoðul beyazýnda
korkunctur insan olmalarý güz yortalarýnda, eriyen türbe ýþýklarýnda
ve korkunçtur eriyip kaybolmalarýn bir köþesinde insane olmalarýyla
korkunçtur korkunç!
diyerek: ben kimim, kime anlatýyorum, neyi anlatýyorum
ayrýca
neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
tüketen kim. hani görmeden daha, sezmeden herþeyin bittiði yerim
ama ne zaman saçlarý kurularken çok eski bir alýþkanlýkla
çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüþ kupanýn o sebepsiz inceliði
ansýzýn bir ürperiþte: bitti mi herþey bitti mi
yoo, hayýr! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
birakýp giden beni bir kenara, bir uzaðý, yada bir boþluðu býrakýr
gibi
ve ben ki hazýrýmdýr bir süre unutulmaya
ama hep sorulur gibidir benden: ben þimdi ne yapsam acaba.
ben þimdi ne yapsam, ben þimdi ne yapsam kaç kere yalnýz
hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adýna
eskimiþ fýrçalarda, kýrýlmýþ þiþelerde, tozlanmýþ ilaç kutularýnda
okunmaz kitaplarda, uzaksý giyiþlerde çocuksuz avlularda
anlamsýz kahvelerde, bir yolun çok avcunda, asýlmýþ koyun
butlarýnda
ben þimdi ne yapsam, ben iþte ne yapsam hiç kere yalnýz
hiç kere yalnýz, ama kaç kere yalnýz, gene kaç kere insan
olmalarýmla
kapansam, evlere kapansam, yýkanmýþ bir deniz bulacaksam orada
anýlar bulacaksam- anýlar mi dediniz ? ne sesli bir vuruþma
odalar bulacaksam, odalarda kadýnlar, çiçekler, çok aynalar
rakýlar, gene rakýlar, kýrýklar sonsuz yaralar
bulacaksam orada, bir koltuðu bir koltuða doðru
bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doðru yaklaþtýran çocuklar
sinekler bulacaksam, kaskatý yapan boþluðu, sinekler
zorlanmýþ bir gülüþten-iðrenip birden-kusmalar, bulantýlar
bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
ölüler bulacaksam-ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dýþa
vurmalar
ne dedik, dýþa vurmalar mý, yani ilk aydýnlýðý mý ölümün
ölümün ilk aydýnlýðý mý, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu
konuda
ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcýk birþey insanýn
sonsuzunda
bu kadarcýk bir þey-iyi ya, peki, þimdi kim var sýrada
sakýn haaaa!. biz yoðuz, bizi unutun, yok deyin adýmýza
yok deyin çünkü biz..biz iþte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel ellerimizle.. baþlayýn, hadi baþlasanýza
örneðin bir kahve falý ? az müzik ? diyorum biraz iskambil!..
ama hiç seslenmeyelim-seslenmeyelim-içimizden oynayalým
ayrýca
- dört kiþiyiz!
- hayýr on!.
- bin kiþiyiz!
- bana kalýrsa..
ne kadarcýk bir fark var bizimle bütün insanlar arasýnda
öyleyse baþlayalým: koz kupa! ah þu sinek onlusu bire bir
unutulmaya
çayýnýz soðuyacak! çayýnýz mý dediniz ? ne tuhaf biraz
anlýyorum
- üç karo!
- pas diyorum!
- susalým baylar, dört kupa!
ah þu sinek onlusu! koz kupa! çayýnýz mý dediniz ? susalým!
susalým-niye susalým-anýlar mý dediniz ? ne sesli bir
vuruþma!
ya sonra ? býrakýn þu sonrayý, bilmem ki nedir o sonra
gene mi, baþladýnýz mý ? peki þimdi kim var sýrada
sakýn haaaa!. biz yoðuz, bizi unutun, yok deyin adýmýza
yok deyin çünkü biz..biz iþte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel aðzýmýzla.. yok caným, ben var ya, istiyorum sýrada
olmayý istiyorum-sahi mi- ama isterseniz siz olun
siz olun, biz olalým kim olacak ? -hep böyle oyalansanýza
yani "þu sinek onlusu, susalým baylar, koz kupa."
gibi oyalansanýza
biraz oyalansanýza.
bir oyun baþka olamaz oyundan gibi
bir söz baþka olamaz sözden gibi
bir þey baþka olamaz þeyden gibi
tam öyle gibi, varýyor gibi bir mutluluða
ne gelir elimizden insan olmaktan baþka
ne gelir elimizden insan olmaktan baþka
ne çýkar siz bizi anlamasanýz da
evet, siz bizi anlamasanýz da ne çýkar
eh, yani ne çýkar siz bizi anlamasanýz da.
hiçbir þey ! kimse bir gün gözlerimi sevmeyecek korkuyorum
bir yaþlý kadýn en erkek boyutunda
kendisiyle çiftleþecek kaç kere yalnýz
kaç kere yalnýz, kaç kere þaþýrmýþ, bitkin kaç kere
bir ölgün ses bulacak sesinden çok uzaklarda
vardýr ya, hani bir yer, uzakta çok uzakta
ölüm mü- yok caným, çok sesli bir evrende çok erken daha
üstelik bilmiyoruz da, doðrusu bilmiyoruz, ölüm mü, bunu
hiç bilmiyoruz
diyoruz: yaþasak çýkmazlarý, seviþsek olmayanlarla
tavþansý sýçramalarla bitirsek þu ormaný
böylece, niye olmasýn, iþte bir orman daha
sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acýktýk, susadýk biraz
ve doyduk, ve içtik, ayýldýk bir anlamda
ayýldýk ve sorduk, baktýk ki hep ormandayýz
kaç kere ölmemiþiz, kaç kere sormamýþýz, bu kaçýncý dalgýnlýðýmýz
yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnýz
ne ölmek, ne ansýmak! sadece yaþamakla
tam öyle gibi.. demeyin: eh, biraz yorulsak da
demeyin, sakýn haa, yok þu kadar bir þey insanýn sonsuzunda
biz þimdi ne yapsak, biz þimdi ne yapsak, biz iþte biraz
bilmiyoruz ya
diyoruz: yaþasak çýkmazlarý, seviþsek olmayanlarla
ben mutsuz kiþiyim, size yüzümü getirdim bu anlamda
nasýl seðirttim iþte, kýzmayýn iþte, dün o hekim dedi ki
dönünce birden yüzüme, yüzümün bu en yitik çaðýna
dedi ki: siz niye yoksunuz acaba
bilmem ki – doðrusu bilmiyorum – niye yokmuþum ben
sahi ben niye yokmuþum – öyle ya – elbette sordum ona
dedim ki – ne desem beðenirsiniz – iri bir top çekiyor gibi bilardo masasýndan
dedim ki, falan filan..
örneðin ölüversem þu daralmýþ yüreði kullanaraktan
ölüversem þuracýkta
bakýnca herkes orama burama
derler mi bir aðýzdan: bu ölen de kim
hey tanrým! ölen de kim, yani kim yaþamýþ kendi adýna.
yani kim yaþamýþ kendi adýna
vardýr ya, hani hep görürsünüz, berber dükkânlarýnda
tam önünde kapýnýn, beyazla kýrmýzý bir þey döner
döner de döner öyle; hani bir si mge, bir þey
hani ne baþlar ne biter
hani ne vardýr ne yoktur
tanrýsal bir harekettir din adamlarýnca
bana sorarsanýz büsbütün hareketsizlik
çýldýrtýr insaný, zorlanmaya görsün insan bakmaya
hem sonra þaþarým buna, niye olmalý insansak bu akýntýda
herkes gibi bir þey niye olmalý
bakýnca iþte þurdan þuraya
masalar, masada yazý makinalarý
derim ki, niye olmalý
bu yenilgin elleri, düzensiz, ak kâðýtlarý
sürüngen parmaklarý
çaðrýsýz yüzleriyle önce ve ýssýz
hayata bir þey demeyen bu garip adamlarý
bu cami önlerini, bu mühür kazýcýlarýný
mühürlere yazýlmýþ loþ, kuytu, serin
yýllarca unutulmayan o kadýn adlarýný
ve duvar diplerini, kararmýþ, dik yakalarý
bilmem ki niye
yani masalar iþte, masada yazý makinalarý
istemem, niye olmalý
evleri, evlerde kalmalarýn umutsuz þarkýlarý
devingen çocuklarý, kýrýlgan bardaklarý, kirli – mor balkonlarý
bakýmsýz avlularý
avlular.. ve uzun ve esmer domino oyuncularý
sonra gene upuzun kahveye çýkmalarý
öyle hep çýkmalarý, güneþli, düz sokaklardan
bitmeyen bir zamandan devþirmek yaþlýlýðý
kadýnsa – nasýl artýk – seðirtken bir ürperiþle
yeniden bir erkekle.. ama hiç ummadýðý
öyle ya ummadýðý, çünkü korkmakla bundan
nemli bir vücut gibi düþürüp yalnýzlýðý
ki sevinsin diyerek çardaklý kahvelerde
yaþ masalar üstünde onlarýn anlamadýðý
derim ki, niye olmalý
niye olmalý bilmem
þöyle bir yol kenarýnda yerini sektirmeden
ölümsüz bir þey gibi sevimsiz dilenci suratlarý
ve akþamüstlerini, kývrýlan dudaklarý
deðiþmez bakýþlarý
bir hüzün gibi deðil, doðrusu deðil
hüzünden daha fazla, ölümsüz duygularý
derim ki, niye olmalý
þu oynak bacaklarý, yýkanmýþ köpekleriyle yan yana
kadife ayaklarý
bir sarý yol üzerinde neþesiz kadýnlarla
hep ayný çizgiyi peyleyen o yorgun çocuklarý
herkes gibi bir þey niye olmalý
varken kendini bulmak, bulmalý
hem nasýl bulmalý ki, çýlgýnca uzaklaþan
sizlere gelmek için, geçerek bir ot kokusundan
atlayýp bir çiti birden, okþayýp bir kediyi
ah nasýl istediðim, sizlere gelmeli belki
sizlere, sizlere gelmeli bitirmiþ gibi bir þiiri
öyle ki, kalmadan artýk yapacak bir þey kalmadan
üstelik – bilmiyorum ya – biliyormuþ gibi en azýndan
ben sizin hangi ülkenizde olduðumu o zaman
o zaman þimdi ne zaman, iyi bilerek
gelirim de sizlere, alýnýnca odaya
þöyle bir köþeye oturuncaya
kadarki o sýkýntýyý geçerek
baþlarým konuþmaya
derim ki, öksürmüyorum, iyi bir fýrçalamýþtým diþlerimi
týraþ olmuþtum ayrýca
bu gömlek yepyenidir, bakmayýn ucuzdur, kötüdür, dayanýlmaz kokusuna
ya sonra kaç kere þaþtým o tuhaf çarþýlarda
aynalar, danteller, cins baharatlar satýlan orada
bilseniz kaç kere duydum bir kýzýn neyi duyduðunu
bahçesiz bahçelerde, aðaçsýz aðaç altlarýnda günlerce uyunduðunu
ya nasýl istedim ki, “çok iyi”, “ah ne güzel” dediklerini
kýrlarda, ot yiyen bir tavþanda süresiz olmak gibi
ve nasýl yitirdim ben kendimi
durmadým, geldim iþte, iyi bir fýrçalamýþtým diþlerimi
týraþ olmuþtum ayrýca
gömlekten söz açýnca aklýma geldi
ben omuzlarýmý sevmem, o geldi birden aklýma
bir sürü kemiktir onlar, salt kemik, takýr da takýr boyuna
sevmiyorum ayaklarýmý da
yok koyacak bir yer, bulamýyorum, gözlerim var iyi ki
çünkü ben mutsuz kiþi, durmadan onlarý kullanýyorum
gözleri, göz bildiðim her þeyi
yazýk ki bir fýrtýnayla her zaman kirleniyorlar
bir þehrin içinden geçen nehirler gibi
sürüyüp götürüyorlar olanca pislikleri
kaskatý bir intiharý, yok yerden bir cinayeti
bir seviþmeyi.. o benim yapayalnýz gözlerime fýrlatýyorlar
hýh!. iþte bunlar da kendi gözleri
kýzarmýþ aklarýyla kendi gözleri
her gün bir o kadar görmeyle kayboluyorlar
ve dalgýn bir bakýþta yansýtýp yüreklerini
kayboluyorlar bir bir
öyle ki – ben diyelim – yeniden bulmak için onlarý
yeniden bulmak için
çýrpýnýp duruyorum dört duvarýnda kendimin.
o zaman gelsin omuzlarým, gelsin ellerim
ayaklarým da
öyle bir üst kat manzarasýyla, bir vurgu gibi
takýr da takýr, takýr da takýr boyuna
yürüyüp gidiyorum onlarla
parklara gidiyorum üst üste niyetler çekmeye
ihtiyar kumrularýn aðzýndan
kocaman kamyonlara düzenle sýralanan
kutulardan birini
çekiyor gibi en altýndan
alýþýyorum buna da, bu fýrtýnaya da
bir ellik, bir avuçluk, bir anlýk bu avuntuya
çünkü bu hep böyle oluyor her zaman.
derken bir “hey!” çýkýyor çok kýsýk bir sesle aðzýmdan
hey, sana söylüyorum, park bekçisi, serseri!
bir parça þarabým var altýndan
yaþ desen kýrký bulmuþ, ölümümden bir parça
yani bak kýsa yoldan bir toplam
nasýl da çizgilendim, büsbütün aklaþtý saçlarým
ve yorgun bir duman gibi savrulup çay ocaklarýndan
düzlere vursam düzlerden
daðlara vursam daðlardan
önce bir kendime doðru: kimsesiz, ince, sokulgan
sonra hep her þeye doðru, o denli hýzlanaraktan
ve cansýz, ve soluk kilise resimleri gibi
acýlý, bungun, geçerim dalgýnlýðýnýzdan
öyleyse de bana, nasýl anlamam
tükenmiþ sevgilerce mektuplarda bulunan
o “her þey” kelimesi gibi
anlamý bitmek olan
nasýl anlamam ben kendimi
iþte hey park bekçisi serseri
bir parça þarabým var altýndan
çeksem diyorum kafayý, sen bari açma çeneni
açma ya, istiyorum, azýcýk anlayýver beni
bilsen ki o enayi, hani cam tacirinin karýsý
– hani ben memurdum yanlarýnda –
gelecektir birazdan. öff!. þimdiden ne sýkýntý ha
giyinmiþ, sürünmüþ, takýnmýþtýr þirretliðini
geçecektir karþýma, bir beni süzecektir, bir elimdeki þiþeyi
ama ne denir sanki, bilmez mi iþte o da
her þeyi nasýl teptim, bilmez mi
oysa kaç kere yüz verdi, üstüme saldý gözlerini
baktý ki iþ yok bende, üstelik aldýrmýyorum
bir akþam yemeðinde, dostlarýyla beraber
eliyle dürterekten yanýndaki erkeði
beni göstererekten: ha ha ha, hi hi hi..
gerçi sarhoþtu biraz, bana ne onun sarhoþluðundan
sonra bilmem ki nasýl, öyle canlýydý ki elleri
durmadým, çýktým sokaða, sokaksa ne güzeldi
o cansýz, o soluk kilise resimleri gibi
bir tanrý duruyordu, az ötelerde
mutluydum, niye mi? çünkü be yaratmýþtým o tanrýyý, o þeyi
ah yaþasam diyorum, o günü bir daha yaþasam
ve hüzün... isterik bir kadýn gibi üstüne çekse beni
ben sanki unuttum da yaþamakta olan her þeyi
acýyý, sevinci, aþký, o her zamanki her þeyi
derim ki vakit olmayacak, olmayacak pek þimdi
hanlarda, ve pirinç karyolalarda, ve deliksiz uykularda gibi
tadarken bir ekmeði hep, kurarken bir cep saatini
tam öyle gibi, çok alýngan birinin doyumsuz yalnýzlýðýnda
o karanlýk sözlerin daha bir kesinleþtiði
gibi
vakit pek olmayacak þimdi
bir bir gezindim de ben bütün mezarlýklarý
zakkumlarý gördüm ve erguvanlarý
ölüler gördüm ölüler, bir avuç kemikle o sonsuz
onlar ki ne yaparlar, hiç bilmem – ben sevmem omuzlarýmý
ayaklarýmý da
takýr da takýr, takýr da takýr omuzlarýmý
ayaklarýmý
ayaklarýmý, omuzlarýmý
içimde yürürler doldurup uykularýmý
dýþýmda yürürler, ki benden deðiller gibi kaskatý
ah nasýl bilirim ben vakit olmadýðýný
yaþarken olmadýðýný, sonra hiç olmadýðýný
ve nasýl isterim ki, açýnca baðrýmý birden
der gibi, diyerekten: ey lazar çýk dýþarý!
çýk dýþarý, çýk dýþarý!
oysa ne mezarlar konuþur, ne lazar çýkar dýþarý
ne de bir ses olur aðzýmda: kaygýlý, titrek
göstermek için sizlere yaþýyor diye insaný
ne sanki bir böcek gibi olduðum yerde kurumak
süpürün kabuklarýmý!
ne öyle balýklar gibi vurmak kýyýya
döndürmek için sulara bir balýk boyu yaþamý
ah nasýl bilirim ben vakit olmadýðýný
yaþarken olmadýðýný, belki hiç olmadýðýný
ya sonra nasýl iþte, kuþkuyla soraraktan
insan, insan, insan! ben miyim, baþkalarý mý
ben miyim baþkalarý mý – yani bin köþeli, bin kýyýlý
bir kavrayýþla
istesek bir þey deðil
istesek daha fazla
takýr da takýr, takýr da takýr omuzlarýyla
ayaklarýyla
nedir mi insan? – ya nedir sahi, biraz anlatsanýza!.
hadi anlatsanýza!
- elbette anlatýrýz, niye anlatmayalým
- insan mý dedik, ne dedik? haa, tamam, bize kalýrsa..
- evet size kalýrsa
- hiç caným, biraz oyalansanýza
ne çýkar siz bizi anlamasanýz da
evet, siz bizi anlamasanýz da ne çýkar
eh, yani ne çýkar siz bizi anlamasanýz da.
hiçbir þey! iþte çok beyaz yataklarda çok beyaz öðlen uykularý
bir suçun olmazlýðý, bir elin çalmazlýðý kapýnýzda
bir deniz – ta dibinden – süresiz duyduðunuz
kutsal ama din deðil, bir tutku kafanýzda
dersiniz: bir konser sonu, geçmekte yaz ikindilerinden
bir pencere sapsarý; ya sizden, ya müziðin renginden
dersiniz hiç çekinmeden
dersiniz: niye kullanmayayým ben bu duygusal zamaný
örneðin bir balkonu, oradan
balkona ekleyerekten bir dað baþýný
sonra balkonla daðý
ansýzýn bitiþtiren
öyle bir kuþ sürüsü tek kuþa benzeyerekten
bir aþaðý bir yukarý
niye kullanmayayým ben bu duygusal zamaný
niye kullanmayayým öylesi bir ustalýkla
bularaktan bir yüzü, okþayaraktan saçlarý
derim ki tam sýrasý, yakaraktan bir cýgara
üfleyip tutaraktan bir sürü akçýl dumaný
ve nasýl bir fiyakayla elleri cebe sokmalý
bilirim, böylece vakit olmalý
bilirim, böylece vakit olmalý
bir caddeyi kullanmalý az çok, bir göðü, bir kadeh siyah þarabý
denedim, sen varsýn ya, sen olunca bir o kadar dayanýklý
yerler var, boyunca sokaklar, geçince çok duvarlarý
o duvarlar ki hep öyle: akasya, erzurum, askerlik fotoðraflarý
ya kâðýtlar – ne de çok – çok gözlü bir deniz hayvaný kâðýtlar..
nerde bir alaska var, nerde bir alaska yok, iþte onlarý
nerde bir afrika’yý
afrika.. ve akýlda tutulan yerleþik insan kokularý
diyorum kullanmalý
o durmuþ saatleri, baþ baþa evrensiz kalmalarý
þehvetli çarþýlarý; çarþýlar.. yað, balýk, gül yazýlarý
kocaman evleri sanki, bir kocaman anahtarlarý
bulanýk bir göz gibi – tam öyle gibi – çok kaygan odalarý
odalarda yan yana, erinçli, hür yatmalarý
diyorum kullanmalý
“nereye? – bilmem ki..” iþte o adamlarý
eskimiþ kanlarý az çok, bir filmin koptuðu yeri, resimsi bakýþlarý
peygamber soylarýný, o uysal ateþleri, hurma þaraplarýný
ve kutsal kitaplarý
öyle ya, sen varsýn ya, sen olunca bir o kadar dayanýklý
bu ölümsüz kalmalarý
yani bir sonsuza varmayý boyuna – biz ikimiz seninle
ama sen kimsin iþte? bunu hiç sormamalý
bunu hiç sormamalý; bitmesin, sürsün diye
böylece, azýcýk vakit olmalý
korkunç, biz buna sonbahar diyoruz, oysa bir böceðin výzýltýsý
bir yaþlý çocuktan azalan sesi dünyanýn – bir böceðin výzýltýsý
pis lokantalarda çekilmez akþamüstleri – bir böceðin výzýltýsý
bilmem. kimi duymak istiyorum ben? sizi mi? – bir böceðin výzýltýsý
ah þimdi o taþ evin sýcaðýnda – sanki bir anmak istediðim öyle uzak ki, nasýl
nasýl bir hüznün baþkaldýrýþý – bile deðil – bir böceðin výzýltýsý
herkes ne çabuk göçüyor. azýcýk korkuyorum. dün biri gitti
olanlar oluyor iþte – ne yaparsýn – bir böceðin výzýltýsý
akþamlarý uykum kaçýyor. kaçsýn – yaþlý teyzem diyor ki
diyor ki – vallahi anlamýyorum – bir böceðin výzýltýsý
bir de hep unutuyorum – anlamadýðýmý – özürler diliyorum durmadan
ohoo!. teyzem mi? uyumuþ oluyor çoktan – þu kantolar ülkesinde caným
eski bir üsküdar’da, bir gül kokusu aðýrlýðýnda dolaþýyor belki
hay allah! nereden çýktý þimdi? bu saatte kim olabilir ki
yani ben kimseyi tanýmýyorum ki – kendimi bile – ah þu böceðin výzýltýsý
bir gün kýrmýzý gözlü birinin gülbahar oynayýþýnda beraberdik
her neyse, amcamýn namuslu günleri
neden bana kýz resimli çakýsýný vermedi acaba, bir türlü öðrenemedim
istemem düþünmeyi bile – yahu ben demin sokaktaydým, þimdi nerdeyim, meyhanede miyim
konyak mý içiyorum? niye mi sevmiyorum mýsýr ehramlarýný, osmanlý tarihini
bu hangi þarkýcý – sýkýyor beni – kolyenizi sevdim nermin haným!
bu kaçak tütünü niye mi içiyorum? bilmem ki.. hani bir sorguya çekseler beni
çeksinler, ne suçum var sanki, suçsuzum ben vallahi billahi
azýcýk dalmýþýmdýr – ha þunu anlasaydýnýz – bütün suç dalgýnlýðýmda
polis mi? tutsak mýyým? ne adamsýnýz siz! götürün bari ilgisizliðimi
bu konyak niye çok pahalý, ben bu orospuyla yattým diye mi, ayýp
çok ayýp! hem birazdan gene yatacaðýz, öyle deðil mi sevgilim
siz þu hesabý getirin hele, ben böyle kalçalar görmedim ne zamandan beri
gülmeyin caným! þu hayvan suratlý adam bize bakýyor da ondan, kýzýyorum
bu turunç likörünü kim içiyor sabah sabah? demeyin, sahi ben gene mi yalnýzlýyorum
gene mi, ah niye aðlayamýyorum bu güneþli istanbul vakti
hani ben böyle istiyorum da, býrakýn böyle olsun, öyle mi.
olsun. herkes ne güzel kýyýlarda ne güzel ayaklarýna bakýyor
bir gökyüzü dinleniyor içimizde, bir huysuz at, bir soru, derken bastýrýyor o böceðin výzýltýsý
gittikçe bastýrýyor, iyi bastýrýyor þimdi, örneðin ben o výzýltýsýyla uyanýyorum sabahlarý
ne gelirse yapýyorum elimden – duymamak için – sanki bir
dilim ekmeði bir yýl kadar uzatýyorum
sanki bir istasyona vuruyorum ilkin, þöyle bir ilk çaða vurur gibi. iyi mi?
ya da bir tren geçiyor da az ötemden, ben o trenin doðu yolcularý
bir süre deðiþik, bir süre anlamamýþ, giderek tam eskisi gibi kendime bakýyorum
dedim ya, ne gelirse yapýyorum elimden – unutmak için – ah þu böceðin výzýltýsý
bastýrýyor durmadan. bense yalnýzlýða daha bir yalnýzlýk koyuyorum, hepsi bu
yani bir böcekte yaþýyorum – dersem inanýn – onu deviniyorum hep, bilmem ki..
bilmem ki.. üstelik sevmiyorum da, neyi sevmiyorum, yalnýzlýðý, öyle mi
kim bilir belki de, bütün gün sesleniyorum çünkü – nereden
örneðin bir sonbahar sözcüðünden, bir dilbilgisi yanlýþýndan,
bir satýr baþýndan belki. belki de...
bir doðu kentinden, bir ölü gömme töreninden, sesli bir
manastýrdan az çok, bin adet bir ak güvercinden
kendimden, yanlýþ ve eksik olan bir yerden; bir nymphe
masalýndan sanki: korkuyla sinen, þehvetle yiten, ses
olan doygunsuzluðuma, benimle eþitlenen
her þeyden, ama her þeyden; deðil bir eþkýya çatýþmasýndan
yalnýz, kuru bir dereden, dural bir kargadan, ölümün yepyeni bir sözlüðünden
yepyeni bir sözlüðünden. ölümün. o yýlgýn silahlardan. yani
bir þiir parçasýndan belki. bir sokak kargaþasýndan
cinsel bir çekiþmeden
arta kalan bir yerden: bitkisel gözlerinden, katýlmýþ
içlerinden, o kansýz evrelerinden, sürekli hüzünlerinden
bilmem ki neden. iþte bir çocuk durgunluðu gibi. ama tam
öyle gibi. önce bir sorguya takýlý: uyumlu, ürkek,
bitimsiz derinleþen
ve içsel bir bulantýdan. ve çirkin bir gülüþten. ve güçsüz bir
atýlýmla belirsiz bir av hayvanýnýn döllerinden
gelince birden gelen; nedensiz bir üþüntüden, kýyýsýz bir
denizden, ýþýksýz bir lambadan, az konuþkan, iletken
onlarýn dillerinden, onlarýn kuþkusundan, onlarýn her
þeyinden, dýþardan hiç bilinmeyen
sinsi pis çentiklerden. sanki bir tortu gibi. arýnmaz kirler
gibi, geliþen artan, kendini biriktiren
nedense biriktiren. sonra hep dýþa vuran. birden. öyle bir
pas lekesi. gibi. kararsýz sözlerinden, dengesiz
aþklarýndan, tanrýsýz ellerinden
yenilgin. ve karþýt bir yörüngeden: dualarda eriyen, kuytularda direnen, içkilerde küçülen
atýlgan bir duruþla o sonrasýz, edilgen
böyle hep seslenirim ben. duyan kim? ama ben seslenirim – nereden
nereden? – baktýkça üreyen, saydýkça çoðalan, vardýkça yetiþilmeyen
seslenirim kendimden: öyle soy, öyle güzel, öyle çekici
vardýr ya, sirenler gibi iþte: “size ben öðreteceðim dünyanýn gizlerini!”
gel gör ki anlatamam, vardýramam sözlerimi. bildiniz, hep o böceðin výzýltýsý
durmadan bastýrýyor. kötü bastýrýyor þimdi. örneðin ben o
výzýltýyla bakýyorum yanýma yöreme
bakýnca bir baþ dönmesi – o kadar hýzlý ki her þey – bir
kalýn testere bir gökyüzünü kesiyor tam ortasýndan
bir katýlýk bir katýlýða yapýþýyor. bir çark dönüyor iç mavileriyle. þu, bu..
bir çocuk ip atlýyor. biri bir tel çekiyor karþýya. bir maðaza
vitrini gürültüyle duruyor anlatýlamaz
ha babam yazýyor biri. bir haham tevrat’ý dört dönüyor – yahu bu sokaklar da kim
yapmayýn, meyhanedeyim ben, çok kadehten bir kadehim yok benim
o kadar hýzlýyým ki baþým dönüyor – bari þu výzýltý olmasa
iyi ya, belki de yalnýz deðilim – deðilim de – durmuþum bir yalnýzlýkta
durmuþum, bunu anlýyorum, duyurmak istiyorum üstelik
istiyorum – duyurmak – düþmeden bir kayýtsýzlýða
yani ben böyle istiyorum, býrakýn böyle olsun
diyorum – pek uzaktan – sevgilim, boþ geçirmeyelim mi geceyi
ben o senin omuzlarýný düþündüm, bundandýr, þimdi gözlerim beyaz
benim gözlerim beyaz – hem nasýl – bilmiyorum, ya seninkisi
ne dersin, hayýr mý, boþ geçirmeyelim mi geceyi
kapasak mý pencereyi acaba
geçiyor – anneniz mi – eskimiþ yün kazaklarla
babanýz – daha erken – gelmeyen babanýzla
gelecek! – annenizdir – çoðalan gözleriyle kapýda
gelmiyor – babanýzdýr – bulunmuþ eþyalar arasýnda
aðlýyor – annenizdir – yok caným, biraz oyalansanýza!
gibi oyalansanýza
girerekten mutfaða, soraraktan o kalaylý taslara
çünkü o baþ dönmesi ya orda, ya yukarda tavan arasýnda
güveler, hep güveler, bir delik, bir delik daha
biraz oyalansanýza!
bir oyun baþka olamaz oyundan gibi
bir söz baþka olamaz bir sözden gibi
bir þey baþka olamaz bir þeyden gibi
tam öyle gibi, varýyor gibi bir mutluluða
ne gelir elimizden insan olmaktan baþka
ne gelir elimizden insan olmaktan baþka.
ne çýkar siz bizi anlamasanýz da
evet, siz bizi anlamasanýz da ne çýkar
eh, yani ne çýkar siz bizi anlamasanýz da.
Gögüslerin metis ve bereketli
süt ve meyan ihtiþamý
ürpertiyor düþündükçe
Bem beyaz geceleri
basi hafifçe düþüyorlar
ellerimin arasina
ve sen sonsuzca
emmektesin parmagini
simdi raki olmasa
içindeki kagitlar yazar zaten beni
yada disinda bi ruh hgali
satan satana
ya sen olmasaydin
bizde olumsuz olarak kalirdik
bu tuhaf aksamlarda irkelenen
ilkesi nedir onun
raki olmasaydi???
Sen olabilirmiydin
Damarlarimda 3/2 karisik su
Gözlerin metis ve yuvarlak
tüm gecelerimi aklamaktasin
Zaman bluz altýnda sanýrým
ince dantel yuvalarin
bakýyor eðrilerinden
kumaþ gibi yumuþak kapsar ellerimi
çabucak açmam gerek çabucak
kamaþan gözlerimin önünde
terkedip yuvasini uçacak kuslarin
ipuçlarý dudaklarýnin
sertleþmesinde dil zelzele gerdanin
þarkýsi göðüslerinin
Gözlerin büyük üzüm demetleri,
Yakýp gözlerimi kanatir kirpiklerimi,
Gözlerin sýcak ve nemli ekmek
Vahþetin ellerimi yakmakta
ve zebil bebeklerin mor dudaklarýnda
bereketli gögüslerin
kandiller ardina gizlenmis gögüslerin
bombalamakta öte beri
ilahi senin göðüslerin
rüzgar benim ortaðým
tan yerine dek.
Ve tutulmasý gülümsemenin
Erken yürüyüþü sabahin
Yollarda nane kokusu
Yaðmurda saçak uçlari bir bir ýslak
Ne de çok gürültülü çoðalan göðüslerin
avluda bir çamaþýr ipinde
Yazýlýdýr senin kýnalý çaðýn
Gökyüzünü çekiþtirip iki ucundan
Bir ilkyazýn üstüne koyulu gögüslerin
Çýldirtýlmýþ bir kuþ yuvasi gençligin
Yastýklarýn oralarda biriken hatýralarýn
Yorulur pembe korkularýndan
Ya yüreðin kaç yana akar heybelerinden
Gökyüzünü sorar desenlerinden
Ne de çok gürültülü çoðalan gülüþlerin
Büyüyen bir su senin ardindan
Evin tenha köselerinden akari kýz
Kamaþýr ve yansýr odalarda
Sandýklarýn zenginliðinde
lavanta kokulu bir ince yagiz
Ne de çok gürültülü çoðalan göðüslerin
gül kokusu hatiralarimin
amansiz, acimasiz
gittikçe daha keskin daha yogun
dayanilmaz birsey oluyorsun, biliyorsun
hirçin hirçin, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokusu nefes nefese.
yüzü sararmis, titriyor dudaklari
sakaklari ter içinde
tam alninin altinda masmavi iki ates
iki su iki deniz
bazan iki damla yaz yagmuru
mermerini emerek dalgalarinin
siirler söylüyor denizlerime
ve senin böyle amansiz gül koktugun gibi
yasamanin herbir yerinde.
Yani
Sen bizi sevmesende olur
Ben severim herseyi senin yerine
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.