Nedir bu dünyaya haykýrdýðýn boþ vaatlerin sebebi ey rüzgâr?
Sen ki tozu dumana savurup yaðmuru boþ hayallere esir edensin Üflesen Sur’a ezilecek içim. Ah bu kaygýsýz cümle sonu yargýlarým, benle baþlayýp benle bitiriyorum seni.
Gün yarýnýn ayaklarýna dolanýrken Ýçim geleceðin öznesine adýn gibi düþüyor Ki topraða düþen her cemre kýrgýndý bana Sana düþse düþ-se bir iklim kadar kýrýlgan, sancýlý yetim çocuklar kalýyor.
…
Býraktýðýn fon müziklerinin ardýna kýrýlgan bir þiir bile düþmüyor Sigara desen eskisi gibi iç acýtmýyor Yoklukla yanýp suskun bir yangýnla küle dönüyor Üfledikçe zehrini kentin yozlaþmýþ sokaklarýna Ýnce sýzýlý bir ah kalýyor yarýna Yarýnsa yetim bir çocuðun önsözünde sahipsizliðe bel kýrýyor.
Kýsacasý yoklukla demleniyor içim Kalan can kýrýklarýný miras býrakýyor kentin sisli kanayan dudaklarýna. Yarasý çürüyen bir iz kalýyor Lâ.
O ki cennetin ýrmaklarýný cehennemin hârýna baðýþlayan aðrý gibi sessiz Sedasýyla mahremiyetimi küle çeviriyor Her sabaha mucizeyle uyanýp Geceyi küfürle kapatýyorum.