Birikenlere dair söze heybe dikmekti þiir
unutmadan kadýn gözlerini saklanarak kirpiklerine
ve ne büyük kuyudur hatýrlamak gamzelerini
derin bir ahtýr sözle yanmak
yazma zamaný kalemlere verildiði an!
kýrýk bir gitar da aðlar geçmiþ seslerle
sararmýþ sandýk lekeli anýlara bakarak
ömrün geçtiði veranda da ýslanmaktýr;
yaðmuru göðsüne saklamak.
ve hiç büyümedi gözlerde savruk yýllar
iklimden elbiseler dikti rüzgârda taradý saçlarýný
kaç dalga boyu aþtý geçti öte kýyýlara
limansýz gemiler gördü
yýkýk iskeleler tanýdý
tuzu yakan akþamlý acýlarla…
söküðü yamasý eksiði gediði
delik deþik bir eldivendi hayata tutunmak.
melon þapkaya gizli gölgelerdi yüzler
durmayan çan seslerinde bayat çýðlýktý
insan olmak!
duvarý yýkýk odalara seslenmekti aðlamak
ahþap basamaklý merdivende yürüyen
kâh kýrýk kâh kurt yeniði sevdalar
terk edilmiþ eski yalýlardý yalnýzlýk
köpüklere aðýtlar yakan…
daðýnýk bir sabahtý yüzümü tanýmam
gün batmadan elleri askýya almaktý yazmak
kaç küfür sarnýcýna uðradý
mahzenlerde þaraplaþtý sýzýlar
iki kelime kadardý aslýnda sevmek
ellerini havada kavuþturmak!
yeterdi iki kýrýk sandalye bir eski masa
sýrrý dökülmüþ yalansýz aynaya bakmakta
seviþme kokan bir yatakta uyumak
öylesi öylesi kolay ki sevda olmak!
ayazlar da uðrar düþ kentlerine
sýrtý pekse umutlarýn üþümez onlar
karakalem resimlerde kalýr siyah ve beyazlar
elleri düþ tutanlar yanýlmazlar.
yeniden duyuldu martý sesleri; dinle
kaç deniz feneridir inatla bekler sahili
nice gemilere el sallar da
kýmýldamaz yerinden
çünkü; limana aþýktýr ýþýklarý…