Sevmek uzun sürer demiþtim!
O ilk rüzgârla oynaþýrken dallarda iklim,
ömrü kutsayan kuþluk vaktiydi yüzün
ne vakit þarapla yýkansa dil,
kýrmýzý tadýyla ayyaþ olur düþerdi söz
sarmaþýk ellerim tutununca buðulu yalnýzlýða
denize akardý Ýstanbul...
eprimiþ mendildi sözler yokluðuna eski
güne buyur edilmeyen güneþti gözler
bir çiçeðe ad koymak için yarýþýrdý ya dizeler
iþte o an kendi tarhýný sulayan bir çift þebboydu içim
duyumsayýnca rüzgârýn pan flütlü sesini
ýslak bir düþe taþýnýr kendimden geçerim...
Ýstanbul’da ýhlamur kokuyor þimdi zaman!
yokluðun kadar...
mazeretsiz hasretti incir çiçeðinde beyaz süt kesiði
uzak yollarýn gölgesi düþtüðünde bir kez kaðýda
yazýlýrdý su üstüne ebruli bilmece
dalgalanan içimde her hücre sevmece
bir yaz düþüydü sabahlar
deniz kokulu
serin
ve mavice...
…
ne rüzgârýn ne kuþlarýn sesini
duymuyor insan kendinden baþkasýný
içini döküyordu söz duvarlarýna
kendini anlatan beyaz bir perdede yansýrken hayat
ve her aný bir yerinden tutarken gecenin gizemini
kendine saklýyordu bulutlu matemini...
insanýn kendine suskun oyunu bu!
suya düþen aksin mi bir bilsem!
durmadan neden batýyor içime þehir...
ne su
ne aksin
azlýðýndan suskun
ýhlamur kokuyor bu þehir gittiðinden beri...