kar yaðýyor…
birazdan yollara düþecek sevgililer
benim ayaðým kaysa
elimi býrakmazdýn
birazdan karlara düþecek sevgililer
ellerini býrakmayacaklar
bir zaman
saçlarýndaki beyazlarý fark etmeyecekler
ve
kimse tutamayacak kimsenin elini
bir adam yapacaklar pamuktan
helvasý gibi hayaller kuracaklar
ve onlara
kýzlýk çocuk isimlerini verecekler
baþka çocuðu olmayacak kadýnýn
adam hep çocuk kalacak
kapý önlerini soðuk tepeler örtecek az sonra
huzursuzluðundan kendinin, huysuzluðundan yanýndakinin
sýcacýk evini özleyecek bir sevgili
çýkmýþken bir kere
eve dönmek zor olacak
anneler süpürürken tozlarýný geçmiþin
babalar basýp geçecek
uslu uslu bakarken kýz
soðuk
en çok anneye dokunacak
umutla mutluluða koþulan bir yol
bir ananýn þevkatli kucaðýnda son bulacak
ayrýlýklarý da örtecek sonra kar
boynu bükülmüþ çiçeklerde
sevgililer
mevsimlerce izlerini arayacaklar
biri ayak izlerini
biri adaklýk izlerini
ayak izleri, adak izlerine rastlayacak
buluþmalar hep ýssýz
ne kadar
zaman içerse içsin hayatlar
sýzý kusacaklar
…
kýzlýk yataðýmdan seyrettiðim kar taneleri
bir resmi seyrediyor gözlerim
birazdan düþecek yüzün
geçimsizliðine
“bey aðlama” derdi anneannem
o kadar da büyümedik deðil mi?
kardan adamý sevecek kadar çocuðum hala
kardan bir adama sarýlamayacak kadar büyük
ah!
eriyor
her þey, herkes...