Siz miydiniz yüzünüzü güneþe dönünce, sýrtýnýzda özlem gölgesini saklayan!
mavisinden hoþnut deniz, içimde telaþlý bir dalga masum bir seviþ
limanlara gelen gemilerin neler taþýdýðýný bilseniz
benzerliðimiz aþina yüklerdir ah bir görseniz!
kurgusuz bir rüyadan düþse sesiniz uykusuz kalýr gece ve gündüz
ne çok benzer ruhumuzdaki izler ve engin deniz…
ya sözleriniz düþse kitap aralarýna þiirleriniz dokunur dudaklarýma
ki siz ayracýna aldýðým düþsünüz gözlerimin yaný baþýnda
açýlýnca kirpikleriniz…
sabaha az kala güneþe yakalandý gözlerimiz, kamaþýp kirpiklerimiz
sýcak kahve tadýnda sohbet içinde eðrildi diller
gittiniz yine geliniz,
özlem; okunmasý zor roman
ne zaman perdelerini çekse gökyüzü üstümü örtmeye gelir elleriniz.
eski zaman karþýlaþmasýdýr su üstüne yazýlan yazý
ne vakit düþünsem bakýþlarýnýzý gülümser Marmara
gemiler geçer düdüðü çýðýrtkan, baþý beyaz sevdalý
martý kanatlarýna yüklenir gider içimde ki aþina
özleme çalar durur türlü sazý…
zambak morlarýný verince zamana koruk üzüm tatlanýnca
geleceksin tozlu yollarý terkisine atýp zaman ürerken
bergamotlu çay kokusu düþünce ince bele
biz susam tanelerince döküleceðiz güne
bilseniz bir bilseniz sokaklar yine þen kýzlara dönecek
izninizle…
uzun geceler alýrdýnýz yanýnýza birde ucu yanýk mektuplar
laternada çalan müzikle, dur durak bilmez dansa kalkar sevinç
siz böyle deðildiniz eskiden, þimdi ne güzelsiniz!
sus! bir þey söyleme mutlu s/giz...
ertelenen sevdalar ve gezginindir yollar
sabýr bileylenmez bir acý ve bil ki;
uykuya dalarsa þehir, sokaklar giderse kendine
siz yine geliniz
özlendiniz...