Ufka uzanan bir geminin sergüzeþtini seyrederken rýhtýmda, Kýrk yýlýn hatýrýný arýyorum bir fincan dibinde. Yüreðimde bir umut, üstüm baþým pek þýk. Yarýnlarý aðýrlýyorum kapýlarým alabildiðine açýk. Bir kaþýk suda boðulur gibi dalýyorum gözlerine, Ve bir balýk iþtahýyla süzülüyorum patiskalarýnda senin. Sen, Phokaia… Sen güzellik abidesi, Ýmkânsýzlýðýmýn sesi, Göz kapaklarýmýn ardýndaki dünyam, Cenneti âlâm, Ütopyam… Sen, kalbimin en batýsýndaki esaretim… Biliyorum… Geç kaldýk birbirimize. Hangimiz anladýk ki hangimizi? Sonsuzluða uðurlarken ömrümüzden kaybolanlarý, Hangimiz uðurladýk hangimizi? Phokaia… Ömrümün doksan dört günü. Kalbimin en uzak sürgünü. Mavilerin arasýndan süzülüp, sana bakmak isterdim. Sonra ilk insanýn kalbi olup yine seni sevmek isterdim. Ýþte o zaman mesut kalýrdýk. Tozlu sayfalardan sýyrýlýp, Yarýnlardan gün alýrdýk.
02.12.2016
Sosyal Medyada Paylaşın:
Murat GÜNGÖR Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.