Adýn geçtiðinde
ýslanýyor taþranýn yorgun sokaklarý
saçak altlarýna sýralý tenekelerde
pas soluyor karanfiller
evler yorgun
evler sarmaþýk istilasý
kepenkleri çürümüþ kör pencerelerden
yurtsuz
çýplak kuþlar göçüyor gurbete
ne cývýldaþan çocuk sesi
ne de sarý ýþýklý kahkahalar var perdelerde
Bu kentte zaman eski
zaman devrik ölüme
her gün ak yýldýzlarý soðururken þafak
duaya duruyor mezar çiçekleri
ezanla arþa uluyan köpeklerin
çenelerine süzülüyor yýllarýn kin salyasý
Senin yokluðunda oldu tüm bunlar
sürek avý mermilere ferman kaya/lar
küllenmiþ dað ateþine söylediler türkülerini
yýldýz döktü gece
tutuþsun diye direniþin tebessümü
bir isyanýn aðýt depremiydi
Ýnandýðý son gerçeðin kabzasýna
þelpe vuran gençlerin elleri
dinleyenler yaslý
söyleyenler keskin yaralý ustura
Mevsimler deðiþti
ama deðiþmedi topraðýn yazgýsý
neresinden tutsak ellerimiz utanç lekesi
açlýk sefalet ve ölüm halâ yüz karasý bir zorba
kadýnlarýn parmaklarýysa ölü nasýrý
yetimliði bileyliyor memesindeki bebeye
gittin ya
þimdi kim dokunacak
mýzrabý kýrýlan zamanýn bam teline
kim baþ kaldýracak esarete
kim
korkuyla kucaklaþmanýn cesaretini kutsayacak
gittin ya
dudak payýmýza kývrýlmýþ
sorguç’u baþa bela çýngýraklý bir yýlan
zaptýný tutuyor kelimelerin
kelepçelendikce sesimiz
aðzý mühürleniyor özgürlüklerin
sen en iyisi gelme
avuçlarýmýzýn teri soðuk
gözlerimizin feri ýþýksýz kandil
ve emeðimiz bir kuruþ kurþuna karýn tokluðu
gelme vururlar senide
insan onurunun þah damarýndan
Dilek USTA