- 662 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Eğer Bir Yolcu...
Ona Priene yolunda rastladım. Yolun Maiandros nehrinin kıvrımlarını takip etmeyi bırakıp dağın eteklerine tırmanmaya başladığı noktada, o bölgede pek de sık rastlanmayan bir çınarın altında oturuyordu. Sabah erken vakitte yola çıkmanın verdiği yorgunlukla, selam verip ağacın gölgesinde oturmak için izin istedim. Beni duydu mu, emin değilim. Ondan bir cevap gelmeyince ben de bir taşa sırtımı dayadım.
Fazla bir yüküm yoktu. Elimdekini çalmaya kalksa paçavralardan başka bir şey götüremeyecekti. Yaşım da ileriydi. Bu noktadan sonra köle pazarında değerim de olmazdı. O da zaten hırlı birisine benzemiyordu. Üzerinde gösterişsiz bir tünik vardı. Bir heybesi ya da çıkını olmamasından onun civardan olduğuna tahmin ettim. Sohbet etse sorardım ama benimle uzunca bir süre hiç ilgilenmedi.
Sessizlik içinde oturduğumuz düşünülmesin. O benden yana bakmıyordu, ben de onunla konuşmuyordum; bu doğru. Ama o benim rahatlıkla duyabileceğim bir sesle sövüyordu. Gözlerini yaprakların arasından güneşe dikmiş, ağzına geleni söylüyordu. Başta aldırmamayı denedim ama adam susacak gibi değildi. Yakası kapanmadık küfürleri bir biri ardına sıralıyordu.
“Benim adım Sinope’li Xanthias. Seninki nedir yolcu?”
Bir yerden konuşmaya başlamalıydım. Önce duymamış gibi yaptı. Sonra sövmesini kesip beni süzdü.
“Miletos’lu Archonteas. Köle misin sen?”
“Hür doğdum. Anam da hürdü.”
“İyi öyleyse.”
Bıraksam konuşmayı orada noktalayacaktı ama izin vermedim.
“Güneşe sövdüğünü duydum. İzin verirsen sebebini bilmek isterim.”
“Bu benimle güneş arasında.”
“Aranıza girmeyeyim.”
Yiyecek bir şeyler aramak üzere heybemi karıştırmaya başladım. Buldum da: Sabah yola çıkarken, ahırında gecelediğim çiftçinin verdiği arpa ekmeği. Kuru geliyordu gerçi ama çiftçi misafirperliği ekmekte kesmiş, yolluk olarak şarabı benim gibi birine çok görmüştü.
Ben yerken Archonteas da ritmini bulmuş, kaldı yerden devam ediyordu. Çiftlerin arasına girmemeli, kavga gördün mü kaçmalı gibi bilgelikleri bir kenara bırakmaya karar verdim.
“İşe yarıyor mu?”
“Nasıl?”
“Bir süredir sövüyorsun da. İşe yarıyor mu? Güneşin yüzü kızarıyor mu? Ya da alınganlık gösteriyor mu?”
“Önemli değil ki. Apollon’a canım sıkkın, saydırıyorum. O da sıkıysa ardına geleni önüne koymasın.”
“Ah...”
Yemeğe devam ettim. Kendisine cevap vermediğimi görünce bu defa o sordu:
“Ne o, yoksa alındın mı tanrına laf edince?”
“Alınmadım. Güneş alınmıyor, ben niye alınayım? Gün batana kadar söv istersen. O orada, sen burada. Zaman senin için geçiyor, onun için değil.”
Zaman benim için de geçiyordu. Heybemi toparladım, Archonteas’a baştan savma bir selam verip yola koyuldum. Ben giderken sessizdi. Çok geçmeden tekrar başlayıp başlamadığını duyamayacak kadar uzaktaydım. Önemli de değildi. Önemli olan karşıdaki tepenin yüksekliğiydi. Eğer gölgesi dört yüz elli altı kübitse...
YORUMLAR
Mitolojik bir öyküyü keyifle okudum
“Alınmadım. Güneş alınmıyor, ben niye alınayım? Gün batana kadar söv istersen. O orada, sen burada. Zaman senin için geçiyor, onun için değil.”Üstelik bu cümleyi çok sevdim.
Tebrik ve sevgilerimle...Çok başarılı...
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Mitolojiyi çok severim. Düş içinde düşlere dalarım...
Priene antik kentinin kalıntılarınıda görmüştüm. Bir zamanların en güzel şehriymiş..
"Maiandros "" Büyük menderes mi bu? böylesi bir düşte elbette nehirlerin ve deniizinlerin de değişimi şart.
hep ayrı olan yazarı kutluyorum ben..
selamlar İlhan Bey.
İlhan Kemal
Bu tam olarak Helen mitolojisine ait bir öykü değil. Tanrı Apollon anılıyor ama şu anda Defterdeki herhangi bir öyküde geçen Allah tarzında, inanılan ilahi kudret anlamında kullanılıyor.
Dönem beni de oldukça etkiliyor. Ara ara öykülerim o dönemlere gidiyor. Yorum için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Siz İlhan Kemal mahlası altında yazan insan...Gerçekte kimsiniz, diye ciddi ciddi düşünür oldum. Kimse beni sıradan amatör bir internet öykücüsü olduğunuza inandıramaz artık.
Saygılar.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Muhasebe hocası, asker, diplomat, gazeteci, yazar, tarihçi, sosyolog, psikolog vb. İlhan Kemal çok yönlü ve perspektifi geniş bir edebiyatçı. Nasılsa birgün sizi tanıyacağıma inanıyorum.
Tekrar saygılar.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Saygılar.
İlhan Kemal
Farklı konularda yazmak ise bir tür zihin alıştırması. Herkesin kendisini zorlamasını düşündüğüm bir durum. Benim de özellikle kaçındığım konular var; onları da ele almam gerekiyor. Alıştırma bu demek. Yoksa sonsuza değin Starcraft evreninden ya da Yusuf Büke'nin kafesinden manzaraları yazabilirim. Olduğum yerde de sayarım.
Sizin kitaplarınızı çok daha önce göreceğimize inanıyorum. İsterseniz gayet güzel operasyona giden vurucu tim öyküleri yazacağınızı da biliyorum. Saygılarımla.
Bir yol hikayesi ,kesişen bir şeyler var mı ,biri sesli konuşuyor diğeri seslendiklerini duyuyor bir sesli bir sessiz ..belki güneş kapattı kendini adam sessizleşti ,belki sövme veya yakınma sırası sessiz olanda o tepenin gölgelerine doğru..
sevgiler
İlhan Kemal
The sun is the same, in a relative way,
but you're older
Yazdıktan sonra aklıma geldi. Saygılarımla.
lacivertiğnedenlik
sıradan bir günü oluşturan anları sayarak
zamanı parçalarsın kolaycacık harcarsın
doğduğun topraklarda bir parça toprağın üstünde dolanarak
sana yol gösterecek birini birşeyi bekleyerek....
.
Öykünün ana konusu ,güzel söyledin zamanın geçmediği anda bir kesişme..