Echo ve Narcissus
Echo; ormanın derinliklerinde yaşayan çok güzel bir su perisiydi. Öylesine duru bir güzelliği vardı ki, görenler dönüp bir daha bakmaktan kendilerini alamazlardı. Gelgelelim, Echo’nun büyük bir derdi vardı; Ne zaman konuşmaya başlasa susmak bilmiyordu, o dillere destan güzelliğine bile gölge düşürüyordu bu huyu.
Günün birinde Echo’nun bitip tükenmek bilmeyen söylemleri tanrılar tanrısı Zeus’un karısı evlilik tanrıçası Hera’nın sabrını taşırdı ve Echo’ya sadece duyduklarının son kelimesini tekrarlamasını sağlayacak bir büyü yapmaya karar verdi. Böylece Echo, ormanda hep başkalarının en son söyledikleri sözleri tekrar ederek ama hiç konuşmadan günlerini geçirmeye başladı. Günler günleri kovaladı, birgün ormanın derinliklerine doğru bir avcı süzüldü. Echo, bu güçlü kuvvetli yakışıklı gence tutuluverdi, ormandaki sıkı koruluklar kalkanı oldu Echo’nun ve takip etmeye başladı aşkını. Narcissus herşeyden habersiz ormanın derinliklerinde ilerlerken, Echo onu gözden kaybetmeden, onunla birkaç kelime edebilmek için yanıp tutuşarak ilerliyordu adım adım, ama Hera’nın hain büyüsü yüzünden tek bir kelime bile edemeyeceğini bilerek... Nihayet o an geldi ve Narcissus, "Merhaba" dedi Echo’ya ve sadece tekrar edebildi aşığının dediğini Echo, Hera’nın kendisine yaptığı büyüye lanet ederek... "orada biri mi var? diyebildi Narcissus’da umutsuzca...
Kibirli Narcissus, konuşmanın böyle sürüp gitmesinden, bir su perisine bu kadar vakit ayırmaktan sıkılmış bir halde Echo’dan ve ormandan öfke içinde ayrıldı. Güzeller güzeli su perisi Echo, üzüntüsünden, ne yaparsa yapsın sevdiği adama hiçbir zaman ulaşamayacağını bilmenin ağırlığından olsa gerek, günler ve geceler boyunca kendisini hapsettiği dağda ağladı, ağladı, ağladı ve sonunda taşa döndü.
Kibirli Narcissus başkaları onu yücelttiği sürece iyi, aksi takdirde ise sadece umursamayarak devam etti yoluna... Olympos’un ihtişamlı tanrıları Narcissus’un yaptıkları ve yaşadığı hayatı yüzünden köpürdüler öfkelerinden, zavallı bir ölümlünün bu denli kibirli olmasının cezalandırılmayı hakkettiğine oybirliğiyle karar verip, bir oyun hazırladılar. Güzel bir yaz günü, Narcissus ormanda avlanırken, küçük bir göle ulaştı, susuzluğunu gidermek için eğildiğinde, çok yakışıklı bir adamın aksini "yani kendisini" gördü... heyecanla bu adama dokunmak için suya daldırdı elini, suda hareler oluştu ve akis görünmez oldu...
Tanrılar ona orada kalıp kendi görüntüsüne hayranlıkla bakması için büyü yaptıklarından, Narcissus yemeden içmeden kesilip günlerce kendi aksine hayran hayran baktı. Sonunda oracıkta ölüp gidiverdi ve cansız vücudu ölüler ülkesine taşındı yeraltı tanrısı Hades tarafından.Yeni bir ölü kazanmanın sevinciyle yeraltı ülkesine... Narcissus’un kendi aksini günlerce büyük bir hayranlıkla seyrettiği yerde de güzel kokulu nergis çiçeği yetişmeye başladı ormanın bu en güzel köşesinde...
Gördüğünüz her nergis çiçeğinin size kibirli ve mağrur olmak yerine, kendinizle barışık olmanızı hatırlatması dileğiyle...