- 680 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GELMEYECEKSİN DİYE - Mektup / 2
Bugün kendi boşluğuma düştüm. Orada benden sakladığım ve beni ilgilendiren herşey vardı. Oysaki ben onları saklamaya çalıştım, kendimden bile.
Çoğu zaman saati bilmem yavrucan. Çoğu zaman ayın kaç olduğu ilgilendirmez beni.
Benim ilgilendiğim daha çok mevsimlerdir.
Dost mevsimlerinin takvimlerini ben yaptım. Huzur mevsimlerini dost mevsimlerine kattım.
Hüzün mevsimi vardır inanın bir kez bile benden atamadım.
Dert mevsimi vardır çok fazla kaçmaya çalışmadım.
Sevgi mevsimi vardır o mevsimde bir kez bile uyumadım.
Bana bir gün şakacısın dediler.
Bana bir gün çok konuşkansın dediler ve güzel konuştuğumu söylediler.
Bana bir gün çok başarılısın ve istersen daha çok şey başarırsın dediler.
Bana bir gün çok maymun iştahlısın dediler ve bu sevdamdan vazgeçmem için beni ikna etme gayreti gösterdiler.
Ve bana bir gün kansersin dediler. Kansersin derken çok üzgündüler. Ben çok üzülmedim. Güçlüyüm diye takdirlerini hayranlıkla ifade ettiler. Aslında benimki güç değil, teslimiyetti fark edemediler yavrucan, fark edemezdiler.
Dostlar kendileri adına benim ölmemden korktular. Dosttular iyimiyim diye hep yüzüme baktılar. Bazıları konuşmak istemedi, duyacağı kötü şeyi dinlemek istemedi. Bazıları bu noktadan sonra beni tanımanın ağır yükünü çekemedi. Rengim sararınca onların gönlü ürperdi. Ben halsiz kalınca onların yükü ağırlaştı.
Hep korktular benden, benim ölümümden…
Teselli ettim onları iyiyim diyerek. Üzüntülerini dağıttım şakacıktan gülerek. Onlar biliyordu ve anlıyordu, sadece bu sahteliğe inanmaya çok ihtiyaçları vardı.
Yavrucan, ben kanser olduğumu bilmeden önce mezarlıklara sık sık giderdim ve bundan dolayı kimsenin yüreği sızlamazdı. Ancak hastalık ortaya çıktıktan sonra durum çok değişti.
Daha önce benim ibret almak için gittiğim yerleri dostlara anlatırdım ve dostlar dikkatlice dinliyorlardı. Tüm bunlar ibretler alınsın diyeydi. Anlattığım ibretleri dostlarım sevdi.
Oysaki şimdi ibret bendim. Oysaki şimdi benim yaşama olan isteğimden bahsetme mecburiyetim sahneleniyordu. Ve sahne dünya, filim benim hayatımdı.
Artık normal olan tek birşey vardı o da benim sağlıklı olmak için göstermem gereken gayretti.
Bundan başkası yanlıştı. Fısıltılar kulaktan kulağa gidip geliyor onlar da bana güçleri yettiği kadar rol yapabiliyorlardı.
Zaman geçtikçe ben kanseri yaşamaya başladım ama hiç alışamadım. Gün geçtikçe acı yüreğimde pençeleşiyordu. Keder beni esir almak üzereyken bir teselli fırtınası esiyor ve beni yeni bir iklimde yaşamaya itiyordu.
Sevgili Mihrimah bu günler gelme ümidinin henüz kaybolmadığı günlerdi. Kanser beni çepeçevre sardı ve çıkmak için çalışabileceğim gücü aldı götürdü. Sahneye çıkan astsolist en son çıkar ve derin izler bırakır. Şimdi sahnede tek bir sanatçı vardı ve aynı parçayı söylüyor kimsenin unutmasına izin vermiyordu.
Bu şarkıcı kanser, söylediği tek şarkı yine kanserdi.
Aynı hastalıktan ölen bir sürü insan vardı ama benim bilmemi istemiyorlardı cankuş. Bu gerçekten zordu. Ben neler düşünebilirdim ki? Benim en çok sevdiğim bir kaç insanı bırakıp gitmekten korkuyordum. O kadar çoktum ki onların dünyasında. Beni hatırlatacak o kadar çok şey vardı ki. Bu hakikati ölüme duyduğum özlem bile değiştirmiyordu.
Sevgili yavrum, aykırıyımdır, diğerlerine oranla.
Zorumdur, sığ yaşayanlara kıyasla.
Çokumdur, sevgi anlayışı sınırlı olanların ortamında.
Ben, ‘benim’dir kocaman bir sevgi fırtınasıyla.
Neler isterdim veya neler isterlerdi? Bu sorunun cevabı onlar açısından net. Bu kanser hastalığını yaşamamış olmak. Kanserin ikliminde bunalmamak. İbret peşinde koşanın ibret olmasına tanık olmamak. Ama oldu işte.
Bana gelince ben seni isterdim.
Senin olabilme ihtimalinin devam ettiği yarınlara uyanmak isterdim.
Senin getirdiklerinle coşmak isterdim.
Seni uzağa koyup sana doğru koşmak isterdim.
Seni seviyor olmayı sonuna kadar yaşamak isterdim.
Ben sana kanserden önceki gibi hergün yeniden başlamak isterdim.
Hala istiyorum sevgi kelebeğim. Sevgi iklimimin mimarı bebeğim.
Mihrimah’ın Annesi