- 597 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aktarın Değil Ustanın İyi Dediği
Çok eski dönemlerden birinde ebruculuk sanatı çok yaygınlaşmıştı. O kadar yaygın hale geldi ki tüm cihanda Türk kağıdı olarak bilinir oldu. Ustaların namı dünyaya yayıldı. Namı Türk diyarında bilinen ustalardan Mahirin yolu Basraya düştü.
Çok güzel karşılandı. Kendisine çok büyük hürmet gördü. Ağarlandı. Çok memnun oldu.
Ebru ustasına, bize bir atölye aç bir de çırak yetiştir ki bizim diyarlarımızda Türk kağıdı ile şereflensin. Yazılarımız tezyin olsun. Duvarlarımız süslensin. Bizden ilmini esirgeme. Basraya da bir tohum dik ki ;o tohum büyüsün ağaç olsun meyve versin dediler.
Aralarından br genci çırak seçtiler.
Tembihler ettiler. Bak bu mahir usta ne derse yapacaksın. Beldemize de bu sanatı öğrenip yaşatacaksın Bir dediğini iki etmeyeceksin dediler.
Çırak heyecanlandı. Becerikli ve kararlı idi. Narin, naif ise de azimli, sebatlı, bilgili, tuttuğunu koparan, sanat ruhlu bir çırak idi.
Ustaya vardı. İntisap etti. Mahir usta ona bir reçete verdi. Bu işi başlatmamız için önce iyi malzeme gerek iyi malzeme olmazsa bu işde olmaz dedi. Ebruculuk işi suya resim yapmak gibidir. Çok emek, çok zahmet, nasip, sabır , sebat ve iyi tirit ister dedi. Şimdi şu aktara git at kılı, gül dalı, biraz boya ve deniz kadayıfı al diye yazıp eline verdi.
Çırak duyduğu şeyleri zihnine kazıyordu. Harfi harfine dikkat ediyor, hata yapmamak için titriyordu. Aktara gitti hocanın söylediği malzemeleri eksiksiz aldı.
Hoca malzemeleri görünce şevki arttı. Bismillah dedi birkaç gün sonra tekneyi açtı. Dersi başlattı. Günler geçti, haftalar geçti bir türlü tiridi. İstediği kıvama ayarlayamadı. Oraya baktı. Şuraya baktı neden olduğunu bir türlü anlamadı. Çok canı sıkıldı. Bunca yıllık hocayım hiç böyle iş görmedim dedi. Çırağı çağırdı. Uzun uzun mütalaa etti. Yine de işin içinden çıkamadı. Bir türlü istediği gibi ebrular yapamıyor, tiridi ayarlayamıyor, biraz da huysuzlanıyordu.
Bir gün yine çırakla neden böyle olduğunu anlamaya çalışırken çırak usta aldığımız malzeme de problem olmasın dedi. Usta ne aldığını tekrar sordu. Eksiksiz tamam olduğunu gördü. Ne dediyse harfiyen alınmış idi.
Çırak ustaya aktar; “en iyi malzemeyi veriyorum ha” diye tembih etti ustam diye söyledi.
Usta aktarın yanına gitti. Derdini anlattı. Aktar tebessüm buyurdu. Bu civarda herkes tiridin kadayıfını benden alır dedi. Başka diyardan da biri istedi ona da gönderdim oda şikayetlendi. Ne yapsam tirit olmuyor, kıvam tutmuyor dedi diye söyledi. Mahir ustaya sen en iyisi mi tiridin kadayıfını birinci kaliteden al dedi. Hoca aktarın ikinci kalite malzeme gönderdiğini anladı. Bir şey demedi.
Ertesi gün teknenin başına geçti. Birinci kalite malzemeyle tiridi hazırladı. Ebru teknesi aşka geldi. Çoştukça coştu. Usta bir birinden güzel ebrular yaptı. Rüştünü ispatladı. Maharetini gösterdi. İş yoluna girdi canının sıkkınlığı geçti. Teknede ebrular, battallar, laleler, yüzünde güller açtı.
Çırak ustaya tekrar sordu. Ustam ne olduda tekne böyle coştu. Bahtımız açıldı. İşler yoluna girdi dedi. Usta üstü kapalı aktarın ona ikinci kalite malzeme verdiğini söyledi. Çırak işi anladı. Acemiliğinden utandı. Halbuki aktar bana en iyi malzemeleri gönderiyorum ha ustana selam söyle diye tembih etmişti diye düşündü.
Demek ki “Aktarın iyi dediği değil ustanın iyi dediği malzemeden alacakmışsın” diye içinden geçirdi. Kulağına küpe yaptı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.