- 793 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
dede korkut- ardahan öyküleri- 281
Mustafa Bey merhabalar:
Nasılsınız?
İnşallah iyisinizdir?
Sizden ricam: Sait Küçük’ün Dede Korkut yazısına aşağıda ki yorumu eklemenizi isteyeceğim... ben ekleyemedim. Nedense eklenmiyor?
" Dede Korkutta ki itirazlarınıza katılıyorum. Dede Korkut tanınmaya çok muhtaçken.
Dede Korkutta herşey tam bir sarahiyette son bulmuş değildir.
Böyleyken ilgisiz şiirlere HAN payeli vs. şiirlere puan verilmesi gibi...
Hamasi olan şeye ne kadar meraklıymışız?
Bilimsel ve felsefi yargılaraysa bir o kadar uzaklaşmayı çok seviyoruz.
Ayrıca: Fahrettin Kirzioğlunun konuya dair: Dede Korkut hakkında özgün yaklaşımları var. İngilizce yayınlarda bunları yazıyor. Türkçe yazılarda yazmıyor!..
Dede Korkut bilimsel yaklaşıma çok muhtaç bir mirastır.
Onu korumak ve güncel şeylerden temiz kılmak sanatçılara ve bilim adamlarına düşer.
Ayrıca; geçenlerde Hilmi Yavuz için bir yazı okudum. Aklımda kaldığı kadar. Hilmi Yavuz’a Türk Sanatının köken meselesini çözmekten dolayı gibi övgüler yağdırılmaktaydı.
İsmi geçen kişinin sadece olaya işaret etmekten başka bir katkısı yoktur.
Bütün dünyanın bildiği şeydir. Kurumsal bir sanat anlayışımızın olmadığı. Bunu işaret etmekle birşey olmaz.
Mezkur isim çözüm getirebilmiş mi? Yapı kurmuş mu? Paradigma tesis etmiş mi?
H. Yavuz’un şiirini çocukken okumuştum. Destandı galiba...
Nazım Hikmetin kötü bir kopyasıydı.
Ve: Bu yolda; Yahya Kemal, Tanpınar, Karslı düşünür: H. Kahraman, O. Atay, O. Pamuk’un daha ciddi emekleri vardır. Ki onlarda metod yanlışlığından proplem’i çözememişlerdir.
O şürekadan bir örnek, İlber Ortaylı:
_ Gürcistan rönesans dönemini geçirmiştir, der.
Aslında geçmemiştir. Ama bunu İ. Ortaylı da biliyor. Fakat geçmişse ki geçmiştir: Öyleyse nasıl? Kökenli bir ulusal sanatı olan; kurumu olan Gürcistan nasıl milli kültürünü kurmuştur. Rönesans’ı yaşamadan rönesansı nasıl yaşamıştır.
İ. Ortaylı’ya sormalı?
Jean Paul Roux, yazarın "Türklerin Tarihi" kitabı yukarıdaki konuyla ilgili ve çağdaş tarihçilerin Türk Tarihi hakkında yaklaşımları itibariyle farklı ve sanatçı olan yazar, ufki genişliğine ilzamen objektif tarih felsefesi eserin sahibidir.
Türklerin Tarihi mi, Türk Tarihi mi?
Türklere tarih kurgulamanın zor ve güçlüğü; konunun çarpıtımlarıyla daha güçlenmiş olgudur.
Keyfiyetin özgüllüğü, özgüllüğün n’olduğu sezmekle realize edilecek olaydır. Meselenin kaviliğini bilfiil yaratan amil, Türk Tarihinin oluş zenginliğidir..
Yazar Türkleri:
Çin Türkleri ve tarihini: Tabgaçlarla.
Selçuklular: İranlılar ile ilgili...
Babürşah devleti: Hindistanlılarla bağlı...
Osmanlı: Romalılar ile bağlantılı...
Hazar devleti: Yahudilerle birleşimli...
Memluklular: Mısırlılar ile merbut, ne denli doğruysa...
Altınordu: Rus ve Tatarlarla irtibatlı...
Atabegler: Ahıska da; Kıpçaklarla Kafkasyada ilk oluşan, ikinci Horasan.
Yazar Orhun abidelerini, Türk Tarihine tamamen şamil kılmada bazı tereddütlerini/ çekincelerini söylüyor. Okumadan kaynaklı teknik yetersizliklerdir bu çekinceler diyor.
Türk Tarihi ontolojisi ve Türkoloji için uknumlar ne veya nelrdir? İnsan bunu sormaksız edemiyor.
Türkbilim’i yapmakla vazifeli görevli kişiler temel prensipleri yeniden koymalı mı?
Batılı Türkbilimcilerin koydukları prensipler açıkca nelerdir?
Bu terkedildiğinde yerine neler getirilebilir. Nasıl bir ontoloji kurulacaktır?
Hal-i hazırda olan Türk teorisi açıkca nedir?
Yöntembilimleri ve diğer bahsettiğimiz unsurlar nelerdir?
Eğer Türkbilim ve teorisi yoksa? Kuruluşunda temel uknumlar neler olacaktır?
Teorik çerçeve ne olacaktır?
Teorik çerçeve için kafa yorulmaz ise; tarihsel ontoloji, bilimsel tarih ontoloji olacak mıdır?
Şu niye olmasın ki? Türk Tarih ontolojisi.
Türk Tarihi Esasları.
Umum Türk Tarihi veya Anahatlarıyla Türk Tarihi... Böyle birşey söylemek istemiyorum.
Tarih felsefesi- İrrasyonalizm’ine bağlı rasyonel, ampirik bir varlıkbilim murat etmektir istediğimiz.
Envanter, literature bundan sonra sağlıklı yol alabilir zannındayım.
Klasik teorik çerçeve şunla oluşmakla dar ve kısıtlı kalıyor.
Lisan, tarihi kronikler, edebiyat ve din...
Türklerin oluşagelme husulesi heycanlandırıcı...
Rus yorumu, Fransız yorumu, İngiliz yorumu, İran yorumu, Arap yorumu, Çin yorumu, Amerikan yorumu, Hint yorumu... Türk Tarih Teori yapısını savurup durmaktan başka yararlı yan bırakmamaktadır.
Dağınık merkezli Türklerin tarihi tek merkezde toplanmayacaktır muhakkak ki.
Dominant merkezli tarih kurgulamak söylenenlerin tersi yönde daha topografik amaca matuf ve realistik olur.
Ötüken, Horasan, ikinci Horasan ( KAFKASYA) Sibirya, Altaylar, maverea-ü nehir hangisi dominanttır?
Tümünün birden dominant olmak gerçekliği mantıken doğru olmaz.
Bir tanesi dominanttır. Diğerleriyleriyse Senfonik kompozisyonun ara ve diğer formlarıdır.
Bilimsel düşüncede yanılsamayı dikkate almak ve yanılsamayı yenmek büyük önemdir.
Ötüken yanılgısını Kafkasya Atabeyler Ahıska Kür- Çoruh havzasıyla dominant siklet merkeziliği yer değiştirmelidir.
Yalçıner Yılmaz
27-05-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.