- 2232 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇE NAMAZ VE EZAN OLUR MU?
Aşağıda okuyacaklarınız ilmi bir araştırma olmayıp tamamen kendi görüş ve düşüncelerimdir.
Yaşadığı çağda güçlü bir dünya lideri olan padişah, ( Bu konuda rivayetler çeşitli olduğu için isim üzerinde durmuyoruz. Muhtemelen Yavuz Sultan Selim ) devletin hudutları dahilindeki bütün gayri Müslimleri Müslümanlaştırmayı düşünür. Bu niyetini divanda ortaya atınca ise ilk karşı çıkan Şeyhülislam olur. ‘’Sultanım gayri Müslimler devlete cizye vergisi vermek suratiyle canlarını, ırz ve dinlerini koruma hakkı elde etmişlerdir. Bu İslamın ahdidir. Bu ahdi çiğnemek asla caiz değildir. Padişah da kendi görüşünü savunur: ‘’ Müslümanlık tek hak din değil mi…Ayeti söyler ( İnned dine indallahil İslam---Allah katında din islamdır.( Görüldüğü gibi Arapça bilmemek kur’anın mealini bilmemeye engel değil…Ben de Arapça bilmem ama bu ayetin anlamını biliyorum…Aklımdan yazdım bu ayeti ) Her neyse…Yani Padişah da kendisine göre haklıdır ve devam eder padişah…’’Biz onları Müslüman yapmakla ahretlerini kurtaracağımıza göre niçin caiz olmasın?’’ Şeyhülislam kendi görüşünü, padişah kendi görüşünü savunarak tartışırlar da tartışırlar.Nihayet akşam ezanı okunur.
Akşam namazı için saf tutulur…Tabii ki namazı Şeyhülislam kıldırmakta ve hamen arkasındaki safta tam arkasında ise padişah bulunmaktadır.
Şeyhülislam Süphaneke duasını okuduktan sonra besmele çeker ve Fatiha Suresine başlar…Ama başlar başlamaz sureyi şöyle okur…’’Elhamdu lillallahi Rabbil Müslimin…( Hamdolsun Müslümanların rabbine )…Arkasındaki Padişah hemen düzeltir çünkü Şeyhülislam yanlış okumuştur :’’ Elhamdu lillahi Rabbil Alemin’’…Şeyhülislam yeniden başlar sureya ama yine ‘’ Elhamdu lillahi Rabbil Müslimin’’ diye okur…Padişah ikinci lez ‘’Elhamdu lillahi Rabbil Alemin ‘’ diye düzeltir….Şeyhülislam üçüncü kez başa döner ve yina inatla ‘’Elhamdu lillahi Rabbil Müslimin ( Müslümanların rabbine şükürler olsun)’’ der ve padişah da yine üçüncü kez ‘’Elhamdu lillahi Rabbil Alemin ( Alemlerin Rabbine şükürler olsun) ‘’ diye düzeltir…Ayet üç kez hatalı okunduğu için namaz bozulmuştur.
Padişah sorar: ‘’ Niçin ısrarla ayeti ‘’Hamdolsun Müslümanların Rabbine ‘’ mealinde okudun? Şeyhülislam cevap verir: ‘’ Sayenizde yer yüzünde gayri Müslim kalmayacağına göre artık ayeti de değiştirmek gerekirdi onun için ‘’.Padişah hatasını anlar ve ‘’Biz o işten vaz geçtik ‘’ der.
Kur’an-ı Kerimin 10. Ayeti 99. Suresi Yani YÛNUS SURESİ 99. Ayet der ki: (Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?
Peki bu yazdıklarımın Türkçe ezan ya da namazla ne ilgisi var ? Oraya da geleceğim..Yavaş yavaş…
Kur’an-ı Kerim’in Türkçe ya da başka bir dille okunamayacak olmasının sebebi onun Arapça Olarak indirilmiş [ Zuhruf Suresi 3. Ayet …. ‘’Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık.’’- Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri ( Bu Tefsir bilindiği gibi Atatürk’ün isteği üzerine yazılmıştır )] olmasından kaynaklanmıyor...
İncil’in başına gelenlere baktığımızda bunun sebebini daha net olarak anlamamız mümkündür. Allahu Teala Hz. İsa’ya dört İncil birden göndermiş olabilir mi? Elbette hayır...Ama İcile baktığımız zaman burada Matta Yuhanna, Markos ve Luka olmak üzere dört İncil görmekteyiz. Her ne kadar Hristiyan din adamları bunun dört ayrı İncil olmayıp Hz. İsa’nın öldürülmesi ve göğe çekildikten sonra tekrar dir,ilmesiyle ilgili dört ayrı şahitlik belgesi olduğunu söyleseler de bu şahitlerin şahitlikleri de birbiriyle çelişmektedir.Hz İsanın boynuna asılan levhada yazılanlardan karnının bir bir mızrakla deşilmesine kadar birbirinden farklı şahitlikler anlatılmıştır.Dolayısıyla ortaya dört ayrı İncil çıkmıştır. Diğer Taraftan İncil, Kudüs’te yaşayan bir Hz. İsa’ya gönderildiğine göre dili İbranice olmalıdır. Ama İbranice olan tek İncil yoktur. İlk nüshalarına baktığımız zaman İnciller Yunancadır...Daha sonra Latince olarak yazılmış ve hatta Latince dilinden başka dille yazılan İncillerin yazılması yasaklanmıştır. Bunca tahrifata rağmen Papalık kurumu oluştuktan sonra hristiyan alemi hiç olmazsa ellerinde kalan son incili orijinal haliyle muhafaza etmeye çalışmışlardır.
Görüldüğü gibi aslı İbranice olması gereken İncil Yunancaya daha sonra Latinceye çevrilince aslından tamamen uzak bir İncil ortaya çıkmıştır. Tabii ki bir de Barnabas İncili konusu var
İşte aynı şeyin Kur’anın başına da gelmesi endişesiyle Kur’anın indirildiği dil dışında bir dille okunması onun orijinalliğini bozacak, onu aslından uzaklaştıracaktır. Ama bu bizim Kur’anda ne yazdığını öğrenmemize mani değildir. Hatta, farz edelim Namazda Fatiha suresini okurken aklınızdan onun Türkçe mealini de söylemenin çok daha faziletli olduğu din alimleri tarafından belirtilmektedir. Yani Kur’anın Türkçesini bilmek ve öğrenmeyi yasaklayan hiç bir ayet ve hadis yoktur. Türkiye’nin her yerinde kitapçılarda rahatlıkla bulmak mümkün olduğu gibi hiç bir yerde bulamazsanız müftülüklerden bulmanız mümkündür.
Eğer Kur’anı her kes kendi anlayışına göre Türkçeye çevirmeye kalkarsa ki maalesef son zamanlarda bu da yapılmaya başlanmıştır…İşte o zaman namazlarımızı her birimiz kafamıza göre okuyacağımız -ve artık ne derece ayet denek doğru olur- cümlelerle okuyamaya başlayacağız ve işte o zaman en başta yazdığım olayda olduğu gibi namazda kimimiz ‘’Alemlerin Rabbi Allah’a şükrederim’’ derken kimimiz ‘’ Müslümanların Rabbi Allah’a şükrederim ‘’ diyecek, hatta kimimiz tam gaza gelecek- Öyle ya Arap emperyalizmine de karşıyız - ‘’ Türklerin Allah’ına şükürler olsun ‘’ diye okuyacağız ayeti.
Bir menkıbe daha anlatayım:
Hikayeye göre çobanın biri bütün hayatını dağda koyun otlatarak geçirdiği için namaz kılmayı öğrenememiş…Ama çok da istiyor namaz kılmayı. Bir kaç defa büyüklerinden görmüş..Kendi aklınca da öyle kılıyor…Nasıl mı? Ellerini kaldırıyor ve ‘’Allah’’ deyip yuvarlanıyor…Yüce Allah ( C.C ) Hızır Aleyhisselamı gönderiyor bu çobana…Hızır Aleyhisselam çobana namaz kılmayı öğretiyor…Çoban namaza duruyor…Hızır da denize doğru yürümeye başlıyor…Az sonra çoban namazı nasıl kılacağını unutuyor ve Hızır Peygamberin arkasından koşturmaya başlıyor. BNağırıyor ‘’Heeyy…Duuurrr…Ben unuttum nasıl kılınacağını…Bana bir daha göster’’ Hızır arkasına dönüp bakınca çobanın denizin üzerinde yürüdüğünü görüyor ve ona sesleniyor ‘’ Nasıl biliyorsan öyle kıl ‘’
Netice olarak: Namazı nasıl kılmak sana huzur veriyorsa, nasıl içine daha çok siniyorsa öyle kıl, ya da kılma, bu konuda kimse zorlamıyor…’’Dinde zorlama yok ‘’ çünkü…Dinde zorlama olmadığına göre insanları ‘’Namazı böyle kılacaksın , ezanı şöyle okuyacaksın’’ diye zorlayamazsın…Kendince doğru olanları anlatırsın.-ki buna tebliğ denir- Yani tebliğ edersin…Hz Muhammed ( S.A.S ) de böyle yapmıştır. Veda hutbesinde bile ‘’ Tebliğ ettim mi ‘’ diye sorup ‘’Tebliğ ettin ‘’ cevabını alınca ‘’ Şahit ol Ya rab ‘’ demiştir.
Kur’an Türkçeye çevrilmemiş değildir…Ayetlerin yorumları olan ciltler dolusu tefsirler vardır ki Arap dünyasında da vardır tefsir…Yani Araplar da tefsir okurlar Arapça bildikleri halde…O halde ‘’Kur’an bize ne diyor…Ben Arapça bilmediğim için nereden bileyim’’ demek ne derece doğrudur ayrıca tartışılır.
Bir başka konu: Dünya üzerinde Türkiye dışında başka bir ülkede ‘’ Kur’anı kendi dilimize çevirip namazımızı o şekilde kılalım, ezanımızı kendi dilimizde okuyalım ‘’ tartışmalarının yapıldığı bir başka Müslüman ülke var mıdır?
Elimize üç kuruş para geçince evlatlarımızın daha iyi bir dünya hayatı yaşamasında yardımı olsun diye yabancı dil kurslarına, dershanelerine avuç avuç para saçarken evlatlarımızın İngiliz,Fransız, Alman, Rus emperyalizminin kölesi olabileceğinden korkmayan bizler, Kur’anı Arapça okumak suretiyle Arap emperyalizminin kölesi olabileceğimizden nasıl korkarız onu da anlayamıyorum.
Ezan ve Kur’anın Türkçeye çevrilmesini isteyen arkadaşlara hemen peşin peşin şunu söyleyeyim…Kur’an da ezan da Türkçe’ye çevrilmiştir zaten…Ama her ikisinin de ibadethanelere sokulması çok sakıncalıdır…Neden mi? Aşağıdaki sakıncalarından dolayı.
BU BİR MEVLİD…ÖZ BE ÖZ TÜRKÇE…( GERÇİ MEVLİD= DOĞUŞ ..ARAPÇA VE İÇİNDE DAHA PEK ÇOK ARAPÇA KELİMELER VAR AMA O KADAR KUSUR KADI KIZINDA DA OLUR…HATTA İNTİHAL=ALINTI BİLE OLABİLİR SÜLEYMAN ÇELEBİ’DEN… MAKSAT YALAKALIK DEĞİL Mİ? )
“Hak Teala çün yarattı Türk’ü ilk
Dedi, ‘Üç kıta da olsun ona mülk.’
Mustafa nurunu alnına koydu,
‘Bil! Kemal’in nurudur, ol nur!’ dedi.”
Geçti böyle nice ay, nice sene,
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-Kemal’e essalat!”
Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!
Gün gelip oldu Rızâ’dan hâmile
Vakt erişti hafta ve eyyâm ile.
Geçti böyle, nice ay nice sene
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene.
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey ulu serdâr merhaba!
EZANI DA VAR MERAK ETMEYİN…
Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
peygamber odur,
sanatkâr Atatürk.
Talihe hâkim,
zekâya önder,
doğma serdar Atatürk.
Bunları geçti insan büyüğü:
Kendi kadar Atatürk!
Atatürk ekber!
Atatürk ekber.
Bizde O var. Atatürk!
Ne evliya, ne de peygamber..
Halkına yar Atatürk!”
Her ikisinin de yazarı: Behçet Kemal Çağlar.
Bunları yazınca tabii ki Atatürk karşıtları da harekete geçecek ve ‘’ bakın biz demiyor muydu?, Atatürk kendisini Tanrı yerine koyuyordu’’ diyeceklerdir. Hemen onlara da cevap vereyim ki kimse boş ümide kapılmasın.
Atatürk bir gün sofrasında sorar: ‘’ Bu millet ben öldükten sonra arkamdan ne der sizce’’…Cevaplar ‘’ Çok iyi adamdı’’dan başlar ve övgüler dozunu arttırarak sürer..Sonunda ‘’Peygamber gibi adamdı…Ve nihayet son haddine çıkar yalakalık ‘’Ne peygamberi yahu Tanrıydı derler arkanızdan’a kadar gider. Atatürk ‘’ Bilemediniz beyler bu millet benim arkamdan ‘’ Etrafında bir sürü putperest olmasaydı bu memlekete daha çok faydalı işler yapacaktı derler’’ diye kendi sorusunun cevabını kendi verir.
Neden olmazdı sanırım anlaşılmıştır…Olmazdı çünkü putperestler işi başka noktalara götürürlerdi. Ama yine de son sözüm:Her kes bir başkasını zorlamamak şartıyla istediği gibi inanmak, ibadet etmek ya da etmemek, inanmamak hakkına sahiptir. Hiç kimse kendisini hâşa Allah yerine koyup hüküm veremez.
Bu gün Türkiye’de Cumhuriyet döneminde doğrudan doğruya devlet tarafından yaptırılan cami yok gibidir. (Ki ben Ankara’daki Kocatepe Camii dışında bilmiyorum.) Bütün camiler vatandaş tarafından onların bağışlarıyla yaptırılmıştır. Türkçe ibadet edip, Türkçe ezan okumak ve namaz kılmak isteyenler de kendi aralarında dernekler kurup böyle camiler yaptırabilirler. Namazlarını da istedikleri gibi kılabilirler. Bunda da mani yok. Eğer maksat üzüm yemekse hodri meydan…Ama maksat bağcıyı dövmekse orada ‘’ duuurrrr’’ deme hakkına sahibiz her halde.
Bir fıkrayla bitirelim.
Bektaşi’nin biri abdest filan almadan dalmış camiye ve namazı kılıp çıkmış…Durumun farkına varan bir softa sormuş: ‘’Ulan zındık sen abdest almadan kıldın namazı…Abdestsiz namaz olur mu?’’ Bektaşi cevap vermiş: ‘ Valla ben kıldım oldu ‘’ Yani efendim…Paşa gönlünüz öyle çekiyorsa, içinize öyle siniyorsa abdestsiz bile olur namaz…( Bu da benim fetvam haddim olmayarak tabii ki ) Ama sizin olurlarınızı başkasına dayatamazsınız.
YORUMLAR
Konu çok cazibeli fakat artık tarafı olmayan geçmişin unutulmazları arasında kalmış bir nostaljiden ibaret.Bazı empoze edilen fikirleri ayakta tutmak,taraf yaratmak amacıyla bir zamanlar böyle tartışmalar yapılırdı.Hatta ekranlara kendinden menkul ağzından ateşler saçan sözüm ona C-ilahiyatçılar görülürdü.Devir değişti ,esameleri demode oldu beyefendilerin.Onun için malum konularda rafa kalktı.
Sevgili Hocam bu alanda bir nebze tecrübe sahibiyim.Dinin koyucusu Allahtır.Din insanlar için vardır.Din bireyseldir.Tek bir kaynak vardır Oda Kur'an'ı Kerim.Gerisi bence laf_ı güzah.Yüce Yaratıcı o Yüce peygamberi çoğu kere sert bir şekilde ikaz etmiştir.Bir peygamberin bile ilke koyamadığı bir dinde kimler neler yapıyor.Allah kendi yetkilerini kimseyle paylaşmak istemez.Bu O'na düpedüz meydan okumaktır.Biraz ağır oldu bazı kendini bilmezler için söylenmesi gerekir.
Sevgili hocam sözün kısası din ihlastır .Dini yaşantıda samimi olmak yeterlidir.Gerisi kendinden gelir.Bilgide samimi,siyasette samimi,sözünde samimi,davranışlarda samimiyet ,sanatta samimiyet.
Allah gizli saklı her şeyi bilir.Çıkar odaklarının çarkında meze olmak bir Müslümana yakışmaz.
Allaha emanet olun.Saygılarımla
sami biberoğulları
Aslında senin alanın olan bir konuya girdim...Ama y,ine de başta belirttiğim gibş sarfettiğim görüşler tamamen kendi düşüncelerimdi. Umarım bir yanlışlık yapmamışımdır...Özellikle de böyle bir konuda ...Allah muhafaza eylesin.
Selam ve saygılarımla.
Sami Hocam, çok derin bir konu seçmişsiniz. Kuranın Türkçe veya başka bir dilde yazılmasının sakıncalarını İncili örnek vererek ne güzel anlatmışsınız. Dediğiniz gibi, her kes anlamak istediği gibi anlıyor. Dualarımızı Türkçe etmemizde bir sakınca yok bunu hepimiz biliyoruz. Ben de dualarımı Türkçe ederim. Ne söylediğimi anladığım zaman içim huzur buluyor.
Emek verilmiş çalışmanızı yürekten kutlarım.
saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Aslında bilgi içerikli..Ancak sonunda Behçet Kemal'in kendi görüşlerini içeren şiirini koymanız manidardır...Bu gün liderlere peygamberlik vasıfları yakıştıranların cümlelerini de almalıydınız..İslam toplumu geçmişte ve gelecekte Atatürk gibi bir lidere sahip olacağını sanmıyorum..Evet Arap emperyalizminin Avrupa emperyalizminden farkı yok..
Bir tarihte Pakistan lideri Zülfikar Ali Butto ''İslam dinini Arap milliyeçiliğinden kurtarmak zorundayız demişti.''...Çocuklarımıza Arap isimleri koyrak mı,veya Arap gibi yaşayarak mı?
Tarihte kurulan Kölemenler devleti bir türk devletidir...Oysa Arap milliyeçiliği bu devletin adını değiştirerek söylediklerini bilirsiniz sanırım..''Kölelerin kurduğu devlet'' işte
Belki beni ırkçı sanacaksınız ama ilgisi yok...Kuranın bu çağda değişikliğe uğrayacağından korkmamız bence olası değil...Kuran arapça olmasına rağmen bu kadar değişik ibadet çeşitleri,tarikatlar,cemeatların olmasını nasıl açıklıyacağız......Saygılar
ahmet umut tarafından 5/15/2012 4:32:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
ahmet umut tarafından 5/15/2012 4:39:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiniz. Yazıma değer verip okuduğunuz ve yaptığınız yorum için çok teşekkür ederim.
Yorumunuzda belirttiğiniz Behçet Kemal Çağlar'ın şiirleri sadece onun tarafından dile getirilen duygu ve düşünceler değildir. Daha bir sürü var ki başka yazılarımda bunlardan örnekler de vermişimdir...Tarikatları ise çok iyi bilirim...Bir önceki yazımın bir yerinde ''Şeyh uçmaz, onu müridi uçurur'' derken bazı tarikatlarda müridin şeyhini neredeyse peygamber yerine koyduğunu ifade etmiştim. Bu ve buna benzer hususların hepsi putperestliktir...Atatürk'ü tanrı yerine koymak nasıl ki putperestlik ise aynı şekilde şeyhini, parti başkanını, amirini vs..vs.. peygamber, hatta tanrı yerine koymak da put perestliktir ve maalesef putperestler tek bir tarafta toplanmış değilllerdir.
Bu gün tuttukları takım yüzünden başka insanlara saldıran ve onların ölümlerine sebep oolanlar bile bir çeşit putperesttir...
Çocuklara Arap isimleri konulmasına gelince: Adınız neden Ahmet madem ?
Selam ve saygılarımla.
Bilinçlenmek güzel şey, sayenizde bu imkanı yakaladım. Teşekkürler.
Nilgün Akçay tarafından 5/16/2012 1:09:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Tamamen dalgınlığımın bir sonucu olarak yazdığınız yoruma cevap yazamamışım.
Bu arada siz de benim alındığımı sanarak ( zannederim ) Bir önceki yorumunuzu silmişsiniz ...Oysa en güzel yorumlardan birisiydi o...Ben bu sayfada aslında övgüden daha çok eleştiri görmek istiyorum...Eleştirilmeliyim ki nefsime mağlup oluo ''En büyük benim '' havalarına girmeyeyim...Daha dikkatli ve araştırarak yazayım. O bakımdan sizden bir önceki yorumunuzu tekrar rica ediyorum...Bu sayfada onu görmek istiyorum Bir dalgınlık neticesinde size cevap yazmamış olduğumdan dolayı da özürlerimin kabulünü rica ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
Nilgün Akçay
Sizinle aynı fikirdeyim yanlışımdan bile faydalanacaksa bir başkası lütfen açıktan eleştirsin beni tüm çevrem. Sevgi öncelikli saygı ve selamlar.
Sayın hocam,
Fikirlerinize, bilgi birikiminize ve edebi yönünüze büyük saygı duyuyorum. Ancak ortak noktası edebiyat olan bu sitede dini konulara girmek ne derece doğru bilemiyorum. Yazınızın içeriği hakkında bir yorumda bulunmayacağım. Sadece yazarını bilemediğim ama çok hoşuma giden aşağıdaki dizeleri paylaşmak istiyorum. Ben de o Mehmet'lerden biriyim.
MEHMET
Bir Mehmet.
Köydeki kentteki,
yüzlerce binlerce Mehmet'ten biri...
İçinde yaşama sevinci,
dilinde sevda türküleri,
Mutlu olurdu;
Cumasını kılınca...
Mutlu olurdu,
Beş leblebinin yanında
Rakısına tek buz koyunca...
sami biberoğulları
Çok doğru ve çok haklı bir tespit yapmışsın.
Evet burası bir edebiyat sitesi ve burada edebiyat konuşulmalı, edebiyat yazılmalı. Ama o kadar çok siyaset yaplıyor ki...O kadar çok edebiyat dışı amaçlar sergileniyor ki bazen ister istemez böyle çıkışlar yapmak zorunda kalıyorum. Ama bir şey daha dikkatimi çekti. Böyle yapınca da adeta isteğe göre şarkı okuyan üvertür sanatçılarına benzemeye başladım. O bakımdan ben , sizin de dediğiniz gibi tekrar edebiyata dönüyorum...
Çok teşekkür ederm.
Selam ve sevgilerimle.
Selamlar Hocam
Size bir anımı anlatmak istiyorum
Resim kursumun ilk senesiydi. Yine bu konu açılmıştı namaz Türkçe kılınsın ezan Türkçe okunsun. Zaten hep temcik pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze bunu koyarlar ya tabii ben açıklamaya çalıyorum sakıncalarını olmaması gerektiğini Arapça da bir 'H' harfinin üç şekilde yazıldığını okunduğunu ve anlamlarının farklı olduğunu ama anlamak istemiyorlar.Bilmiyoruz okumasını ne yapacağız o zaman dedi. Dedim kursları var gidip öğrenebilirsin. Öğrenemeyiz nasıl öğrenelim diye inat ediyor bende dedim. Resim yapmayı öğrenmeye buraya geliyorsun. İstersen kuranı ve Arapçayı da öğrenebilirsin. İspanyolca öğrenmek için kursuna gidiyorsun Arapçaya da gidebilirsin.
Ben bu yıl Arapça kursuna gitmeyi çok istedim özel bazı nedenlerden dolayı gidemedim. Arapça öğrenmek istediğimi bazı arkadaşlarıma söylediğimde bana tuhaf tuhaf baktılar. Dediler İtalyanca öğren çok güzel bir dil. Dedim İtalyanı nereden bulup da konuşacağım Arapça bari Kuranı okur anlarım.
Namaza gelince 5 vakit 40 rekat namazda toplam 9 sura veya dua var ve öğrenmek yeter toplasan bir sayfadır. bunu ezberlemek bu kadar zor mu. Başka şeyleri ezberliyoruz.
Benim babam beyin kanaması geçirdi. Eski sağlığına kavuşamadı ve bildiği sureleri duaları unuttu ama cuma namazına gidiyor. Bize de diyor ben ne okuyacağımı bilmiyorum onun için gitmek de istemiyorum. Bende babama diyorum ''Baba sen hiç bir şey bilmiyorsan sadece Allah de senin namazın camideki bir çok kişiden daha çok kabul okur'' ve babam sadece Allah diyor.
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır. (BAKARA/7)
Size ne Hocam size mi kaldı millete anlatmak. Buranın doğrucusu siz misiniz. Size ne siz ne kadar anlatırsanız anlatın sabit fikirliler anlamaz.
Ben din ve siyaset konusunda çok fazla tartışmaya girmem çünkü fikri sabittir. Gerek yok.
selamlar sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 5/15/2012 12:49:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Yorumun için çok teşekkürler
Ben de yazmak istemiyorum aslında...Çünkü biliyorum ki cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okur misali her kes kendi bildikleriyle amel edecektir...Kimseye bir şeyler empoze etmek ya da benim doğrularıma inandırmak gibi bir niyetim de yok
Kırk yıllık Kani olur mu Yani demişler...Ama susma sustukça sıra sana gelecek diyen de var...O bakımdan şimdilik konuşma hakkımı kullandım ama bundan sonra artık sahneye assolist gibi çıkacağım ve assolistler malum isteğe göre parça okumazlar...
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Aslanım benim ADNAN ŞENSES HOCAM
Beni kızdıran ne biliyormusunuz sanki namaz Türkçe kılınsa ezan Türkçe okunsa camiden çıkmayacaklar namaz kılacaklar.
Onun için boş verin kafalarındaki doğrularından başka doğrular yok onlara göre
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Atatürk'ü artık rahat bırakın diye bir yazı yazmıştım onu okumanızı rica etsem
Ben Atatürk'ü hatalarıyla yanlışlarıyla doğrularıyla seviyorum Atatürk ilah değil Peygamber değil melek değil
Atatürk günahkar değil dinsiz değil ve şeytan değil
İnsan ve her insan gibi hataları olmuştur yanlışları olmuştur olmaması mümkün değil Atatürk insan ama sıradan insan değil sağduyusu olan akıllı kültürlü lider özelliklere sahip bir insan
Lütfen o yazımı okuyun Atatürk e olan sevgimi göreceksiniz
selamlar saygılar
Koyun kuzu ile gezerdi fikirler başka olmasa,gerçek tektir inanan için.
Tebrik ederim saygılarımla.
Hasan Özaydın tarafından 5/15/2012 11:08:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Allah razı olsun hocam.
Selam ve saygılarımla.
"Namazda ve ibadet olarak Kur'an-ı Kerim asli lafızları ile okunur. Yüce Rabbımızın bize olan öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek, onun irşadından yararlanmak maksadıyla ise, terceme, meal ve açıklamaları okunur. Bu maksatla Kur'an-ı Kerim'in terceme, meal ve açıklamalarını okumak ta çok sevaptır ve genel anlamı ile ibadettir.
Din İşleri Yüksek Kurulu"
Bende bu görüşe katılıyorum ve elimden geldiğince kitabımı anlama gayretiyle değişik kaynaklardan faydalanmaya çalışıyorum.
sami biberoğulları
Din işleri Yüksek Kurulu meseleye noktayı koymuş.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Allah razı olsun...Duanıza amin diyorum
Selam ve saygılarımla.
Namazda kurandan ayetler okumaya gerek yokmuş desem bana kızacaksınız. Kur'an ayetlarini zaten Allah göndermemiş mi? Biz neden ona kendi söylemek istediklerimizi söylemeyelim.
Bunları bir televizyon kanalında dinledim ve aklıma yattı. Arapça da dua etsek, türkçe de etsek
Allh'ü tealâ bizi anlamayacak mı? Üsteli bizim gibi okuyanı az bir ülkede herkesin kendi dilinde
ibadet etmesi ne kolay olurdu. Namaz Allah'a secde etmek ve duadır.. Bunu bir düzene koymuşlar
ama peygamber efendimizin zamanında nasıl kılınırdı, şimdi nasıl kılınıyor acaba? Düşünmemiz gerek, körü körüne yatıp kalkılıyor..
selâmlar, saygılar..
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.