- 1525 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Küçük bir...
[ kalin --Velhasılı Kelam Hissettiğim Kadar Kalbimde / Söyleyemediğim Kadar Dilimdesin...!—
Farkına varmadan aynı cümlenin içinde yaşamışız. Tesadüf mü bu?
Hayatımın en anlamlı aşkına;
Seninle ilk sohbetimize "Merhaba" ile başlamıştık. Gözlerimizin içindeki hüznü, sevgiye, aşka aç oluşumuzu hissettiğimizde başlamıştı bizim hikayemiz.
Şu vakte ise “aşkım, canım, her şeyim, birtanem" diye feryat ederek kavuştuk.
Öyle ki varlığım, varlığında can buluyor, nefes alıyor.
Birbirimize “nasılsın?” diye sorduğumuzda cevabımız hep aynı oluyordu ”senin gibiyim” Sonra demler kendiliğinden süzülüp yanaklarda izini bırakarak akıp gidiyordu işte.
Sen, benim bütün bedenimde gezinen ateşsin.
Çıkamadığım yolculuğumda can yoldaşım. Her sırrı mı paylaştığım yarenim. Dizlerine yattığım annem. Korkmadan istediklerimi söylediğim babam. En sıkıntılı anımda karanlığımdan çıktığım başucumda duran aydınlığımsın.
Seninle tattım ben aşkın en güzel lezzetini. Dilime dolanan şarkılarını sevdim. Burnuma dolan kokunu sevdim. Ilgıt ılgıt esen rüzgarda dalgalanan simsiyah saçlarını sevdim. Hani sarmaşıklar sarar ya bir ağacı, sıkıca kucaklar. İşte ben tıpkı senin beni o ilk günkü sıcaklığın ve şefkatinle sardığını hala hissediyor, ben de seni ilk günkü sıcaklığım ve şefkatimle sarıyorum.
Senin yanında kendimi güçlü hissediyorum. Yıkılmaz bir kale, sağlam bir köprü, yüceler yücesi bir dağ gibi yükseliyorum göğe.
“Biliyor musun Joella, ben onun yanında hep şımarıyorum niyeyse.Küçük bir çocuk ya da kedi yavrusu, kıyı kıyı yanaşır ya yamacına sahibinin, "sev beni" der gibi bakar ya gözlerini bir çizgi gibi kısarak... Sokulur iyice gözlerini ayırmadan ve ince bir mırıltı dolanır diline " yatır dizlerine, sev beni, okşa saçlarımı, kulağıma söyle şarkıların en hasını, öylece uyuyup kalayım dizlerinde" der, başka hiçbir şeyi umursamaz. Ben hep öyleydim, hâlâ öyleyim işte ona.
Duvarda asılı tablo gibi çizdim seni yüreğime. Bunun içindir ki tüm çehrelerde senin Mâh Cemali’ni görüyorum.
Sen sanıyor musun ki; sen zerrece üzülünce, ben burada kızgın kazanlara atıp kendim yanmıyor muyum? Sen orada boynunu büksen, ben en derin kuyularda susuz kalmış balık gibi yalpalayarak can çekişimiyorum.
Sen var şunu unutma sevdiceğim:
Adın dilimde bir zikir gibi dolanmakta.
Ne yana baksam sen, hangi köşeyi dönsem gölgen geçiyor. Ben, seni tanımadan evvel yürüyüşünü tanıdım; ne yağmur tanıyor, ne fırtına. "Ah Joelle, bir de deli ki sorma. Ah sen deli aşkım benim. İçimde dinmeyen fırtınam. Sol yanıma hançeri vurdukça aşkınla fışkıran kanımı şerbet diye içiyorum ben."
Senin ben, yeri geldi sevgili gibi her dem uzakta da olsam yanında olmaya, her an nefesimi o tatlı yanaklarında hissettirmek için uğraştım.Yeri geldi, kardeş gibi sarıldık birbirimize. Yeri geldi, en kral arkadaşın gibi dertleşip kızdık birilerine. Yeri geldi, seni göğsüme yatırıp anne şefkatiyle sevip ninniler söyleyerek, öperek uyuttum. Biz öyle-böyle bir sevdaya tutulmadık. Birbirimizi uzaktan yaşayıp hissettik. Sen sanıyor musun ki ben senin ağlayışlarında feryat etmedim. Kendimi yerden yere atmadım. Soluğum kesilinceye kadar ağlamadım mı sanıyorsun boş duvarlara.
Kaç kez içimde yanan bu közden kurtarmak için kendimi serin sulara bırakıp kaç kez canımdan geçmeyi düşünmedim. Sen sanıyor musun ki kaç kez baktığım aynanın içinde intihar sahnelerimin senaryosunu yazmadım. Ama olmadı. Yapamadım.Gözümün önüne hep senin masum yüzün geldi. Sen demiştin ya hani; "bu dünyada senden başka güvenecek kimsem yok, beni yalnız bırakma” bu sözün benim binlerce intihar sahnesinden eli boş dönmeme yetti.
Bazen sana çok kızıyordum. Canın sıkıldıkça motosiklete atlayıp hız sınırını aşıyorsun ya; o zaman beni hiç sevmediğini, bana hiç kıymet vermediğini düşünüyorum. Sana bunu belli etmiyorum. Beni sensiz bırakacak kadar gözünü karartmana tahammül edemiyorum.
Ahh Joelle, haksız mıyım sen söyle? Delice seven birine böylesi bir hız oyunu oynanır mı?
Haklısın, yoruldun. Sana hak veriyorum.Ben yorulmadım mı sanıyorsun sen…?
Çok vazgeçtik de hangibirine dayanabildik yarım saatten fazla?
Anla işte bu bir savaş ve biz, bu savaşın tam ortasındayız.
Yanmak mı en alası, Ateş mi en harlısı?
Kaçıp gitmek yok bu meydandan.
Aşktan kaçılır mı hiç? Yanmaktan korkar mı göyn dedikleri?
Pes eder, sevdiceğini orta yerde bırakmaya gönlü el verir mi?
Sen bana nefes alacak gücü veriyorsun.
Elimde-yüreğimde-bedenimde senin bir sözünle can buluyor.
Arada rüzgarlar esecek, fırtınalar kopacak elbet. En köklü ağaçlar diplerinden sökülüp azgın nehirlere sürüklenecek ki anlam kazanacak aşk.
Sen sanıyor musun ki bu ateş uzaklaştıkça sönecek? Sen sanıyor musun ki sessiz kaldıkça rüzgârın nefesiyle büyüyüp genişlemeyecek? Ahh Joelle sen bari anlat; çok mu karışık söylediklerim? Onun gözlerine bakarak yaşamıyor muyum ben hayatı? En umutsuzluğa düştüğümde sarılmıyor muyum onun koruyucu kollarına? Anlat Joelle bu anlatılan, bu bizim yaşadığımız bir masal değil. Yüreğimin içine işleyen, simsiyah bulutların arasından çıkıp gelen ışığım olduğunu anlat ona.
Zehir gibi sardı dört yanımı yokluğun. Ateşlere atılıp yanmak ne kelime, ben harlanarak tutuşuyorum beden denen göyneğin içinde. Şikayet etmiyorum ,haşa! "Rabbim çok seviyor beni" diyorum. Bu ateş bir anda gelip nasıl yakıyor ise tepeden tırnağa beni, sevda dedikleri her kula nasip olmaz. Nasıl cehennem ateşi nüksediyorsa içimde bir yerlerde, nasıl dayanılmaz bir ızdırap soluksuz bırakıp özlemlerine hasretleri karıştırıp katık ediyorsa ruhuma...
İmtihandayız sevdiceğim. Var mı imtihan meydanından kalkıp gitmek?
Yakışır mı sevene ve dahi sevilene?
Anla ey aşk diye adını sayıkladığım Gül-ü Gonca’m. Ben sana bu yüreği, bu bedeni, bu aklı, bu canı yoluna sermiş, ahdetmişim çok’mu?
Ah Joelle, sen söyle bari. Her zaman ikimizin yanındasın. Gece pencereyi açıp gökteki yıldızları beraber saymadık mı? Bir yıldız kaysa tutacağımız dilek aynısı olmadı mı? Kar yağdığında Şubat ayında pencerenin önünde üşüyen serçeler biz değil miydik? Beraber doyurmadık mı onları; ufalayıp ekmekleri. Aynı manzaraya bakmadık mı? Aynı düşü kurmadık mı? Aynı şarkıların içinde buluşmadık mı? Aynı anda üşüyüp birbirimizi ısıtmak için sarılarak uyumadık mı geceler boyunca?
Kıymetlim, sevdiceğim, mutluluğum, huzurum...
Sen var isen hayat bayram bana
Sen, yok isen; ölüm, dirimi boğarak yok etmekte ısrarla.
Akşamları, sen işten geldiğinde kapıyı açar açmaz boynuna sarılmayı, senin için aldığım yeni elbisemi sana beğendirmek için uğraşılarımı görüp yüzünün tebessüm edip mutlu oluşunu, senin için giyinip süslenmeyi. Sana işveler yapıp öpücüklere boğmayı "yeter artık ama" diyene kadar sana sarılmayı...
Seninle balkonumda oturup çay içip havuçlu keki ellerimle sana yedirdiğimde, dünyanın en mutlu kadın ben oluyorum. Ele ele tutuşup çiçekler arasında yürüyüşlerimiz devam ediyor bahçe boyunca. Senin için bugün topladığım kırmızı gülleri koydum camdan vazoya. Ben bekledim, güller bekledi.İçimdeki ateş bekledi. Gün ışımadan pencerenin önünde.
Ben gözümü sende açtım. Seninle doydum her şeye. Züleyha gibi sevdim seni. İhtirasla, özlemle, acıyla, hüzünle, yağlı urganları dolayıp boğazıma, dar ağacına astılar her sabah ezanında beni. “Şahadet getir; az sonra ölüm meleği gelip senin canını alacak” deseler, benim son sözüm senin adın olacak.
Asla ve asla yılmadım. Yılmak bana-sana yakışacak kelime olmamalı.
Ben sende özlemler içinde yandım yandım da tutuştum. Ateşten göyneği giydirdikleri o ilk gün üzerimden çıkarmayacağıma söz verdim. Sözümün arkasındayım her vakit.
Ey aşk şarabını bana sunduğun gümüş kadehte yudum yudum içtiğim adam,
Ey çılgın bedeviler gibi kızgın çölde, esen yelden gözüne dolan kumdan kör olan yiğit,
Ey aşkından yüreğimde açtığım odada seninle halvet olmak isteyen bu Züleyha’ya zulmüne eziyetin niye?
Hadi öp beni boynumun sen olan tarafından.
Ey güzel bakışlı Agâhı’m Sevdiceğim. Yoluna verilecek bir kuru canım var. Al o canı ister al sar koynuna, istersen bas üzerine geç git.
Sultan, kurban yoluna…
Ne olur beni yaralarımla tek başıma koyma. Bu can dayanamaz bunca acıya
YORUMLAR
Duygularımın en depresif olduğu ana denk geldi her iki yazında. Zaten düşünmeye meyilliydim. Şimdi derin bir girdapta döne döne önceliklerimizi düşünüyorum. Bu yazıdaki son derece romantik yazıdaki cümleleri hakeden bir insanoğlu var mıdır? Bence kimse böyle sevilmemeli.
Ama bir kere daha altını çizerek söylemeliyim ki, romantik aşk yazılarında üzerine tanımıyorum. Hem de vallahi:)
Sevgiler güzel yazarım.