- 738 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9
Telefon Şarjda
Oğlumun konturlu cep telefonunu kullanarak birine telefon açtım ve konuşuyorum. Konuşma uzadıkça oğlum sıkılmaya başladı;
“Baba, konturum bitecek”
Ama ben ona da güzel bir yanıt verdim;
“Endişe etme oğlum. Telefon şarjda takılı, bitmez.”
Namaz Vakti - Takvim ve Saat
Merhum dedem namaz vaktinin gelip gelmediğini sormuştu. Yanımızda saat olmadığını söyledik, o zaman takvime bakmamızı söyledi.
“Camide bazı taklime bazı da saate bakiilar” dedi dedem.
Takvimin tek başına bunu anlamak için yeterli olmadığını her ikisine de bakmak gerektiğini anlatamadık dedeme.
İneğin Yeni Takvime Göre Doğurması
Yine merhum dedem; Eski (Rumi) takvimden hesap yapma alışkanlığını bir türlü vazgeçmezdi. Ayın kaçı olduğunu sorar bize. Sonra bundan 13 gün geri giderek eski takvime geçerdi. Sonra ineğin doğuracağı günü eski takvime göre hesaplar ve yeni takvime geçmek için de yine 13 eklerdi. Bunun gereksiz yere hesabı uzattığını, aynı hesapları eski takvime geçmeden de yapabileceğini anlatmaya çalıştık ama bize bağırdı;
“Susun! Siz ne bilirsiniz… Yeni takvime göre de doğursa ya inek!...”
Yetmişbeş... Yetmişbeş…
Annesi sorar üst kat komşumuza;
“Bugün ödevin yok mu?”
Çocuk yanıtlar;
“Aklımda kalmadı. Öğretmen ‘Yarın herkes yetmiş beşkuruş getirecek’ dedi. Ben bu yetmişbeşi aklımda tutabilmem için sürekli yetmişbeş… yetmişbeş… dedim.
Tenefüsler dahil, eve varıncaya kadar çocuk içinden hep “yetmişbeş” demiş durmuş. Aslında güzel bir yöntem.
Televizyonları 2 Gün Geri Kalmış
Siyah-beyaz tek kanal TV günleriydi. “Kaçak” dizisi oldu mu sokaklarda kimsecikler kalmazdı. Özellikle o son bölümü yok mu! Günlerce sabırsızlıkla bekledik ve TV’nin başına oturduk, heyecanla izledik…
2 gün sonra bir akrabanın evine gitmiştim. “Kaçak” adlı dizinin son bölümünü o gün “İzleyemeyenler İçin” başlığı altında bir kere daha gösterdiler. Eve döndüğümde “ne var ne yok onlarda” diye sorduklarında şu yanıtı verdim.
“İyiler… iyiler… Selamları var. Yalnız televizyonları 2 gün geri kalmış.”
Buranın Cuma Namazı Ne Günü?
Bu şakayı hep yaparım. Başka bir şehirde oturan ablamı ziyarete gittiğimde Cuma namazına gitmeden önce sordum;
“Buranın Cuma namazları ne günleri kılınıyor?”
Ablam da aynı yöntemle yanıt verdi;
“Perşembe günleri.”
Telefon Sorunumuz Yok
Çalıştığımız ofiste ilk amirimiz (bizim tabirimizle patron) izne çıkmıştı. İzne çıkarken telefonların şehirlerarasına çıkışını kapattırmış olduğunu gördük. Yine şirketimize ait olan bitişiğimizdeki bürodakiler oradan taşınmışlardı. Taşınırken tüm eşyalarını ve tabi ki telefonlarını da götürmüşlerdi. Ancak telleri duruyordu ve biz o tellere telefon bağlayınca şehirlerarası ve uluslararasına açık olduklarını fark ettik. Tabi ki bundan olabildiğince yararlandık.
Bir muzip arkadaşımız patronu döndüğünde çileden çıkartma planları düşündü. Yani onun aklı sıra biz şehirlerarası konuşamayacaktık ama o geldiğinde hiç de böyle bir sorun yaşamadığımızı anlayacak deliller koymalıydık oraya buraya. Örneğin notlar, “filanca senden telefon bekliyor”, “tamam biraz önce aramıştım” v.s. gibi.
Ben biraz yaşlıyım. Sonrasını anımsamıyorum.
Kapalıyız
Gecenin 12’si geçmiş. Zil çalıyor. Diyafona basıyor ve soruyorum;
“Kim o?”
“Benim” diye yanıtlıyor büyük oğlum.
“Kapalıyız!” diyorum.
Ama yine de otomatiğe basıp kapıyı açıyorum.
Babalık zor meslektir.
Adam Başına Araba
Merhum dedem İstanbul’daki araç bolluğuna çok şaşırırdı. O sıralar tabi ki memleketi olan Giresun’da böyle araç bolluğu olmazdı.
“Ulan! Adam başına bi araba var bu İstanbul’da” derdi sık sık.
Küçük kardeşim;
“Olur mu hiç, her arabanın bir de sürücüsü var!” diye itiraz etmişti. Yani buna göre sürücü koltuğunda olmayan kişileri de eklersek kişi sayısı araç sayısını geçecekti. Şaka olsun diye ben de kardeşime şu yanıtı vermiştim;
“Her çorabın da birer giyicisi var. Hangisinin sayısı daha fazla?”
Şakaydı tabi. Adam sayısının araçlardan daha fazla olduğunu ben de kabul ediyordum.
Yani Yani Ne Yani!
Hep “yani” derdi konuşmalarında merhum. Kendisinin bu ’’yani’’ tutkusunun eleştirildiğini duymuş, şöyle söylemiş;
“Yani… yani… ne yani… Ben yani demeden gonuşamazmiim yani? ’’
(devam edecek)
Kadir Tozlu
YORUMLAR
superbaba
ben yani demeden gonuşamazmim yani efendim çok güzeldiler kutlarım sizi yine tebessüm ettim sayenizde sizde tebessüm edersiniz inşallah saygılarımla selamlar
superbaba
Bu günkü paylaşımlarınız süperdi hocam ....hele namaz vakti BOMBA'ydı .Teşekkürler hocam.Yüzünüzden gülücükler eksilmesin saygılarımla.
YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9
Telefon Şarjda
Oğlumun konturlu cep telefonunu kullanarak birine telefon açtım ve konuşuyorum. Konuşma uzadıkça oğlum sıkılmaya başladı;
“Baba, konturum bitecek”
Ama ben ona da güzel bir yanıt verdim;
“Endişe etme oğlum. Telefon şarjda takılı, bitmez.”
Namaz Vakti - Takvim ve Saat
Merhum dedem namaz vaktinin gelip gelmediğini sormuştu. Yanımızda saat olmadığını söyledik, o zaman takvime bakmamızı söyledi.
“Camide bazı taklime bazı da saate bakiilar” dedi dedem.
Takvimin tek başına bunu anlamak için yeterli olmadığını her ikisine de bakmak gerektiğini anlatamadık dedeme.
İneğin Yeni Takvime Göre Doğurması
Yine merhum dedem; Eski (Rumi) takvimden hesap yapma alışkanlığını bir türlü vazgeçmezdi. Ayın kaçı olduğunu sorar bize. Sonra bundan 13 gün geri giderek eski takvime geçerdi. Sonra ineğin doğuracağı günü eski takvime göre hesaplar ve yeni takvime geçmek için de yine 13 eklerdi. Bunun gereksiz yere hesabı uzattığını, aynı hesapları eski takvime geçmeden de yapabileceğini anlatmaya çalıştık ama bize bağırdı;
“Susun! Siz ne bilirsiniz… Yeni takvime göre de doğursa ya inek!...”
Yetmişbeş... Yetmişbeş…
Annesi sorar üst kat komşumuza;
“Bugün ödevin yok mu?”
Çocuk yanıtlar;
“Aklımda kalmadı. Öğretmen ‘Yarın herkes yetmiş beşkuruş getirecek’ dedi. Ben bu yetmişbeşi aklımda tutabilmem için sürekli yetmişbeş… yetmişbeş… dedim.
Tenefüsler dahil, eve varıncaya kadar çocuk içinden hep “yetmişbeş” demiş durmuş. Aslında güzel bir yöntem.
Televizyonları 2 Gün Geri Kalmış
Siyah-beyaz tek kanal TV günleriydi. “Kaçak” dizisi oldu mu sokaklarda kimsecikler kalmazdı. Özellikle o son bölümü yok mu! Günlerce sabırsızlıkla bekledik ve TV’nin başına oturduk, heyecanla izledik…
2 gün sonra bir akrabanın evine gitmiştim. “Kaçak” adlı dizinin son bölümünü o gün “İzleyemeyenler İçin” başlığı altında bir kere daha gösterdiler. Eve döndüğümde “ne var ne yok onlarda” diye sorduklarında şu yanıtı verdim.
“İyiler… iyiler… Selamları var. Yalnız televizyonları 2 gün geri kalmış.”
Buranın Cuma Namazı Ne Günü?
Bu şakayı hep yaparım. Başka bir şehirde oturan ablamı ziyarete gittiğimde Cuma namazına gitmeden önce sordum;
“Buranın Cuma namazları ne günleri kılınıyor?”
Ablam da aynı yöntemle yanıt verdi;
“Perşembe günleri.”
Telefon Sorunumuz Yok
Çalıştığımız ofiste ilk amirimiz (bizim tabirimizle patron) izne çıkmıştı. İzne çıkarken telefonların şehirlerarasına çıkışını kapattırmış olduğunu gördük. Yine şirketimize ait olan bitişiğimizdeki bürodakiler oradan taşınmışlardı. Taşınırken tüm eşyalarını ve tabi ki telefonlarını da götürmüşlerdi. Ancak telleri duruyordu ve biz o tellere telefon bağlayınca şehirlerarası ve uluslararasına açık olduklarını fark ettik. Tabi ki bundan olabildiğince yararlandık.
Bir muzip arkadaşımız patronu döndüğünde çileden çıkartma planları düşündü. Yani onun aklı sıra biz şehirlerarası konuşamayacaktık ama o geldiğinde hiç de böyle bir sorun yaşamadığımızı anlayacak deliller koymalıydık oraya buraya. Örneğin notlar, “filanca senden telefon bekliyor”, “tamam biraz önce aramıştım” v.s. gibi.
Ben biraz yaşlıyım. Sonrasını anımsamıyorum.
Kapalıyız
Gecenin 12’si geçmiş. Zil çalıyor. Diyafona basıyor ve soruyorum;
“Kim o?”
“Benim” diye yanıtlıyor büyük oğlum.
“Kapalıyız!” diyorum.
Ama yine de otomatiğe basıp kapıyı açıyorum.
Babalık zor meslektir.
Adam Başına Araba
Merhum dedem İstanbul’daki araç bolluğuna çok şaşırırdı. O sıralar tabi ki memleketi olan Giresun’da böyle araç bolluğu olmazdı.
“Ulan! Adam başına bi araba var bu İstanbul’da” derdi sık sık.
Küçük kardeşim;
“Olur mu hiç, her arabanın bir de sürücüsü var!” diye itiraz etmişti. Yani buna göre sürücü koltuğunda olmayan kişileri de eklersek kişi sayısı araç sayısını geçecekti. Şaka olsun diye ben de kardeşime şu yanıtı vermiştim;
“Her çorabın da birer giyicisi var. Hangisinin sayısı daha fazla?”
Şakaydı tabi. Adam sayısının araçlardan daha fazla olduğunu ben de kabul ediyordum.
Yani Yani Ne Yani!
Hep “yani” derdi konuşmalarında merhum. Kendisinin bu ’’yani’’ tutkusunun eleştirildiğini duymuş, şöyle söylemiş;
“Yani… yani… ne yani… Ben yani demeden gonuşamazmiim yani? ’’
(devam edecek)
Kadir Tozlu
superbaba
Yorum için teşekkürler...
:)))))
güzeldi!
kalemine saglık can babam
Funda SAĞLAM tarafından 5/9/2012 6:53:31 PM zamanında düzenlenmiştir.