- 1108 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNAYDIN
GÜNAYDIN
Dr. Sadık Özen
Her gün birçok defalar kullandığımız şu üç hecelik “Günaydın” kelimesinin ne kadar önemli olduğunu hiç düşünür müyüz ? İnsanlar arasındaki iletişimin ilk adımıdır bu sözcük. Söyleyen kişiye ve söyleniş biçimine göre şekillenir ve kimlik kazanır. İnsanların iç dünyasının ve ruhsal yapısının dışa yansımasını ve yüze vurmasını sağlar. Bazen o kadar güzelleşir ki tılsımlı bir özellik kazanır ve gizem kaynağı olur. Bazen de yeni kurulan bir dostluğun ya da yeni doğan büyük bir aşkın başlangıcı olabilir. Her hecesinden sevgi fışkırır.
Bu sözü söyleyen ve duyan kişilerin o sırada yüzündeki mimiklere dikkat ediniz. Anlatılması güç bir mutluluk ifadesini, yüz hatlarının arasına saklanmış bir tebessümü, sınırları belirlenmemiş bir yakınlaşmayı görebilirsiniz. Tabii bu söylenenler herkes için geçerli değil. Pozitif enerji yüklü, iç dünyasıyla barışık, gönlü bütün iyi ve güzel şeylere açık insanlar için. Bu yönüyle, insanların tanınmasında ve birbirlerini tanımalarında bir çeşit test aracı bile olabilir bu sihirli sözcük.
Dünyaya küskün, kendisiyle kavgalı, geçimsiz, asık suratlı, somurtuk insanlar bu sözcüğü fazla sevmezler ve kullanmazlar. Aslında bu büyük bir eksiklik ve olumsuzluktur onlar için. İletişim kurmakta zorlanırlar, girişimci olamazlar, bağlantı kuramaz ve iş dünyasında da başarılı olamazlar. Hani “Nemrut suratlı” sözü vardır ya, işte bunlar için söylenir. Bakışları soğuk ve ürkütücü, sözleri batıcıdır. Bu yüzden çevrelerince de fazla sevilmezler. Bir günaydın sözcüğü bizi taaa nerelerden nerelere götürdü, görüyor musunuz ? Ama doğru bunlar…
Anlatılanlardan anlaşılacağı üzere; günaydın sözcüğü sıradan olabildiği gibi, sırası geldiğinde olağanüstü özellikler kazanabiliyor. Sanki insanın; içinin aynası, kişiliğinin sözcüsü gibi. Bu yüzden, iyi yürekli, art niyetli olmayan, içi/dışı bir ve yüreği sevgi dolu insanlar bu sözcüğü sık kullanırlar. Hem de masum gülücüklerle donatılmış olarak.
“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşırlarmış” diye atasözü niteliği kazanmış, çoğu kişinin bildiği ünlü bir sözümüz var. Burada anlaşmadan kastedilen tanışmadır. Tanışma için ilk yapılan şey selâmlama yani selâm vermedir. “Merhaba”, “selâmün aleyküm” ve benzeri bazı sözcükler bu amaçla kullanılırlar. Bazen de; “İyi sabahlar”, “İyi günler”, “İyi akşamlar” ve “İyi geceler” diyerek karşılarız bu gereksinimi.
Türk Dik Kurumu’nun günlük konuşma dilimize kazandırdığı “Günaydın” bana göre bunların en arık ve en güzel olanı. Bununla birlikte getirilen aynı güzellikte bir sözcüğümüz daha var:
“Tünaydın”. Bu iki sözcük, aynı kurum tarafından, aynı dönemde getirilmiş olmasına karşın, nedense tünaydın sözcüğü aynı ölçüde geçerlik kazanmadı ve genelleşemedi. Aslında aynı şansı ona da tanımamız yerinde olurdu.
Günaydının ne kadar derin anlam taşıyacağına dair geçmişte yaşadığım, anılarımda yer edinen bir örneği okurlarıma sunmak istiyorum. Bundan yıllarca öncesiydi. Sabahları çıktığım yürüyüşlerde karşılaştığım genç bir kız vardı. Çok güzeldi. Tarif etmem istense anlatmakta zorlanırım. Çünkü anlatılamayacak kadar güzeldi. Boylu/poslu, İncecik, hareketleri zarif, çıtı/pıtı bir kızdı. At kuyruğu yaptığı, beline kadar uzanan siyah saçları vardı. Dudaklarına çok yakışan “Günaydın” sözcüğünü telâffuz ederken, gözleri etrafa pırıltılar saçar, yanakları pembeleşir, sanki üzerine yeni açmış tomurcuk güllerin gölgesi düşerdi. Bütün bunlar, onun asil bir aileden geldiğinin kanıtları gibiydi. Hareketlerindeki ölçü ve ağırbaşlılığı; asaletine asalet katıyor, güzelliğine ayrı bir güzellik kazandırıyordu. Doğrusu hangi ailenin kızı olduğunu hep merak ettim. Bütünüyle ele alındığında; güzelliğin, zarafetin, iyi terbiye edilmişliğin ve mutluluğun sembolü olarak görülebilirdi.
Yürüyüşe; orta yaşlı, kapalı giyimli, başı örtülü bir bayanla çıkarlardı. O bayanın, onun annesi değil de dadısı olduğunu düşünürdüm. Bazen tempolu yürür, bazen koşarak uzaklaşır ve sonra dönerek refakatçisinin yanına gelir, bazen de ayaklarını bordürlerin üzerine koyarak jimnastik hareketleri yapardı. Onun bu hallerini bir Arap atının tayına benzetirdim. Genç olsaydım aşık olabilirdim o kıza. Her gördüğümde, bir yanlışlığa kurban gitmemesi ve mutluluğunun bozulmaması için dua ederdim ona. Nazar değmesin diye de. Mümkün olabilseydi “Aman kızım kendine dikkat et” diye nasihat etmek isterdim. Bir daha görmedim onu. Galiba liseyi bitirip üniversiteye gitmişti. Dilerim o güzel yüzüne gölge düşmemiş ve mutluluğu bozulmamıştır.
İşte üç hecelik günaydın kelimesi bu derece anlamlı olabiliyor. Tabii bunun tam tersi olan kötü örnekler de var. Söylediğinizi duymazdan gelerek başını başka tarafa çevirenler, yanınızdan geçerken gökyüzünü seyredenler olabilir. Ama siz aldırmayın onlara. Bu sözcüğü onlar için değil, kendi kişiliğinizin gereği olarak kullanıyorsunuz. Unutmayın, günaydın sözcüğü aynı zamanda bir tanrı selâmıdır. Bütün içtenliğimle hepinize günaydın diyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.