- 862 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAM ... 2)
.......... Yaşam , öyle ya da böyle , hepimiz için farklı boyutları olan birer serüven . Bu biçimde bakıldığı zaman da , her serüven gibi , heyecanı ve gizemi içinde barındırıyor . Her insanın kendi penceresinden bakıldığında , sevinçleri , acıları , mutluluk ya da mutsuzlukları , hasretleri , ayrılıkları , kavuşmalarıyla yaşam bambaşka boyutlar yaşatıyor bizlere . Yaşananları algılayış biçimimiz ve farkındalık düzeyimiz , belki de birbirine çok benzer bir çok hikayenin , farklı yüreklerde , ruhlarda , farklı etkiler oluştururken , tepkilerimizde de elbette ki farklı boyutlar da oluşuyor.
.......... Yaşayarak edindiğimiz deneyimler , ve zaman , hepimizin yaşama bakış açılarımızda ciddi değişimler yaratır . Hepimizin yaşamımızda bir çok dönemler oluşur . Bulunduğumuz yaşlar , sosyal çevreler , maddi koşularımız ve iş yaşamlarımızda meydana gelen değişiklikler , büyük iniş ve çıkışlar yaşamamıza neden olurken , duygu dunyamızı etkileyen çok güçlü başka etkiler ve etkileşimler de yaşarız .
.......... Zaman , en büyük gerçeğimizdir ve asla durmaz . Sürekli olarak akan bir su gibi , zamanın her hangi bir "an" ını , herhangi bir yaşanmışlığı geriye döndürmek , yeni baştan yaşayabilmek imkansızdır . Bu açıdan , yaşadığımız her ne varsa , iyisi ya da kötüsüyle , geriye döndürülemezliği , aslında , yaşamın ne kadar ciddi ve hata affetmeyen bir olgu olduğunu da gösterir . Hatalarımızdan belki dersler çıkararak , benzer hataları ileride tekrarlamamak açısından değerlendirebiliriz yaşanmışlıklarımızı . İşte burada , algılayış ve farkındalık boyutlarımıza düşüyor bütün iş . Akıl ve idrak , yaşam süresince gereksinim duyduğumuz yaşamımızı belirleyen en önemli kişisel davranış biçimimizdir .
.......... Geriye dönüp baktığımızda , "ah keşke şunu şöyle yapmamış olsaydım da böyle olmasaydı" biçiminde hayırlanmayanımız , "keşke" leri olmayanlarımız var mıdır bilemiyorum ama , bana sorarsanız , yoktur diye düşünüyorum . Çünkü , bizler insanız , ve sonuçta insan , istesek de istemesek de , hatalarıyla vardır , hatalarıyla insan’dır zaten .
.......... Kendiyle barışık olmak gerekiyor genel anlamda . Bunun anlamı , insanın kendi kendisini affedebilmesi , yaşamı içerisinde yaptığı hataları , kusurlar ve hatta en büyük yanlışlıkları bile , öncelikle yaşamın gerçeği olarak kabullenerek , geriye dönülemezlik olgusu nedeniyle de kabullenebilmesi zorunluluğudur . Akıl ve ruh sağlığımız açısından da temel bir ihtiyaçtır bu . Yaşadığımız her olayın , yaşamımıza dair her "an" ın ,onu oluşturan bir nedeni , bir geçmiş altyapısı vardır ki , çoğu zaman da bu altyapılar bizim tamamen dışımızda oluşur , bizi etkiler...
.......... Olaylar , bizim o an ki durumumuz ve koşullarımız asla dikkate alınmadan oluşturulmuş oldğundan , gerçeklerimize uymaz ve "ah keşke" dememize aşamımızda en çok karşılaştığımız durumlar , " yahu şimdi de bunun zamanı mıydı? " diye tepki verdiğimiz durumlardır . Neredeyse bütün yaşamımız boyunca karşılaştığımız en çok ve en dertli konularımız bunlardır . Çoğu zaman , çevremizde gelişen neden olur.
BİR KURBAN BAYRAMI’NDA ...
.......... Sene 1991 Haziran ayı ... Kurban bayramının 1. günü . Sabah erkenden annemlere gelmişiz . Annem , rahmetli babamın vefatından sonra baba evimizde 4 yıldır erkek kardeşim ve geliniyle birlikte yaşıyor . Rahmetli babamın vefatından sonra , bir kolu , bir kanadı kırık , yaralı bir kuş gibi .
.......... Her kurban bayramında olduğu gibi , bu bayramda da , sabahın erken saatlerinden başlayarak bir bayram telaşı içerisine gireriz hepimiz . O gün , önce kurbanlık almak ve kurban kesmek için çıkarız önce . Kurban kesilir usulünce , sonra baba evine dönülür , Bayram yemekleri hazırlanır . Mutlaka kurban etiyle hazırlanmış kavurma da olurdu bayram soframızda . yemekler yendikten sonra , en yakınımızdaki diğer büyüklerimizin de bayramlarını kutlamak , ellerini öpmek için onlara da uğrardık .
.......... Hemen yan binada kayınvalidemler otururlardı . Mutlaka öğlenden sonra , onlara da geçer , bayramlaşırdık . Daha sonra da aynı semtte yaşayan diğer büyüklerimizle bayramlaşmaya çıkar , mutlaka uğrardık evlerine, ellerini öperdik . Ama bu bayram günü bende bir değişik haller oldu . Sabah erken saatlerden , akşamın ilerleyen saattlerine kadar annemin yanından hiç ayrılamadım . Ne kayınvalidelere , ne de diğer büyüklerimizin hiç birisine bayramlaşmak için bir dakika bile kalkıp gitmek içimden gelmedi . Bilinmez bir güç , beni anneme bağlamıştı o gün . Bütün gün sarıldım sarıldım öptüm annemi yanaklarından . Ne çok sarılsam da sevsem , öpsem de , anneme doyamıyordum bir türlü .
.......... " Allah bütün evlatlarımdan razı olsun . Hepinizden çok memnunum evlatlarım " dedi durdu annem de gün boyunca . Akşam üstü saat 17 civarına gelmişti . Yaz mevsiminde , annemler Kumburgazdaki yazlıkta kalıyorlardı çoğu zaman . Yine oradalardı bir süredir . Hazırlandılar ve kumburgaza gitmek için yola koyuldular . Camlıkahve’ den minibüse binecekler di önce . Birlikte yürüdük yolu .
.......... Minibüse bindirmeden önce , en az 5 kez sarıldık annemle ikimiz , öptüm öptüm yanaklarından , ellerinden . Böylesi bir biçimde o güne kadar asla asla hiç kimseyi yolcu etmemişimdir . Halimde bir gariplik vardı . Çok açık ve net biçimde , annemden o gün hiç ayrılmak içimden gelmemişti , gelmiyordu ...
........ Annemleri yolculadıktan sonra , kayınvalidemlere uğradık onlarla da bayramlaştıktan sonra eve döndük . 1 saat kadar biz zaman geçmişti bu arada . Annemlerin Kumburgaza giderken , tam yazlıklarının karşı tarafında , E5 ten karşıya geçerlerken kaza geçirdiklerini haber aldık . Annemi işte ben o gün kaybettim . Kumburgaz da bir caminin musalla taşında sarıldım anneme ... O gün olacak olanlar belki de içime doğmuştu . Bütün gün beni anneme bağlayıp da hiç yanından ayrılamamamamın nedeni de sanırım buydu ...
.......... O gün , annemle birlikte yaşayabileceğimiz son günümüz ve son kurban bayramımız dı . İçime doğan , o gün annemin yanından bir an bile ayrılamamak duygusu , nasıl ve nereden gelmişti bilmiyorum . Ama , bildiğim bir şey var ki , yaşamda bizlerin çözemediğimiz , bilemediğimiz , algılayamadığımız , kendi yaşam boyutumuzun çok dışında bir çok boyut var . Bu boyutlardan gelen bir çok işaretleri de zaman zaman hissediyoruz, bunların etkisinde davranışlar gösteriyoruz .Ruhlarımızla hissediyor ya da rüyalarımızda görerek etkilerinde kalabiliyoruz . Yaşadığımız fiili yaşamın dışında bir alemden geliyor bu hissedişlerimiz . Bizlere ya bir işaret veriyor , ya da bizlerin davranışlarımızı etkiliyor bu dünya yaşamımızda ...
.......... Yaşam üzerine yazılarım , daima içinde , yaşanmış bir çok gerçek olayları da kapsayan , hepimizin gerçek yaşamlarımızdan birer kesit , birer yansıma biçiminde sürecek . Zaten yaşam da bu değil mi ? ...
.......... Paylaşmanın erdemine inanıyorum . bin bir çeşidi vardır paylaşmanın . Ben , bu yolu seçtim görüldüğü gibi . Br tek paylaşan insan bile olması ya da hiç bir insanın paylaşmayışı , hiç bir şeyi de değiştirmeyecek aslında . Paylaşımlarım , evrensel anlamda tüm insanlık adına tüm insanlık için ...
Mert YİĞİTCAN ( Mehmet Kazım TEK )
28 04 2012
beykoz / istanbul
YORUMLAR
İki kapılı bir handa, meşakkatle geçen bir konaklama süresi. Kapının birinden girer, diğerinden çıkar insanoğlu.
Kutlarım efendim.
Mert YİĞİTCAN
Selam ve saygıyla.