- 797 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Yudum Öykü...
Yine sessiz bir sınıf ortamı...Kimse yok,iki şairden başka...Duvarlar,kızdan gelen şiir çaylarını yudum yudum yudumluyorlar kolonlarına,tuğlalarına...Biri üstad,diğeri onun en değerli öğrencisi,şairi olan bir kız...Yine kendi şiirlerini naklediyor neşterle üstadının kalbine...
Adam pürdikkat kesilmişti kıza...Yine katıksız ve genizden gelen hafif boğuk sesiyle şiirini şaşaalatıyordu...Yine ne güzel kullanmıştı kelimeleri...Sanki yapbozu önceden biliyormuş gibi sorunsuz bir şekilde koyuyordu parçalarını...Adam kıza bakıyordu,aşk süzgecinden geçiriyordu onu...Göldeki ince sazlar gibi durgun ve dimdikti yine...Badem biçimli iki vahşi gözü kağıdın derisinde satır arıyordu...O gözler ki yıldızsız gökyüzüne benzer...O kadar çekici ama adamın şehevi duygularını uyandıracak kadar vahşiydi...Yanakları,dalındaki güle benzer bir renkteydi...O kadar saf ve masum,o kadar nazlı nazenin ve çocukça idi...Ah saçları...Volümlü aşk dalgaları gibi bukle bukle salmıştı omuzlarına...Parmaklarına dolarken o saçları Tasavvur ediyordu şimdi...O kahverengi saçları beyaz hakiki ipek tenini nasıl da vuruyordu...Nasıl bir tendi o...Adamı yakacak,kavuracak bir güzellikte,ama dokunulmayacak,incinecek diye korkulmakta olan incecik bir tendi...Elleri,kağıdı tutarken titrer heyecandan...Adam ellerini tutmak,sakinleştirmek isterdi şimdi...Ve o dudaklar...Baldan daha tatlı,kirazdan daha kırmızı,sevgiden daha yumuşaktı...Hoyratça ezmek isterdi dudaklarını bastırarak dudaklarına...Ama kıyamazdı o kadar...Saftı,masumdu...Daha on yedi şarkısını dinleyememişti...Çatlamamıştı dudakları çaresizliğe...Kara gölgeler sarmamıştı gözlerini...Daha kızdı o...Kadınlığı tatmamıştı...
"Tatmamalıydı!" diye düşündü Üstad..."Kimse tatmamalıydı...Ben bile...Kıyılmaz bu güzelliğe...Bu Perizere...O peri gibi tatlı,taze kalmamalıydı...Taze Nan gibi...Üzmemeliydi kimse onu...Dokunmamalıydı...Acıtmamalıydı...Kendisi bile..." Bunları söylediğine kendisi bile inanamıyordu...Oysa ki ne kadar çok seviyordu onu...Çok büyük bir aşk yaşamak isterdi...Sevmesini,kendisi gibi şiirleriyle kullanmasını isterdi...Perizer’iydi,aşkıydı,herşeyiydi...Ömür bile verilirdi,ölümsüzlüğü bile...
Şiir bitmişti...Kız yine yavaş yavaş kaldırmıştı vahşi gözlerini...Tam içine bakıyordu üstadının gözbebeklerine...Sessizce,yapılacak eleştiriyi bekliyordu...Üstadını çok seviyordu...Mirzal diye kime kullandığını bilmiyordu...Aslında oydu...Aşkını şiirlerine yansıtıyordu...Nereden bilecekti o...Şiirleri göstermemişti ona...Üstadı da onun için yazdıklarını...Mahlaslarıyla şiir yaprakları döküldüğünü...Kız "Mirzal",Üstad "Perizer" diye inlerken...Severlerken,ama karşısı bilmeden...
"Nasıl buldunuz üstadım?" diye sordu kız...Masum ve safça...Adam dayanamayacaktı bu saflığa artık söyleyecekti..."Ben bu şiiri bir yerden duydum..." Kız birden afallamıştı,kalmıştı şaşkınca...Kısık sesle,hatta mırıldanarak"Nereden,kimden duydun üstadım?" diye sordu...Adam başlamıştı kendi aşk destanına..."Saf ve temiz bir kızdı...Tatlı bir güldü,çiçekti...Aşıktım,seviyordum onu...Deliler gibi...Şair oda şiir mırıltıları kendini çekiyordu bana,bende ona...Bana aşık olsun istiyorum,sevsin istiyorum...Aşk şiirlerimi ona yazıyorum ben...O benim Aşkım,Canım,Şeftali Çiçeğim,Yüreğimin en ince ve en karmaşık danteli,ama en güzel en sevdiğim dantelim o...Ah sevse beni de,aşk yaşasak saf ve şehvetçe...Ne kadar seviyorum bir bilsen...Yıldızsız vahşi gözlerine nasıl doluyorum bir bilsen...Ama anlatamam...Körpe daha benliğin...Sancıları başlamamış...Aşkım dememiş daha,sevdalanmamış...
Kız buruk ifadesini yüzüne bürümüştü...Sessiz gözleri hıçkırıklara bağırıyordu artık...Çaresizliğe titriyordu dudakları...Ellerinden düşmüştü kağıt,yeri öpmüştü...Kısık bir sesle"Kim bu kız?" diye sormuştu bakmadan...Oysa bir baksa kim olduğunu anlayacaktı aşk gözlerinden...
Adam son gücüyle fısıldadı kelimesini..."SENDİN!"evet sen perizer,meçhul kalbimin büyük sinası...Tatlımın son kıymetli şerbeti...Çiçeğimin son yaprak kırıntısı,can kırıkarının yapıştırıcısı...Aşkım,sevgilim,kadınımsın...Son arzum ve tek arzumsun..."Kızı aldı ve masumca sarıldı,aldı kokusunu...Kızı bastırdı sonra göğsüne...Kalbinin atışını duyarak sevinç gözyaşlarını akıttı...Gömleği ıslanıyordu erkeğin...Bunu hissetti en samimi bir şekilde adam...Aldı kızın başını...Okşayarak,yavaşça...Gözlerinin içine arzuyu sorar gibi baktı en derinden sevdiceğine...Sadece gözlerini kırpıttı kız...Sabırlı ve ateşli bir şekilde tuzlu gül sularıyla kaplanmış dudaklarını ezdi...Baygın bir zevke bürüyordu ikisinide...Ama son bir şey vardı söylenecek...
-Perizerim,ömürlük,hatta ebedilik şairim,aşkım olur musun?
-Evet,sonsuzluğumla evet Mirzal...Kalbimin şiiri,şairi,sevgisi...
Baygınlığı devam etti...Sevgi ve aşk peşini bırakmadı onları...Sonsuzluğa sürdü,sonsuzluk kaftanına...SON...
Dur son değil...Son bitmiyecek hikayelerimiz...Sonsuzluğa Mirzal...Sonsuzluk olacak bizi bıktıran...Ama aşkta bizi doyurmuyacak...Son değil...Olmaz,sonsuzluğun işaretiyiz Mirzal biz...Çünkü en büyük aşıklar bunlar...PERİZER ve MİRZAL...
ŞAİR-İ SİNEM-İ GÜZEL(Perizer...)
SİNEM ÖZAŞGIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.