23 NİSANIN ÖNEMİ
23 Nisan’ın önemi her geçen yıl daha da artıyor; anlamı o kadar derin ki...
Biliyorum ; ama gene de araştırdıkça ,okudukça sizlerle paylaşmak istedim
.
16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edilmiş ve Milli Mücadele de yeni bir evreye girilmiştir. Ne yazık ki İstanbul’daki esir padişah ve hükümetten artık hiçbir şey beklenemezdi.
İtilaf devletleri sanki milletimizi etkileyecek,mücadele azmini kıracak düşüncesiyle hareket etmişlerdi.Amaa unuttukları çok önemli bir şey vardı ;Türk Milletinin önünde ,karakterini,manevi yapısını çok iyi bilen bir önder vardı.Evet ,Mustafa Kemal bu kötü durumu çok iyi analiz etmiş ve Türk milletinin tarihinde yeni bir dönemi başlatacak önemli girişimlerde bulunmuştur.
BAKIN NELER YAPILDI ?
12 Ocak 1920’de toplanan Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda "Ahd-i Milli" olarak Misak-ı Milli kararlarını almış ve kararlar bütün mebuslar tarafından imzalanmıştı. 17 Şubat 1920 tarihli oturumunda da basında yayınlanması ve bütün yabancı parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı. 15 Mart’ta, İstanbul’daki İtilaf kuvvetleri 150 Türk aydınını yakalatmış ve ertesi gün de şehir fiilen ve resmen askeri işgale maruz kalmıştı.
18 Mart 1920’de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayarak ve sürükleyerek götürdüler. Bunun üzerine milletvekilleri meclisin çalışma süresini ertelediler. Böylece, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında zorla kapatıldı.
Bu işgali, fedakar bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bu hareketi protesto ederek, bu işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu bütün dünyaya açıkladı. Bu arada, Eskişehir ve Afyonkarahisar’daki yabancı birlikler, silahları ellerinden alınarak, bulundukları yerlerden uzaklaştırıldı. Geyve-Ulukışla yakınlarındaki demiryolları işgal kuvvetlerinin ilerlemelerini zorlaştırmak için bozuldu. Anadolu’da bulunan yabancı subaylar tutuklandı.
Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin açılması belirlendi. Kurucu Meclis olarak çalışması düşünülen bu meclisi, Mustafa Kemal, halkın yadırgamaması için "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920’de bir bildiri yayınladı. Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler yapıldı. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan bazı ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi’nin açılma hazırlıkları yapıldı.
Mustafa Kemal Paşa 19 Mart 1920’de vilayetlere, livalara ( yani sancaklara), kolordu komutanlarına gönderdiği bildirisinde olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanmasını ve dağılmış Meclis-i Mebusan’dan da Ankara’ya gelebileceklerini, bu meclise katılabileceklerini duyurmuştur. Yine seçimler yapılarak on beş gün içinde milletvekillerinin Ankara’da bulunmalarını istemiştir.
Evet ne diyordum ? Meclisin toplanma yeri olarak çeşitli binalar gezildikten sonra, II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü olarak yapılmış olan tek katlı uzunca bir koridorla, bu koridorun iki yanında birer salonla beş büyük ve üç küçük odayı kapsayan yapımı tamamlanmamış bina tespit edilmiştir.
Meclis, 23 Nisan 1920’de saat 13.45’te Ankara’da bulunan 115 milletvekilinin iştirakıyla açılmıştır. Orada bulunan milletvekillerinin yaşça en büyüğü olan Sinop Mebusu Şerif Bey’in “Bu yüce meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin içte ve dışta tam bağımsız olarak kaderini (geleceğini) bizzat üstlendiğini ve idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilân ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum." bu sözleriyle meclis çalışmalarına başlamıştır.
Bu kısım gerçekten çok ilgimi çekti :
İlk Meclis, İstanbul’dan gelen 90’ın üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı. Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920’de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise teşekkürlerini ifade ederek ilk konuşmasını yaptı.
23 Nisan 1920’de kurulan yeni Meclis, 1 numaralı kararı ile kendi kuruluşunu düzenlemiştir. Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak milli iradeye dayanan bir meclisin seçimi yapılmıştır. Kapatılan İstanbul Meclis-i Mebusan’ın bir kısım üyeleri, yeni kurulan Meclis’e katılma yetkisini 1 numaralı karar ile kazandılar.
Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal’in teklifi ile aşağıdaki esaslar kabul edildi.
1) Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
3) Hükümet kurmak zorunludur. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
4) Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceği kanuni esaslara göre uygun durumunu alır.
23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi.
Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Devlet Başkanlığı diye bir makam yoktu. Hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu.
DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTERİM...
23 Nisan 1920’de açılan bu meclisin en belirgin özelliği "millî meclis" olmasıdır. Bu meclis, milletçe karşı karşıya kalınan ortak bir tehdide karşı yani vatanımızın işgal edilmiş olunmasına, istiklâlimizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalınmasına karşı mücadele etmek amacıyla açılmıştır. Yani hedef "Misak-ı Millî"nin gerçekleşmesidir.
Meclisin milliliğini ortaya koyan bir diğer özelliği bu meclise katılan milletvekillerinin belirlenmesinde ve seçilmesinde millî teşkilatların yani Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin rol oynamış olmasıdır. Bu meclise katılan milletvekillerin büyük bir kısmı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin üyesi, kurucusu ve yöneticisidirler.
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi bir olağanüstü meclistir. Bu meclisin olağanüstülüğü, sadece olağanüstü bir dönemde ve yine olağanüstü şartlarda açılmış olmasından kaynaklanmamaktadır. Atatürk’ün bütün vilayetlere ve Kolordu Komutanlıklarına hitaben yolladığı genelgede de belirttiği gibi Ankara’da toplanacak olan meclis "salâhiyeti fevkaladeye haiz bir meclis" olacaktı. İşte meclisin bu olağanüstü yetkilere sahip olması teşrii (yasama) ve icrai (yürütme) kuvvetlerini kendinde toplamıştır. Yani bu meclis hem yasama organıdır hem de yürütme organıdır. Hatta bu meclis zaman zaman yargı gücünü de kullanmış çıkardığı kanunlarla ve kurduğu mahkemelerle (Hıyaneti Vataniye Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri’nin kurulması ve yargılamaları) yargılamalar yapmış, hükümler vermiştir.
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, çok zor şartlar altında yapılan seçim ve belirlemelerle oluşturulmuş bir meclistir. Bu mecliste her sosyal grup ve kesimden üyeler temsil edilmiştir. Halkın her kesiminden temsilcilerin görev yaptığı bu meclis gerek dış görünüş itibarıyla ve gerekse de milletvekillerinin sahip oldukları görüş ve zihniyetler itibarıyla tam anlamıyla demokratik bir meclistir.
Misak-ı Millî programı etrafında bir araya gelen bu milletvekillerinin oluşturduğu bu meclis gayeye ulaşıncaya kadar aralıksız çalışmayı karar altına almış bir meclistir. Bu meclise giren bir çok milletvekili eşi benzeri görülmemiş bir fedakarlık örneği vermişlerdir.
Büyük sıkıntılar ve yokluklar içerisinde Ankara’da günlerce hatta aylarca yaşamaya çalışan bu insanlar, 8 ay boyunca devletten maaş almamışlar ve aldıkları maaşlarının büyük bir kısmını da bütçe açığının kapatılması için yine devlete vermişlerdir.
Bu meclis, bir Millî Mücadele Hareketi’ni omuzlamış ve üç yıllık fedakarca ve kahramanca verilen azim ve gayretle bu mücadeleyi başarıya götürmüş ve zafer kazanmıştır. Bu nedenle kahraman bir meclistir.
BİLİYOR MUYDUNUZ ?
1-23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk Halkının Egemenliğini ilân ettiği tarihtir.
2-Atatürk, 23 Nisan 1924’te ’23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir
3-Ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.
4-1979’da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.
Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir.
Büyük Önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanlar’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, çok önemlidir.Milletimize ve bütün dünya çocuklarına kutlu olsun diyorum.
Atatürk diyor ki:
“BÜTÜN CİHAN BİLMELİDİR Kİ ARTIK BU DEVLETİN VE BU MİLLETİN BAŞINDA HİÇBİR KUVVET YOKTUR,HİÇ BİR MAKAM YOKTUR.YANLIZ BİR KUVVET VARDIR.O DA MİLLİ EGEMENLİKTİR.YANLIZ BİR MAKAM VARDIR;O DA MİLLETİN KALBİ,VİCDANI VE MEVCUDİYETİDİR."
KAYNAK KONUYLA İLGİLİ İNTERNET SİTELERİ
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
Size boşuna öğretmenim demiyorum ben. Yine öğretmence ve yine çok güzel hazırlanmış bir yazı. Emeğinize sağlık. Çok çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
Her yıl heyecanla bekler ve hayranlıkla izlerdim dünya çocuklarını...
Bu gün de heyecanla bekledim ve hayal kırıklığına uğradım:(
42 ülke davet edilmiş, çocukları gelmiş...
Ne olmuş?
yayın saatini neredeyse 15 dakika geçtiler reklam yayınlarıyla...
Sonra karanlık bir sahne ortamında yüzleri bile görülmeyen çocuklarımızın Mevlana gösterileri yer aldı...
Derken nasıl olduysa konuk ülkeleri anımsamış olmalılar,
1’er dakikalık gösterilere çıktı konuk minikler...
Hem de karanlık bir sahnede...
Yüzleriniz bile görünmeden...
Siz, örneğin, çocuklarınızı diyelim ki İskandinav ülkelerinden İsveç’e göndereceksiniz, 1 dakikalığın a sahneye çıkartacaklar...
Bunun anlamı, "defolun gidin! Bir daha gelmeyin!" demektir...
Yazık...
Yazık ki ne yazık...
Sık sık reklamlarla kesildi yayın...
Ve yine bizim çocuklar...
Can sıkıcı müzikler eşliğinde dönüp durdular...
Yüzleri bile görülmeden...
Canla yayının sunucusu bile görüntülenmiyor...
Ne Atamızın ismi yaddediliyor, ne ulusal egemenlik...
Atamızın çocuklara armağanını dünya ülkeleri de takdir etmiş, bu günü dünya çocuk günü olarak kutluyorlardı...
Giderek arta arta konuk ülke sayısı 42’ye çıkmıştı...
Artık zor bulurlar bunca konuk ülkeyi...
Yazık ki ne yazık:(((
3 çocuk yap 5 çocuk yap...
Sizin için hizmetçi lazım çünkü...
Gemiciklerinizde, Villalarınızda...
Yazıklar olsun:(((
Özür... Neşe Bacım... Bu güzel makaleniz dünkü yaşadığım şoku gözümün önüne getirdi ve sizlerle paylaşmak istedim...
Kadir Tozlu
GÜLDESTE
unutturmayacağızzzzz ! unutmayacağızzzz !
Can kardeşim ;Günlerdir seni izliyor yazılarını takip ediyorum , mükemmek bir bilgi birikimi ve repertuar çalışman var seni yürekten kutluyor kalaminin daim olmasın diliyorum ,bunula beraber Ülkemizin nişanesi olan ve tüm Dünya ülkelerinin taktirlerini kazanan, bu bayramı bize hediye eden Yüce önder Mustafa Kemel Atamız'a buradan rahmet dilerken bayramını da kutluyorum ..saygılarla ....
GÜLDESTE
SEVGILI OGRETMENIM SIIR DOSTU CAN ARKADASIM SABAH BERI BENDE OKUMAKTAYIM .BUGUN COCUK OLMASAMDA BENDE BIR ZAMANLAR COCUKTUM BENIM GUNUM.NUR ICINDE YATSIN ILERI GORUSLU GOK MAVISI GOZLU GUZEL INSAN.UZERINDEN NURLARI EKSIKOLMASIN BIZLERIDE YATIGI YERDEN ISIKLARINDAN MAHRUM ETMESIN COK DUYGULU BIR GUN YASAMAKTAYIM .BU GUZEL YAZIYIDA BIZLERLE PAYLASTIGIN ICIN GUZEL YUREGINDEN OPTUM.KALBEN KUCAK DOLUSU SEVGILERIMI BIRAKIYORUM.
KUTLAYALIM 23 NISANI BUGUN.
EMEĞİNE SAGLIK ANNEM..
TEBRİKLERİMNLEE
ANNEM___bu bayram benimde bayramım değil mi:))))
GÜLDESTE
"...
VİJDANI VE MEVCUDİYETİDİR." = VİCDANI VE MEVCUDİYETİDİR."
kadiryeter
GÜLDESTE
Bu çok özel ve manalı bir gündür.Bayramınız kutlu olsun dileklerimle Saygılarımı sunarım.Yüreğinize kaleminize sağlık.
GÜLDESTE
dolu dolu bir sayfaydı anlatım çok güzeldi emeğine sağlık selamlarmla
GÜLDESTE
GÜLDESTE
23 nisanın önemine binaen yazmış olduğunuz yazınızı gönülden kutlar gittikçe coşkusu artan 23 nisanlar temennilerimle ulusal egemenlik ve çocuk bayramını en içten dileklerimi arz ederim saygılarımla selamlar
GÜLDESTE
Her şeyden önce merhaba Can Kardeşim. Peygamberimizin torunları Hasan ile Hüseyin’e gösterdiği o şefkat pınarının hikâyesini hiç şüphesiz hepimiz biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de yarının büyükleri olacak kem düşüncelerden bihaber melek misali çocuklarımıza değeri anlaşılsın, hiç unutulmasın diye dünyada başka bir eşi ve benzeri bulunmayan bu özel günü armağan etmiş. Dikkat çeken paylaşımınız nezdinde manevi huzurunda saygı ile eğiliyor, demokrasinin bahçesinde gerçek anlamda açan güllere özlemim ile gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum…
GÜLDESTE
GÜLDESTE
içten yorumunuza sonsuz teşekkürler sevgi ve saygılarımla