- 850 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ŞÂİR-YAZAR-EDİB
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Umûmî tarif, tasnif ve bakışla şâir de yazardır ammâ; o, dâimâ müstesnâ, başka ve baştadır.
Unutmamak gerekir ki, “ edebî mânâda yazar”dan söz ediyoruz. Aksi takdirde, karşımıza, hususî veya resmî dâirelerdeki kâtipten…Matematik, astronomi veya coğrafya kitabı yazarı da çıkar ki, o zaman mevzûmuzdan uzaklaşmış oluruz. O hâlde; mes’eleyi biraz daha dışa taşıyan bir durumla karşılaşıyoruz.
Bugün, “yazar” kelimesi hakkında kullanılan kavramlara bakarsak, işimiz daha kolaylaşmış olacaktır. Şöyle ki : “ Köşe yazarı, s(ı)por yazarı, fıkra yazarı, tiyatro yazarı, oyun yazarı, senaryo yazarı, hikâye yazarı, magazin yazarı, roman yazarı, araştırmacı yazar, şâir yazar, edebiyâtçı yazar, eğitimci yazar, doktor yazar, cinâyet yazarı, başyazar, makale yazarı, deneme yazarı, politika yazarı, ekonomi yazarı, sinema yazarı, (Buna bağlı olarak: Sinema Yazarları Derneği), kadın yazar, ilerici yazar, gerici yazar, erkek yazar, çağdaş yazar, postmodern yazar, cihânşümûl yazar, beşerî yazar, mistik yazar, serbest yazar, reklâm sözü yazarı, şarkı sözü yazarı ( güfte yazarı), sosyalist yazar, komünist yazar, milliyetçi yazar, İslâmcı yazar, (Bunlara bağlı olarak: Yazarlar Derneği, Yazarlar Birliği, Yazarlar Sendikası), minik yazar(lar), çocuk yazar(lar), genç yazar(lar)…ve; iş, (yazar kasa)ya kadar gelip dayanmaktadır.”
Bütün bunlardan, bizi alâkadar eden yazar, “ bediî “/estetik endîşe, maksat ve hedef” taşıyanlardır. Bediî maksadı olmayanın, edebî olması da mümkün değildir. Gerçi, bizim edebiyât tahsili yapılan fakültelerimizde, bu ders ( yâni, “bediîyat/estetik”), ısrarlarımıza rağmen okutulmamaktadır. Ammâ; edebî san’at açısından, bu, böyledir; böyle olmalıdır.
Bir de “ muharrir” var. Bu da, sözlükte :” 1. Yazar, 2. Kaleme alan, yazı ile ifade eden, 3. Gazeteci, yazar, fıkra yazarı.” (Bknz: Hayat Büyük Türk Sözlüğü, sy.876) olarak karşılık buluyor. Edebî lisanda “ yazar”, “ edib”dir. Edib (edip) ise: “ 1. Edepli, terbiyeli,2. Nâzik, zarîf, 3. Edebiyâtla uğraşan, edebiyatçı: Şâir ve edip bir zat.” (Bknz: Hayat Büyük Türk Sözlüğü, sy.318).
O hâlde; yukarıda yazdığımız “ yazar”lardan herhangi biri, şâyet, “ edib” ile ilgil (iüçüncü) tarife uyuyorsa, mevzûmuza dâhil olabilir. Ayrıca; şâirlerin en zirvedekine (sultanü’ş-şuarâ, melik-üş şuarâ veya şâir-i âzam) dendiği gibi, “muharrir”lerinkine de (şeyhü’l-muharrirîn”) denir.
Bizde; Bâkî (1526-1600) ve Necip Fâzıl (1904-1983), sultanü’ş-şuarâ; Abdülhakhamid Tarhan (1852-1937), şâir-i âzam; ve, Burhan Felek (1899-1982) ile Ahmet Kabaklı da (1924-2001) şeyhü’l muharrirîn diye anılırlar.
Bu kısa tarif ve îzâhâttan da anlaşılıyor ki, “yazar” yâhut muharrir doğrudan doğruya “şâir yâhût edib”in mânâsını karşılayamamaktadır. Bu durumda; ediblik ile yazarlık “bediî” mânâda farklılıklar gösteriyor demektir. Öyle ise; her edib, elbette yazardır ammâ, her yazar asla edib değildir/olamaz,hükmünü verebiliriz. Bugün, bu hususta, maalesef, büyük kargaşa yaşanmaktadır. Şâir(lik) değil de; yazar(lık)-muharrir(lik) ile edib(lik) karıştırılıyor.
Bahsettiğimiz gibi, her yazar edib değildir fakat her edib yazardır. Bir ülkede, edebî-bediî-ilmî ölçüler içersinde, ne kadar çok düşünen ve düşündüğünü samimî olarak kayda alan yâni yazan, ciddî, fikir üreten kişi varsa, o ülkenin ve ülke insanının geleceği de şuûrlu bir şekilde teminat altına alınmış demektir. Ancak, yazarlık adına, akşamdan sabaha, bir incir çekirdeğini doldurmayan, ve harcananzaman kadar, kelimeleri de israf edenlere bu vasfı yüklemeye veya onların yüklenmeye kalkışıp meylettiği hususu, fikre ve bediiyata bir darbe yapmak yâhût ihânet etmek ve öyle kabullenmek lâzımdır. Yazar, bir fikir menbaı, kitap mîmârı olmak durumundadır.
Yazar vasfına hâiz bir fizik, kimya, ekonomi kitabı yazarı, elbette ki, edib de olabilir. Bunların, bizde ve başka edebiyatlarda da numûneleri çoktur.
Bu hususta akla gelebilen başka bir soru da: Peki, şâirlik veya yazarlık öğretilebilir mi? Sorusudur. Söyleyelim: “ Şâirlik veya yazarlık”; bu hususlarda “ kaabiliyeti, zevki ve arzusu” olanlar için “geliştirilebilir”. “Evlâdım, çocuğum, yavrum…haydi gel, ben, seni şâir veya yazar yapayım!” Diye söze başlanıp, hedef tespit edilemez. Kişinin kendisinde var olan fıtrî kıymetleri-istidatları keşfedilir. Bu “keşif”ten sonra, “teşvik” ile geliştirici çalışmalar başlayabilir. Durum budur!
Bunun, bizde, pek çok misali vardır. Şöyle ki: Peyami Safa(1899-1961): Kendisini yetiştirmiştir. Hattâ, F(ı)ransızca G(ı)ramer kitabı bile yazmıştır. Tarık Buğra(1918-1994): Tıp, hukuk ve edebiyat fakültelerinde ikişer üçer yıl okumuş, ayrılmıştır. Düzenli bir tahsili yoktur.Feyzi Halıcı ( 1924- ): Fen Fakültesi Kimya Mahendisliği ‘ni bitirmiştir. Mehmet Çınarlı ( 1925-1999): Siyasal Bilgiler Okulu’nu bitirmiştir. Âşık Veysel (1894-1973): Hiç öğrenim görmemiştir. Kemal Tahir(1910-1973) : Kasımpaşa Cezayirli Hasan paşa Rüştiyesi’nden mezundur. Kemalettin Tuğcu (1902-1996): Okula hiç gitmemiştir. Kendini yetiştirmiştir. F(ı)ransızca öğrenmiştir. Abdurrahim Karakoç (1932- ): İlkokulu bitirip, bir süre marangozluk yapmıştır. Bahattin Karakoç (1930- ) Köy Enstitüsü’nü bitirip sağlık memurluğu yapmıştır. Fazıl Hüsnü Dağlarca ( 1914-2008): Piyade Subayı idi. Mustafa Necati Karaer (1922-1995): İstihkâm Subayı idi. Ömer Seyfettin (1884-1920). Subaydı. Yavuz Bülent Bâkiler ( 1936- ): Hukuk Fakültesi mezunudur. Sezai karakoç (1933- ): Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936): Halkalı Baytar Mektebi’ni bitirmiştir. Necip Fâzıl Kısakürek (1904-1983): İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirmiştir.
Demek ki; şâir, yazar ve edibliğin tahsil ile alâkası yoktur. Bu isimlerin hiçbiri, edebiyat tahsili yapmamışlardır ammâ, hepsi de sahalarında büyük eserler meydana getirmişlerdir. Bunları meydana getirmede, bu şâir ve ediplerimizin, elbette, istidatları, zevkleri ve gayretleri müessirdir.
Günümüzde “ ucuz yazarlık”- maalesef- ön p(i)lândadır. Bunda; reklâm, p(u)ropoganda, menfaatçilik ve kayırmacılığın büyük payı vardır. Ölçüleri yerli yerine koyup uyguladığımız zaman, “ şâir ve edib”in mânâsı ve ehemmiyeti daha iyi anlaşılıp kavranacaktır.
M.Halistin KUKUL
YORUMLAR
Değerli yazınızda kullandığınız harf işâretlerini kullanıyorum da çoğu okuyucunun garibine gidiyor!.
Bir değerli yanınızı daha farkettim; elinizin altındaki ansiklopedileri kaynak gösterdiniz... ilk defâ, TDK'YI örnek göstermeden kaynak bildiren Sizi gördüm. Kimin başı sıkışsa, ânında O Kurumun fetvâsına başvuruyor ve doğru yazdığını sanıyor ve savunuyor!.
Torbasında kelime azığı bulunmayanlar; yol üstünde yenecek ne satılırsa o'nu satın-alıp yiyor!.
Hürmedle Selâm ederim; Efendim... yazışmak dileğimle. Sağlıcakla kalınız.
kadiryeter Kadir Yeter.
09.4.2012- Merkez İlçe- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=96272
Halistin Kukul M.Halistin KUKUL
Değerli beyefendi demekki yazar şair edip önce nazik ve edepli olur tabi edepli ve nazik olanlara. Öyle bir olgunun ne olduğunu bilmeyenler kimseyi takdir etmez. İyice bir taşlar ve mimlerler. Sık sık saldırmak için.. Yazarlık yetenek bilgi öğrenme merakı hepsinin karışımıdır..Haklısınız efendim saygılarımla..
Türkçe kökenli sözcüklerin kullanım alanı her zaman yabancı sözcüklerden daha geniştir.Yazar sözcüğü Türkçe bir eylem olan yazmaktan türer.Bu yüzden kullanım alanı geniştir.Edip sözcüğü Arapça bir sözcüktür.Bana göre hiç bir sözcük tam olarak başka bir sözcüğü karşılamaz.Fakat çok az kullanılıyor diye 'bu çok estetik bir duruşa sahip' türünden değerlendirmenin çok yakışık alan bir şey olduğunu sanmıyorum.
Teşekkür ederim Sn. Hocam.
Yazmış olduğunuz yazıyı izninizle favori listeme aldım. İçinde şöyle başlayan bir bölüm var ki:
Şöyle ki : “ Köşe yazarı, s(ı)por yazarı, fıkra yazarı, tiyatro yazarı, oyun yazarı, senaryo yazarı, hikâye yazarı, magazin yazarı, roman yazarı, araştırmacı yazar, şâir yazar, edebiyâtçı yazar, eğitimci yazar, doktor yazar, cinâyet yazarı, başyazar, makale yazarı, deneme yazarı, politika yazarı, ekonomi yazarı, sinema yazarı, (Buna bağlı olarak: Sinema Yazarları Derneği), kadın yazar, ilerici yazar, gerici yazar, erkek yazar, çağdaş yazar, postmodern yazar, cihânşümûl yazar, beşerî yazar, mistik yazar, serbest yazar, reklâm sözü yazarı, şarkı sözü yazarı ( güfte yazarı), sosyalist yazar, komünist yazar, milliyetçi yazar, İslâmcı yazar, (Bunlara bağlı olarak: Yazarlar Derneği, Yazarlar Birliği, Yazarlar Sendikası), minik yazar(lar), çocuk yazar(lar), genç yazar(lar)…
.
.
Böylece de sona eriyor:
...ve; iş, (yazar kasa)ya kadar gelip dayanmaktadır.”
Hiç unutmayacağım.
Saygılarımla.