- 1634 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMANDAN ÂL-İ OSMANA -13-
İbrahim Paşa ve damatları boğdurulduktan sonra Saray’a bir öküz arabası getirildi. Cesetler bu öküz arabasına konularak Patrona Halil ve arkadaşlarına teslim edildi. İsyancıların istekleri büyük ölçüde gerçekleşmişti ama yapılacak bir iş daha vardı: Padişah’ı tahttan indirmek. Kellesini alarak da olabilirdi, tahttan el çektirilerek de. Ama artık o tahtta oturamazdı. Onun tahtta kalması demek Patrona Halil ve yoldaşlarının daha sonra kellelerinin gitmesi demekti. Padişah bu olayın intikamını mutlaka alırdı onlardan.
Patrona Halil yoldaşlarına:
-Yarenler İbrahim Paşa ve Damatlarını aldık lakin iş daha bitmedi. Padişahı da indirmezsek tahtından hepimizin sonu kötü olur.
Muslu Beşe cevap verdi:
-Haklı dersin. Ama bundan sonrası o kadar kolay olmaz. Vuruşmamız icap edebilir. Çok kan dökülür.
-Halkın ve asakirin ( askerlerin ) gözünü korkutursak ve de Padişahı en azından tahttan indirmek için bazı bahaneler üretirsek o zaman kimsenin burnu bile kanamaz.
-Bunu nasıl yapacağız peki?
-Kolay…Önce bize teslim edilen bu cesetlerden hiç birisinin İbrahim Paşa’ya ait olmadığını söyleyeceğiz.
-İyi de İbrahim Paşanın cesedi aha da şu baştaki.
-Biliyorum onun cesedidir ama biz onun değil başka birinin cesedi olduğunu söyleyeceğiz.
-Kimin mesela?
-İbrahim Paşa’ya çok benzeyen bir adem yok mudur?
-Var mıdır?
-Vardır elbet. Kürkçü Manol Efendi…Tıpkı İbrahim Paşa’ya benzer. O ademi ya yok edin ya da bulun ve gizleyin ki ortaya çıkıp işi bozmasın. Biz ‘’Bu cesetler İbrahim Paşa’ya ait ‘’değil diye yaygara yapacağız.
-Peki bu kadarcık bir sebep yetecek mi padişahın tahttan indirilmesine?
-Yok yetmeyecek elbette. Ama başka bir sebep daha var kafamda.
-Nasıl bir sebep?
-Padişah’ı , Ahmed Han-ı Sâni’nin( II.Ahmet ) evladı İbrahim’in katilliği ile suçlayacağız.
-İyi de Şehzade İbrahim kendi eceliyle yirmi iki yaşında ölmedi mi? Hem Padişah bu ölümde şüphe olmasın diye cenazeyi Darüssade kapısına koydurmuş, ulemanın ve ocak ağalarının mevtayı bir güzel görmelerini ve ölümün tabii olduğunu tespit ettirmemiş miydi?
-Bunu sen bilirsin, ben bilirim. Halk nereden bilecek? Haydi şimdi sen Ali’yi de yanına al ve Manol Efendi işini hallet.
-Sen ne yapacaksın?
-Ben önce işe göz korkutmakla başlayacağım.
Muslu Beşe ve Emir Ali Kürkçü Manol Efendiyi susturmaya giderlerken Patrona Halil, İbrahim Paşa ve damatlarının cesetlerini öküz arabasına bağlayarak yerlerde sürüklemeye başladı. Daha sonra Et Meydanındaki Orta Çeşme’ye getirdi ve orada teşhir etti. Sürüklene sürüklene tanınmayacak hale gelmiş olan cesetleri halka gösterdi ve
-Padişah yalan söyledi…Koskoca bir İslam Halifesine yalan söylemek yaraşır mı? Bize İbrahim Paşa yerine Kürkçü Manol’un cesedini verdi..Ey Ümmet-i Muhammed…Bakın bakalım bu adem İbrahim Paşa’mıdır yoksa Kürkçü Manol mu?
Ahali bir zamanlar İbrahim Paşa tarafından yeniçeri askerleri temiz ve sağlıklı su içsin diye yaptırılmış olan Orta Çeşme’de sanki sirklerde teşhir edilen garip yaratıklar gibi sergilenen İbrahim Paşanın , yerlerde sürüklenmekten tanınamaz hale gelmiş cesedini ona benzetemedi. Hem İbrahim Paşa olsaydı böyle iç donuyla mı olurdu?
Kendileri için yaptırılmış çeşmeye konan bu cesedi yeniçeriler de İbrahim Paşa’ya benzetemediler. Benzetmeye niyetleri de yoktu zaten.
İşte bundan sonra asıl vahşet başladı.
Patrona Halil ve yoldaşları bellerinden palalarını çektikleri gibi İbrahim Paşa ve damatlarının cesetlerini doğram doğram doğradılar. Daha sonra Topkapı Sarayına doğru yürümeye başladılar. Bu gözü dönmüş güruh bir kaç dakika önce üç insanın cesetlerini parçalayan sefil yaratıklar olduklarını unutup ellerindeki, mızraklarının ucuna taktıkları kellelerle ‘’Şeriat isterüz ‘’ diye saraya yürüyorlardı.
**********************************************************************
Genç bir danişmend ( Mederse öğreniminde müderrisin asistanı ) Aziz Mahmud Hüdai Dergahından içeri girip Molla Ali Osman’a İstanbul’da yaşananları anlattığında Molla’nın gözlerinden yaşlar inmeye başladı.
-Nedir bu insanoğlundaki iktidar hırsı? Niçin Allah’ın bir kulu olmayı talep etmez de ‘’Zıllullah-ı fil Arzeyn ‘’ olmayı talep eder hep?
Medrese talebeleri şaşkınlıkla bakıyorlardı Ali Osman Efendi’ye.
-Merak edersiniz değil mi? Anlatayım: Zıllullah-ı fil Arzeyn, iki cihanda Allah’ın gölgesi demektir. Bazı tefsircilere göre yer yüzü ve gök yüzünde, bazı tefsircilere göre de bu dünya ve ebedi alemde Allah’ın gölgesi demektir. Daha öceki Türk Devletlerinde sultanlar kullanmışlardır bu unvanı. Ama en bilineni Cennetmekan Sultan Süleyman Han tarafından kullanılmasıdır. Frengistan kralı Fransuva’ya yolladığı mektupta vardır bu ifade.
Talebenin biri sordu:
-Hocam, hünkarlarımız kendilerine iki cihanda Allah’ın gölgesi mi dermiş?
-Mecazen de olsa evet…İşte bu iktidar kavgası da bundandır. İnsan kendisini ‘’Zıllullah-ı fil Arzeyn’’ olarak görürse kendisinden başkasının iktidarda olmasını ister mi hiç? Ya da iktidarda değilse nefsi ona sen de olabilirsin ‘’Zıllullah-ı fil Arzeyn’’ demez mi?
-Peki hocam her padişah böyle midir? Ya da sadrazam? Veya diğer hüküm sahipleri?
-Hüküm Allah’ındır. Kul , kulluğunu bilmeli. Mesela Sultan Selim Han-ı Evvel…Yani Yavuz… Tuğrasını ‘’Hakim-ül Haremeyn’’ ( Mekke ve Medine’nin Hakimi ) Olarak yazdıran Nişancısına kızmış ve onun yerine hep ‘’ Hadim-ül Haremeyn’’ ( Mekke ve Medine’nin hademesi ) olarak yazdırtmıştı.
Molla Ali Osman daha sonra ellerini kaldırıp İbrahim Paşa ve diğer öldürülenler için -Allah’ın onları affetmesi, Rahman ve Rahim sıfatlarıyla onları bağışlaması için- dua etti. Talebeleriyle birlikte ruhlarına Fatiha okudular. Sonra da ‘’Şeriat adına ‘’ diyerek zulüm yapanları ‘’Kahhar’’ sıfatıyla kahretmesi için yalvardılar Allah’a
**********************************************************************
Patrona Halil, yoldaş ve yandaşları arkalarında büyük bir kalabalıkla Alay köşkü önünde toplandılar.
Patrona Halil: ‘’Koskoca bir İslam Halifesine yalan söylemek yaraşır mı? Bize İbrahim Paşa yerine Kürkçü Manol’un cesedi verildi’’ diye bağırmaya başlayınca Padişah III. Ahmet pencereyi açarak kendisini gösterdi. Daha sonra da ‘’ O değilse yarın kendini verelim’’ dedi…İşte bu sözleri onu tamamen bitirdi. Patrona Halil , Padişahın hiç bir irade ortaya koyamayacağına kesin kanaat sahibi oldu.
Padişah içeri çekildikten sonra Ayasofya Vaizi İspirizâde Ahmed Efendi’yi İsyancılarla görüşme yapması için yanına çağırttı. Ama isyancılarla görüşmesini düşündüğü bu vaizden aldığı cevap kılıç yarasından da beterdi:
- Efendimiz, siz saltanattan çekilmedikçe bu isyanın dağılması muhaldir.
YORUMLAR
Darbeciler her dönemde bir kılıf hazırlıyorlar demek ki.
Halk da her zaman aynı..
Merakla izliyoruz...
sami biberoğulları
Bu yazı dizisini kaleme alırken yaptığım araştırmalar beni o kadar şaşırttı ki anlatamam. Tarih gerçekten de tekerrür edip duruyor...İleriki bölümlerde görülecek daha bir sürü benzerlik var.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
kesinlikle nermin arkadaşıma katılıyorum..
tüm yazdıklarınız bir kitabın içerisinde toplanmalı..
emeğinize sağlık hocam..
takipteyiz..
sami biberoğulları
Allah nasip ederse bir kitapta toplamayı çok isterim tabi ki...İnşallah o da olur...
Güzel dilekleriniz için de teşekkür ediyor selam ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli hocam kaleminizi bala mı batırıp ya da günümüze uyarlayarak yazayım, Klavyenizi bala mı batırıyorsunuz?...Hem akıcı,hem tatlı anlatıyorsunuz...Rabbim ömrünüzü uzun etsin...selamlar
sami biberoğulları
Sen de klavyeni bala batırmışsın...Bu ne güzel bir yorum böyle..Çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle..
Tarihi en ince ayrıntılarıyla yazıyor ve bilmediğim ayrıntıları sayenızde öğreniyorum.
Paylaşımlarınız için çok teşekkürler....Sevgiyle kalın...
sami biberoğulları
Değer verip okuduğunuz ve yorum yaptığınız için asıl ben sizlere teşekkür ederim..
Selam ve saygılarımla.
Sami hocam, tek bir şey söyleyebilirim; bu güzel yazı dizisi mutlaka bir kitapta toplanmalı. Hiçbir talebenin okurken sıkılacağını sanmıyorum. Hem ders öğrenecek, hem roman okuyacak. Ne güzel, kaleminiz susmasın efendim.
Tebrik ederim, selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Allah nasip ederse bu yazıyı kitap haline getirmeyi elbette çok isterim. Ama öncelikle tamamlamalıyım..Ondan sonrası Allah Kerim...İnşallah olur.
Selam ve saygılarımla
sağolun hocam.bitimsiz olsun kaleminiz.takipteyiz,,emeğiniz çok,helal edin...
selam ve saygılar
sami biberoğulları
Ortada bir emek varsa bu sizler için zaten...Güzel y ve teşvik edici yorumlarınız olmasa nasıl yazardım ben bu yazı dizisini..Asıl siz hakkınızı helal edin.
Selam ve saygılarımla.
Hocam;tarihi bize niye böyle okutmadılar ne güzel anlıyoruz.Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Tarihi bize niçin böyle okutmadıkları da ayrı bir dert...Haftada iki saatlik bir ders olunca bu kadar derinlere dalamıyorsun...Bakın sadece Patrona Halil İsyanı bile 13 bölüm oldu..Oysa ders anlatırkan buna ayırabileceğiniz süre sadece yarım saattir. Meselenin özü işte burada.
Selam ve saygılarımla.
Okudukça merak uyandıran, anlatımı çok akıcı bir yazı hocam. Emeğinize sağlık. Saygılarımla...
sami biberoğulları
Sizlerden gelen bu olumlu enerji ı ile inşallah epey bir zaman sürdüreceğiz bu yazı dizisini.
Değer verip okuyan ve yorumlarını esirgemeyen tüm dostlara sonsuz teşekkürler.
Selam ve saygılarımla.
hocam iyi ki varsınız ve yazıyorsunuz
her bölüme yorum bırakamasamda takipteki bu yazıyı
saygılarımla
sami biberoğulları
Sizleri yanımda görmek büyük mutluluk.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Haklısınız...İnsanın şeytanından korkmak lazım.
Selam ve saygılarımla.