- 822 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMANDAN ÂL-İ OSMANA -12-
Odasından iç donuyla alınan, yani doğru düzgün giyinmesine bile izin verilmeyip iç çamaşırlarıyla idama götürülen İbrahim Paşa boynu sıkıldıkça dar bir koridora doğru sürüklenmeye başladı. Ucu bucağı olmayan , başı sonu belirsiz bu koridor içerisinde Menderes nam adem ile Özal nam adem ona ‘’Gel ‘’ etmekteydiler. İbrahim Paşa hızla sürüklenmekte olduğu bu dehlizde son sözlerini söylemeye başladı:
İbrahim Paşa:
-Benim sonum böyle olmamalıydı. Memalik-i Âl-i Osmana bunca hizmetler ettikten sonra böyle adice, şerefsizce, üzerimdeki iç donumla öldürülmemeliydim ben.
Sonra Döneminde yapılanlar geldi aklına ve saymaya başladı.
-Benim sadaretimde daha önce olmayan pek çok işler oldu. Memlekete ilk Matbaayı ben getirttim. İstanbul’a çini fabrikası kurdurdum.. Matbaanın ve hattatların ihtiyacını karşılamak için ilk kağıt fabrikasını da ben kurdurdum.Yangınlardan anası ağlayan İstanbul’un bu derdine merhem olsun diye ilk itfaiye teşkilatını kuran da bendim. Çiçek hastalığı illetine karşı ilk kez benim zamanımda deva bulundu. Paris ve Viyana’ya konsoloslar tayin edilerek,diyar-ı küfr ile dostluk ilişkileri kurmanın yanı sıra onlardaki gelişmeleri yakından inceleyen ilk sadrazam da bendim. İlmi encümen, heyet ve büroları kurularak, Arapça, Farsça, Yunanca kitaplar benim sadaretim döneminde tercüme edildi. İstanbul başta olmak üzere bütün memleket sathında park, bahçe tanzimi, köşk, saray, çeşme, sebil, imâret, medrese, kütüphane ve câmiler dâhil pek çok sanat eseri yaptırdım. Bu kadar yeniliği görmeyip sadece laleyi görerek benim dönemime ‘’Lale Devri ‘’ dediler. Avrupa bile benim park ve bahçe tanzminde gösterdiğim mahareti “Turquerie” adıyla taklit etti.
Menderes:
-İyi de aynı zamanda Sâdâbâd, Şerefâbâd Bağ-ı Ferah, Emnâbâd, Hüsrevâbâd, Hümâyûnabâd, Kasr-ı Süreyya, Vezirbahçesi Köşkü, Tersâne Bahçesi, Çırağan Bahçesi, Beşiktaş yalıları, Emirgan Köşkleri bütün bunlar da senin eserin. Hollanda’dan yani senin deyiminle Felemenk diyarından 50 bin altına bir tek lale soğanının alınması da senin döneminde oldu. Helva sohbetleri, Küçüksu ve Göksu mesirelerinde eğlenceler hepsi senin zamanında oldu. Oluk oluk içki aktı midelerinize.
İbrahim:
-Haklı dersin. İşte benim başımı yakan da bu oldu. Daha doğrusu başımın yakılması için bahane edildi. Bak Turgut senin de içtiğini söyledi. Hem yasak bir sevgilin olduğunu da sen söyledin. Demek ki seni de ‘’ Şeriat isterüz ‘’ diye astılar.
-Yok…Tam tersine beni ‘’Şeriat istemeyiz’’ diye astılar. Senin yaptıklarının benzerlerini ben de yaptım. Zamanımın şartlarına göre neredeyse bire bir aynılarını yaptım. Ama bu arada çok önemli bir şey daha yaptım. Ezanı Arapçaya çevirttim yine.
-Anlamadım? Ezan zaten Arapça değil mi?
-Ben Başbakan, yani senin deyiminle sadrazam oluncaya kadar değildi. Benden evvel on sekiz sene Türkçe olarak okundu. Hatta Kur’an bile Türkçe okundu ve pek çok camide Türkçe ayetler okunarak kılındı namaz.
İbrahim Paşa’nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Kara Ali ve Kara Davut bu gözlerdeki dehşeti görünce daha bir şaşırdılar. Daha önce hiç böyle bir sahneye şahit olmamışlardı. Bu dehşet ifadesi olsa olsa Paşa’nın ölmeden önce cehennemi görmesine yorulabilinirdi ki onlar da öyle yordular.
-Kara Davut, Paşa cehenneme yolcu galiba…Şu gözlere baksana.
-Yahu ne çıkmaz canı varmış hâla hırlar durur.
-Onu öldüreceğim derken ben öldüm bre…
-Ha gayret ustam çoğu gitti azı kaldı.
-Biliyon mu Kara Davut. Bir gün Fuzuli ile Ruhi yolda giderlerken Ruhi bir uyuz it görmüş ve Fuzuli’ye ‘’Allah bu iti fuzuli yaratmış ‘’ demiş. Fuzuli de ‘’ Madem fuzulidir o zaman tut kuyruğundan vur duvara çıksın arkasında ruhi ‘’ diye cevap vermiş. Ha gayret karam. Sık şu urganı biraz daha da çıksın arkasından ruhi artık.
-Sen şimdi ezanı tekrar Türkçeye çevirttiğin için ‘’ şeriat istemezük ‘’ diye mi idam edildin yani?
-Başka sebepler de var. Ama üç aşağı beş yukarı asıl sebep buydu.
-Olmaz öyle şey. Başka sebepler de vardır mutlaka… Bu memleketten İslam tamamen gitmedi ise insan nasıl ‘’şeriat istemezük’’ der.
-Zaten hiç kimse açık açık böyle bir şey demedi. Benimki sadece öyle hissetmek. Çünkü beni mahkeme eden hakime, yani senin zamanına göre kadı Salim Efendi’ye( Salim Başol ) sorduğumda niçin burada olduğumu ve yargılandığımı aldığım cevap aynen : ‘’ Seni buraya tıkan irade böyle istiyor ‘’ oldu.
-Yani Halkın iradesi mi?
-Sanmam Paşam…Halkın iradesi olduğunu hiç sanmam.
-Bütün dava ezan meselesi mi yani?
-Yok paşam…Bebek davası var, köpek davası var, talebeleri kıyma makinelerinden geçirdiğim yolunda iddialar var. ‘’Daha fazla hürriyet isteriz’’ istekleri var.Diğer vezirlerle birlikte yaptığım iddia edilen yolsuzluklar var. Var oğlu var. Bir sürü dava vardı. Sonunda sen gibi benim de boynuma urganı geçirdiler.
-Turgut’u niye astılar peki?
Özal cevap verdi:
-Paşam dedim ya beni asmadılar. Ben bir ihtilal sonucunda sadrazam oldum. Sonra da padişahlığımı ilan ettim. Halk beni çok sevmişti. Ben Adnan gibi ıssız bir adada boğulmadım…Benim cenazeme on binlerce, hatta yüz binlerce insan katıldı.
-Adnan’a hiç sahip çıkan olmadı mı?
-Yok Paşam. Öylece sessiz sedasız asıldı ve sessiz sedasız gömüldü. Hasan ve Fatin adlı vezirleriyle beraber… Yıllar sonra ben onlara şöyle güzel bir mezar yaptırttım.
-O zaman sen ecelinle öldün yani?
-Öyle dediler Paşam. Ama değildi. Beni de zehirlediler.
-İyi de neden? Halkın da seviyormuş seni. Neden zehirlesinler ki?
-Paşam senden sonraki yaklaşık üç yüz sene içinde o kadar çok şey değişti ki. Benim dönemim aynen senin dönemine benzerdi. Hatta ‘’İkinci Lale Devri ‘’bile diyenler oldu. Her şey sanki bire bir senin dönemin gibiydi. Zevk-u sefa da vardı dev gibi yenilikler de. Bilim ve fende en önemli değişiklikler de benim zamanımda oldu, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu dönemler de benim zamanımda…’’Köşeyi dönme ‘’ anlayışı benimle birlikte girdi bu ülkeye maalesef.
-Köşeyi dönme mi? O da ne ki?
-Yani Paşam ‘’ Olabildiğince zengin olmak için her yol mubah ‘’ anlayışı.
-Desene senin başını da fakir fukara halk yedi.
-Yok Paşam. Fakir fukara halkın ne haddine? Benim dönemimde işe daha çok yabancı devletler karışmaya başladı. Neyse Paşam bütün bunları anlatmak çok uzun zaman alır. Zaten az kaldı. Buraya gelince konuşacağız her şeyi. Sana daha İsmet’i Süleyman’ı, Alparslan’ı, Necmettin’i, Bülent’i ve Kenan’ı anlatacağım.
-Süleyman’ı bilirim… Cennetmekan Muhteşem Süleyman Han….Alparslan Anadolu Fatihi, Necmettin-i Kübra’ da büyük alimdir. Gayrisini bilemedim.
-Yok Paşam…Bu Süleyman her ne kadar muhteşem diye anıldıysa da Kanuni değildir. Alparslan dediğim, Anadolu Fatihi olmadığı gibi Necmettin de Kübra değildir. Gelince anlatacağım sana.
Sonsuz koridor içinde adeta boşlukta uçan ve ışık hızıyla ilerleyen İbrahim Paşa titredi, titredi, titredi ve nihayet her şey bitti.
Kara Ali, alnında biriken teri sildi.
-Öf be birader. Nihayet…
‘’Hele şükür ‘’ dedi Kara Davut.
YORUMLAR
tarihi roman tadında okumak belleklere zifiri kalem gibi kazılıyor..
keşke okullarda yıllarca bizlere okuttukları kitapların yerine bu tür bir eğitim verilseydi..
hocam hakkınızı helal edin..
çalışmanız bir harika..
sami biberoğulları
Ben kendi hesabıma tarihi hep bu şekilde anlatmaya, işlemeye çalıştım bu güne kadar...Ama ne yazık ki elinizi ayağınızı bağlayan bir müfrdat proğramı ve belirlenmiş bir süreniz var. Öyle olunca da belirli kalıpların dışına pek çıkılamıyor maalesef.
Selam ve saygılarımla.
almıyoruz örnek tarih ediyor tekerrür,tebrik ederim Hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Amacım da buydu zaten. Örnek alınmadığı takdirde tarihin nasıl tekerrür ettiğni göstermek...
Selam ve saygılarımla.
iki gündür nete giremedim....boşluğum vardı yazını okuyamadım diye....şimdi doydum yürekli ve eşsiz kalemini kutluyorum hocam saygılar
sami biberoğulları
Ben de seni iki gün görmeyince baya merak etmeye başlamıştım. İnşallah iyisindir.
Selam ve sevgilerimle.
Roman gibi okumaya devam ediyorum...Öyle güzel yazmışsınız ki...Ama tarih bir sır...Sırları kimse çözemiyor ve bu böyle devam edecek aynı bir roman gibi...
Tebrikler yazarım...Sevgilerimle...
sami biberoğulları
İnşallah bir roman haline getirmeye çalışıyorum bu yazıyı...Patrona Haililin de öldürülmesiuyle bitmeyecek zaten...Daha sonrasını da yamayı düşünüyorum.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
İbrahim Paşa ve Lale Devri sona erdi. Bundan sonraki dönemde I. Mahmut var sahnede..Bir iki bölümde de patrona Halil yine olacak.Ama hikaye uzun yani iki üç bölüm sonra bitmiyor...Anlatılacak çok şey var.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.